
SİLİVRİ ÇEVRE DERNEĞİ
Su mal değil, haktır!..
Dünyanın büyük tekelleri suyumuza el
koymaya hazırlanıyor!
Yöneticilerimiz de bunun yolunu
hazırlıyor... 16.06 2008
Havamız
ve suyumuz var da yiyeceğimiz yoksa, yiyecek bir şey bulamaz da aç kalırsak,
kolay kolay ölmeyiz. Sağlıklı biriysek yalnızca su içerek pek de ciddi bir
rahatsızlıkla karşı karşıya kalmadan yaklaşık bir ay yaşarız ve yeniden yemeye
başladığımızda da bir süre sonra normal halimize döneriz. Bir aydan daha uzun
süre aç kalırsak kalıcı rahatsızlıklarla karşılaşırız.
Eğer
suyumuz yoksa işte o zaman işimiz zor. Çünkü susuz olarak en fazla üç gün
dayanabiliriz. Üç günden sonra ciddi rahatsızlıklar başlar ve çok kişi dördüncü
günü göremez.
Şimdi,
bayram değil, seyran değil, nereden çıktı bu su muhabbeti diyebilirsiniz.
Doğru, bayram değil, seyran değil, fakat aslında tam bir felaketle karşı
karşıyayız.
Su,
yaşam için havadan sonra en önemli maddedir. Vücudumuzun yüzde yetmişi sudur.
Yaş ağacın odun kısmının bile yarısı sudur. Su olmazsa dünyada yaşamın varlığı
düşünülemez. Peki su bu kadar önemliyken sularımızın durumu nedir?
Dünyanın
her tarafı sularla kaplı olsa da, bu suların ancak yüzde bir buçuğundan biraz
fazlası tatlı su olarak kullanılmaya elverişlidir. Yani içtiğimiz sular,
temizlikte kullandığımız sular, tarlalarımızı, bahçelerimizi suladığımız sular,
inşaatlarda ya da sanayide kullandığımız sular, daha da fazlası içine
çöplerimizi döktüğümüz, kanalizasyonlarımızı akıttığımız, sanayicilerin pis ve
zehirli sularını attıkları sular... İşte hepsi bu yüzde bir buçuğun içinde!..
Peki
bu yüzde bir buçuk su her zaman var olacak mı? Ne yazık ki araştırmalar,
şimdiden bu kullanılabilir suyun yarısını tükettiğimizi, önümüzdeki on
beş-yirmi yıl içinde de kalanın yarısını tüketeceğimizi gösteriyor. Yani çok
yakında dünya susuz kalacak. Bazı şavalaklar, “efendim ne olacak, kirli suları
arıtır, kullanırız” diyorlar ama o iş o kadar kolay değil. Doğru arıtırsınız,
fakat o kadar pahalıya mal olur ki, elde ettiğiniz suyu kristal sürahilerde
sergilemek dışında kullanmaya kıyamazsınız.
Ülkemizin
durumu da dünyanın geri kalanından çok farklı değil. Türkiye de su kıtlığı
çeken ülkeler arasındadır. Sularımız hızla azalmaktadır. Durum böyle iken
yöneticilerimiz önlem almak yerine geçici çözümlerle durumu idare etmeye
çalışmaktadırlar. Ne iktidar partisi AKP'nin, ne ana muhalefet partisi CHP'nin,
ne de diğer muhalefet partilerinin bu konuda bir çalışması yoktur. Çalışma bir
yana, çoğunun, böyle bir felaketin yaklaşmakta olduğunun farkında oldukları
bile şüphelidir.
Aslında
iktidarın su konusunda bir başka planı var tabii ki. Kalan suyu paraya
çevirmek. Giderek azalan ve uğrunda çok yakında savaşların çıkacağı söylenen
sularımızı ticari bir “mal” olarak tanımlayarak uluslararası su tekellerine
satmak. Üstelik de öyle böyle satmak değil. Nehiriyle, gölüyle, barajıyla, su
havzalarının tamamını uluslararası su tekellerinin denetimine verecek yasal
düzenlemelerle satmak. Öyle ki, kendi topraklarımızdan çıkan içeceğimiz su için
bile uluslararası tekellere haraç vermek zorunda kalacağız.
Suyu
bir mal haline getirme çalışmalarına son verilmelidir. Su parası olanın alıp
kullanabileceği bir mal değildir. Su yaşamsal bir maddedir. Bu nedenle her
insanın temiz ve içilebilir suya bedava ulaşma hakkı vardır. Bu yurttaş olmanın
getirdiği, insan olmanın getirdiği, canlı olmanın getirdiği bir haktır. Böyle
bir hak devredilemez.
Bu
hakkı devretmeye kalkmak, kurtuluş savaşı ile emperyalistlerden kurtarılmış
vatan topraklarını ticari anlaşmalarla emperyalistlere teslim etmek demektir.
Bu hiçbir şekilde kabul edilemez.
Su mal değil, haktır!..
Sularımızı yabancı su tekellerine
peşkeş çektirmeyelim!..
Ali
Korsan
Silivri Çevre
Derneği Başkanı