DOĞA ÇEVRE SU ÇÖP KİMYASAL KÖMÜR FOSİL TOPRAK HAVA ATIK PİL EKOSİSTEM HURDA YAĞ MİKROP GÜNEŞENERJİ

25 Ekim 2008 Cumartesi

Türkiye'nin, atık yakma tesislerine ihtiyacı yok!


 





                           Türkiye'nin, atık yakma tesislerine ihtiyacı yok!     

                                                                                                                                                                                                                                                             25 10 2008  

Bugün, Türkiye'de sanayi üzerinde kontrol sağlayacak bir denetim yok, tehlikeli atıklarla ilgili bir envanter çalışması yok. Türkiye'deki ürün imalatında ham madde olarak neyin içine ne kadar tehlikeli madde giriyor, bununla ilgili elle tutulur bir çalışma yok.

Türkiye'deki sanayi, çoğunlukla, küçük ve orta ölçekteki işletmelerden oluşuyor ve bu sanayi kuruluşları, bir defa, ruhsat alırken denetimden geçiyorlar. Bir daha kimse, onların ne yaptıklarını kontrol etmiyor.

Daha komiği ise, Türkiye'nin en büyük sanayi bölgelerinden biri olan Aliağa'da birkaç yıl önce yapılan bir araştırmada ortaya çıktı. Bu araştırmayla Aliağa'daki tesislerin yüzde 50'sinin ruhsatsız olduğu görüldü. Ruhsatı olmayan, ÇED raporu olmayan sanayi, istediği gibi üretim yapıyor. Ne üretiliyor, hangi zehirli ve tehlikeli maddeler kullanılıyor, sonuçta ne çıkıyor, bilen yok.

Türkiye'de ortaya çıkan yıllık kimyasal atık miktarı hakkında, bakanlık başka, Kimya Sanayicileri Derneği başka, İZAYDAŞ (hani şu İzmit'te kurulmuş olan atık yakma tesisi) başka  rakamlar veriyor. Oysa bu kurumlar, bu konuda en fazla bilgi sahibi olması gereken kurumlardır.

Bu kadar denetimsizliğin ve bilgi eksikliğinin olduğu bir ülkede ne yaparsanız yapın, kirliliği önleyemezsiniz. Burada çözüm, ortaya çıkan çöpü yakmak, ya da yer altına gömüp, saklamak değil, öncelikle çöp üreten sanayiden kurtulmak ve temiz üretimi teşvik etmektir.

Türkiye'de, devletin bir atık politikası bulunmadığı için, sanayiciler hiç kontrolsüz, başıbozuk bir üretim sürecinde, akla hayale sığmayacak miktarda tehlikeli ve tehlikesiz çöp üretmektedirler.

İşleri, bu konuyu denetlemek olan yetkililer ise; ''Sanayi üretiminde tehlikeli atık elbette çıkar. Bunun için yapacak bir şey yok. Atık sorunu çözmek için yatırım yapmak gerekir'' diyerek, yakma tesislerini ya da gömme alanlarını çözüm olarak gösteriyorlar.

Türkiye aslında bu konuda şanslı bir ülke. Türkiye'deki sanayi henüz gelişme aşamasında. Sanayi kuruluşları temiz üretim yapmak yönünde teşvik edilebilirler. Yoksa atıkları yakmak çözüm değildir!

Türkiye'de atık yakma tesislerine değil, atık düzeyini minimuma indirecek ve atıkları ekonomiye geri kazandıracak sistemlere ihtiyaç vardır.

Gelelim buraya yapılmak istenen tesise...

“Biz temiz üretimle falan ilgilenmiyoruz” diyorsanız,

“Bu miktarda atık çıkarmaya devam edeceğiz ve onları yakarak yok edeceğiz, gömerek saklayacağız” diyorsanız, ben de o zaman size yer seçiminiz yanlış derim.

Yanlış olan yer seçimi yalnızca Büyük Çavuşlu değil, tüm Trakya bu iş için yanlıştır!

Burası, tarım alanıdır! Burası ormandır! Burası önemli bir su havzasıdır!

Gidin, Anadoluda tarım yapılmayan, yakınında orman olmayan, su havzası olmayan, kurak-çorak bir yer bulun, tesisinizi oraya yapın. Çöplerinizi de oraya taşıyın!

Burada böyle bir tesis kurmak, böyle bir tesise izin vermek vatan hainliği ile eşdeğerdir. Bu topraklarda bu kadar sanayi tesisine izin verilmiş olması zaten baştan yapılmış bir hatadır. Böyle bir tesis kurmak bu hatayı misli ile katlamak olur ve daha sonra bunun geri dönüşü ve telafisi mümkün olmayacaktır.

Avrupa Birliğindeki bir çok ülkede yakma tesislerinin yasaklandığını duyuyoruz. Onun yerine geri dönüşümü ve tehlikeli atığı minimize etme stratejilerinin geliştirildiğini duyuyoruz. Biz ise, onların eski hatalarını en baştan tekrarlamaya çalışıyoruz.

Türkiye temiz sanayi ülkesi olmalıdır!

Ne Büyük Çavuşlu'da, ne de Trakya'da Atık yakma ve Zehir depolama tesisi yapılmamalıdır!

    Silivri Çevre Derneği

25 10 2008

Ertuğrul Akçaoğlu'nun Konuşması



18 Ekim 2008 Cumartesi

Yeter Artık Baş Örtüsüyle Ülkeyi Gerdiğiniz!..

 

                  



  SİLİVRİ ÇEVRE DERNEĞİ

                                                                              18 10 2008

Yeter Artık Baş Örtüsüyle Ülkeyi Gerdiğiniz!..

Baş örtüsü kadınların başlarını örtmek için kullandıkları aşağı yukarı yarım metre kare kadar bir bez parçasıdır. Ülkemizde son yıllarda muhalefet ve iktidar her şeyi bıraktı ilgilenilecek başka bir konu yokmuş gibi her şeyi bu yarım metre karelik bez parçasına bağladı.

Ülkenin en önemli sanayi yatırımlarından Petkim satıldı, kimsenin sesi çıkmadı.

Ülkenin tüm haberleşme alt yapısına sahip Telekom satıldı, kimsenin sesi çıkmadı.

Ülkenin dört bir yanında siyanür ile altın arama izni veriliyor. Ülke toprakları zehirleniyor, kimsenin sesi çıkmıyor.

Önemli yeraltı kaynaklarımız yabancılara pazarlanıyor, kimsenin sesi çıkmıyor.

İklim değişikliği almış başını gidiyor, iki yıldır çiftçiler kan ağlıyor, muhtemelen seneye daha kötü günler bekliyor, Kimsenin sesi çıkmıyor.

Hemen yanı başımızda beş yıldır vahşi bir savaş sürüyor, kimsenin sesi çıkmıyor.

Hükümet elektriğe yüzde yirmi zam yapıyor, temin etmeyi beceremediği gaza zam yapmaya kalkıyor, kimsenin sesi çıkmıyor.

Konu başörtüsü oldu mu herkes kıyameti koparıyor. Sanki bu yarım metrelik bez parçası hayatımızı değiştirecek. Bunu siyasi mesele haline getirip, insanlara zorla dayatmak ardından başka zorlamalara, başka müdahalelere yol açacaktır.

Bu arada bir süredir demokrasi ve Atatürk lafları eden MHP de  gerçek eğilimini göstererek AKP'den pek de bir farkı olmadığını gösterdi.

Bizim iktidardan da muhalefetten de beklediğimiz, kadınların baş örtüsüyle uğraşmayı bırakıp ülkenin meselelerine ülke insanlarının yararına çözümler bulmaya çalışmalarıdır.

Kadınlar isterlerse başlarını kapatırlar, isterlerse açarlar. Bu yalnızca onları ilgilendirir.

                                                                                    Ali Korsan

Silivri Çevre Derneği Başkanı