DOĞA ÇEVRE SU ÇÖP KİMYASAL KÖMÜR FOSİL TOPRAK HAVA ATIK PİL EKOSİSTEM HURDA YAĞ MİKROP GÜNEŞENERJİ

18 Haziran 2010 Cuma

Silivri'den yine çok pis kokular geliyor!

 

Silivri'den yine çok pis kokular geliyor!

Tutuklu sayısı 10 binin üzerine çıkan Silivri Cezaevi'nin altyapısı çöktü. Atıklar, Kula Deresi'ne, oradan da Marmara'ya dökülüyor. Bölgede seracılık yapan vatandaşlar tepkili, çevreciler ise yargıya gitmeye hazırlanıyor.

Silivri'den yine çok pis kokular geliyor!
GİRİŞ 18.06.2010 09:45GÜNCELLEME 18.06.2010 09:45

Ercan ÖZTÜRK'ün haberi

Ergenekon tutuklularının kaldığı Avrupa'nın en büyük cezaevi olma özelliğine sahip Silivri Cezaevi Kompleksi'nin kapasitesi artıyor. 9 olan cezaevi sayısı önümüzdeki günlerde 12'ye çıkacak. 9 bin olan tutuklu sayısı ise yeni yapılan cezaevleriyle birlikte 13 bine ulaşacak. Ancak cezaevinde alt yapı çökmüş durumda. 3 bin kişilik kapasiteye göre yapılan arıtma sistemi, cezaevindeki tutuklu sayısı 10 binin üzerine çıkınca iflas etti. Atıklar gizlice Kula Deresi'ne boşaltılıyor. Oradan da Marmara Denizi'ne dökülüyor. Dere güzergahında seracılık yapan çiftçiler ve yazlıkçılar ise isyanlarda. Vatandaşlar, kanalizasyon atıklarının yarattığı çevre katliamına duyarsız kalan yetkilileri mahkemeye vermeye hazırlanıyor.

ÇEVRECİLER RAPOR HAZIRLADI

Silivri Çevre Derneği de, cezaevinin yol açtığı çevre kirliliğinin peşini bırakmıyor. Dernek Başkanı Ali Korsan ve yönetim kurulu üyeleri Emrah Maşalacı, Fatma Sarıbıyık, Lütfü Ertürk, Ertuğrul Akçaoğlu, Adem Akıncı önceki gün cezaevinin çevrede yarattığı tahribat ve kirliliği yerinde görmek için teknik bir ekiple inceleme yaptı. Kula Deresi ve civarında seracılık yapan çiftçiler ile derenin denize döküldüğü yerde evleri olan yazlıkçıların şikayetlerini dinleyen heyet, yaptıkları tespitleri rapor haline getirerek ilgili bakanlıklara gönderecek.

Dernek yöneticilerinden Fatma Sarıbıyık, 'Cezaevindeki mahkum sayısının iki katına çıkacağı söyleniyor. Yani şimdi yetmeyen arıtma tesisi, o zaman hiçbir işe yaramayacak. Böylece cezaevinin tüm atık suları, neredeyse hiç arıtılmadan dereye boşaltılmaya devam edilecek. Cezaevi yetkilileri bakanlıktan onay çıktığını ve arıtma tesisinin büyütüleceğini söylüyor fakat bunun gerçek olup olmadığı belli değil. Şu anda hiçbir hareket yok' diye konuştu.

MECLİS GÜNDEMİNE TAŞINACAK

Adalet, Sağlık, Çevre ve Orman Bakanlığı'nın yanıtlaması için iki yıl önce TBMM'ye soru önergesi veren CHP'li Sacid Yıldız da, konuyu yeniden Meclis gündemine taşımaya hazırlanıyor. Yıldız, '2008'de sekiz soruluk bir soru önergesi vermiştim. Sonuç olarak halledileceği söylenmişti ama aynı sorun geçen yaz da devam etti. Duyduğuma göre şimdi de bir şey yapılmamış. Biz de üzerimize düşeni yapacağız. Gerekirse bir kez daha soru önergesi vereceğiz' dedi.

ÜNLÜ İSİMLER KALIYOR

Sİlİvrİ Cezaevi'nde Ergenekon tutukluları Veli Küçük, Doğu Perinçek, Tuncay Özkan, İbrahim Şahin, 'Balyoz' soruşturması kapsamında Emekli Orgeneral Çetin Doğan ve Münevver Karabulut cinayetinin katil zanlısı Cem Garipoğlu gibi kamuoyunun yakından tanıdığı birçok ünlü isim kalıyor.

RESMEN ÇEVRE KATLİAMI YAŞANIYOR

Silivri'de iki yıldır çevre katliamı yaşandığını belirten Çevre Derneği Başkanı Ali Korsan, inceleme sırasında gördükleri manzarayı şöyle anlattı: 'Kula Deresi'ne ulaştığımızda gördüğümüz ilk şey, dere suyunun simsiyah aktığı oldu. Bu su, ne seralarda ne de tarlalarda kullanılabilir nitelikteydi. Olay sadece suyun siyah olması da değil. Bir defa bu suyu seracılar kullanamıyor. Derenin denizle birleştiği noktada denize girilemiyor. Son olarak derenin geçtiği güzergahta inanılmaz bir koku hakim. Çevrede görüştüğümüz vatandaşların tamamı bu durumdan şikayetçi. Biz, dernek olarak burayla ilgili hazırlayacağımız raporları ilgili bakanlıklara sunacağız. Eğer kısa sürede buna önlem alınmassa, katilamı yaratan kişilerle ilgili savcılığa suç duyurusunda bulunacağız.'-

KAYNAK: AKŞAM

12 Haziran 2010 Cumartesi

Silivri Cezaevi Kirletmeye Devam Ediyor!..

                                                    Silivri Cezaevi Kirletmeye Devam Ediyor!..

Kula Deresi ve civarında seracılık ve çiftçilik yapan yurttaşlar ile, Kınalı’da derenin denize döküldüğü yerde evleri olan yazlıkçılar şikayet etmeye devam ediyorlar.

Son günlerde, Silivri Cezaevi’nin atıklarını hâlâ dereye boşattığı ve yörede inanılmaz bir kirlilik olduğu yönünde aldığımız yoğun şikâyetler üzerine, Silivri Çevre Derneği’nden sekiz kişilik bir ekip, iki araçla bölgeye incelemeye gittik.

Kula Deresi’ne ulaştığımızda gördüğümüz ilk şey, derenin suyunun simsiyah aktığı oldu. Bu su, ne seralarda ne de tarlalarda kullanılabilir nitelikteydi.

Çevrede konuştuğumuz üreticiler, gördüğümüz suyun, son yağmurlardan bu yana biraz daha iyi olduğunu, son yağmurlardan önce durumun daha kötü olduğunu anlattılar.

Cezaevinin atıklarının düzensiz aralıklarla dereye boşaltıldığını, boşaltma zamanlarında dayanılmaz bir kokunun olduğunu söyleyen üreticiler, bu dönemlerde seralarda çalışmanın imkânsız olduğunu belirttiler.

Silivri Cezaevi’nin arıtma tesisinin kapasitesinin yetersiz olduğu ve kapasitenin üstünde su kullanıldığı zamanlarda, bu suların arıtılmadan dereye boşaltıldığını öğrendik.

Şu anda bile arıtma tesisi yetmezken, önümüzdeki günlerde cezaevindeki mahkum sayısının iki katına çıkarılacağı söyleniyor. Yani şimdi yetmeyen arıtma tesisi o zaman hiçbir işe yaramayacak. Böylece cezaevinin tüm atık suları, neredeyse hiç arıtılmadan, dereye boşaltılmaya devam edilecek. Cezaevi yetkilileri bakanlıktan onay çıktığını ve arıtma tesisinin büyütüleceğini söylüyorlar. Fakat bunun gerçek olup olmadığı, gerçekse ne kadar büyütüleceği ya da bu işin ne zaman yapılacağı, belli değil. Şu anda ortada hiçbir hareket yok. En azından şu anda görünen, Silivri Cezaevi’nin şimdilik alabildiğine kirletmeye devam edeceği... Bu da, Silivri Cezaevi’nin, bu yıl tarımsal alanlarımızı ve Kınalı bölgesinde denizi kirletmeye devam edeceğini göstermektedir. Bu konuda biz tüm Silivrililer, “eğer bu soruna hemen bir çözüm bulunamıyorsa, cezaevi kapatılsın” diyoruz!..

11 Haziran 2010 Cuma

Silivri Cezaevi Kirletmeye Devam Ediyor!..

SİLİVRİ ÇEVRE DERNEĞİ

Basın Açıklaması 11.06.2010

Silivri Cezaevi Kirletmeye Devam Ediyor!..

Kula dere ve civarında seracılık ve çiftçilik yapan yurttaşlar ile, Kınalıda derenin denize döküldüğü yerde evleri olan yazlıkçılar şikayet etmeye devam ediyorlar.

Son günlerde, Silivri Cezaevinin atıklarını hala dereye boşattığı ve yörede inanılmaz bir kirlilik olduğu yönünde yoğun olarak aldığımız şikayetler üzerine Silivri Çevre Derneğinden sekiz kişilik bir ekip, iki araçla bölgeye incelemeye gittik. Kula dereye ulaştığımızda gördüğümüz ilk şey derenin suyunun simsiyah aktığı oldu. Bu su ne seralarda ne de tarlalarda kullanılabilir nitelikteydi. Çevrede konuştuğumuz üreticiler, bu gördüğümüz suyun son yağmurlardan beri biraz daha iyi olduğunu, son yağmurlardan önce durumun daha kötü olduğunu anlattılar. Cezaevinin atıklarının düzensiz aralıklarla dereye boşaltıldığını, boşaltma zamanlarında dayanılmaz bir kokunun da olduğunu söyleyen üreticiler, bu dönemlerde seralarda çalışmanın imkansız olduğunu da söylediler.

Silivri Cezaevinin arıtma tesisinin kapasitesinin yetersiz olduğu ve kapasitenin üstünde su kullanıldığı zamanlarda bu suların arıtılmadan dereye boşaltıldığını öğrendik. Şu anda bile arıtma tesisi yetmezken önümüzdeki günlerde cezaevindeki mahkum sayısının iki katına çıkarılacağı söyleniyor. Yani şimdi yetmeyen arıtma tesisi o zaman hiçbir işe yaramayacak. Böylece cezaevinin tüm atık suları neredeyse hiç arıtılmadan dereye boşaltılmaya devam edilecek. Cezaevi yetkilileri bakanlıktan onay çıktığını ve arıtma tesisinin büyütüleceğini söylüyorlar fakat bunun gerçek olup olmadığı, gerçekse ne kadar büyütüleceği ya da bu işin ne zaman yapılacağı belli değil. Şu anda ortada hiçbir hareket yok. En azından şu anda görünen Silivri Cezaevinin şimdilik alabildiğine kirletmeye devam edeceği yolundadır.

Bu da, Silivri Cezaevinin bu yıl tarımsal alanlarımızı ve Kınalı bölgesinde denizi kirletmeye devam edeceğini göstermektedir.

Bu konuda biz tüm Silivrililer, “eğer bu soruna hemen bir çözüm bulunamıyorsa cezaevi kapatılsın” diyoruz!..

 

Silivri Çevre Derneği Başkanı

Ali Korsan

 

Adres:                                                                                         TEL:  0212 727 55 88

Piripaşa Mahallesi, Cumhuriyet Caddesi,                                  GSM: 0532 241 74 67

Makbule Yönel İş Merkezi, Çekme Kat, No: 206                      E Mail: silivricevredernegi@gmail.com

Silivri 34570 İSTANBUL







 

5 Haziran 2010 Cumartesi

Bugün, Dünya Çevre Günü... Çevremizi korumamız 04.06.2010

                                                                                           

   SİLİVRİ ÇEVRE DERNEĞİ 

Basın Açıklaması 04.06.2010

 

Bugün, Dünya Çevre Günü... Çevremizi korumamız, çevremize karşı daha duyarlı olmamız gerektiğini biraz daha fazla hatırlamamız gereken bir gün... Peki, bu günde çevremize karşı yeteri kadar duyarlı olduğumuzu söyleyebilir miyiz? Şöyle bir bakınca bunu söylemek pek mümkün gözükmüyor.

 

Yaşadığımız çevre sorunları her gün katlanarak artıyor. Gerek yakın çevremizde, gerek ülkemizin bütününde her gün yeni bir çevre sorunuyla daha karşılaşıyoruz. Önceden var olan sorunlara çözüm getirmek bir yana, her gün sorunlarımıza yenileri ekleniyor.

 

Şöyle birkaç örnek verelim: derelerimiz, ya başı bozuk, kontrolsüz yayılan sanayinin çöplüğü haline geliyor ya da her birinin üzerine bir baraj yapılıp suları hapsedilmeye çalışılıyor. Derelerimizi çöplük haline getiren sanayiciler, arıtma tesisi yapmak için en küçük bir çaba göstermezlerken, diğer yandan temiz dereler üzerine baraj yapmaya çalışanlar her ne kadar bunu enerji ihtiyacımızı karşılamak için yaptıklarını söyleseler de, yeni düzenlemelerle aslında bu suları ticari anlamda ele geçirip, her damla suyu parayla satmaya hazırlanıyorlar. Çiftçinin suya ihtiyacı varmış, doğanın suya ihtiyacı varmış gibi kavramları bir yana bırakıp, bundan böyle parayı veren suyu kullanır, paran yoksa su da yok demeye hazırlanıyorlar. Bu barajları yaparken sebep oldukları doğa tahribatını ise hesaba katmak bile mümkün değil.

 

Öte yandan gün geçmiyor ki, ülkenin başka bir köşesinde yeni bir zehirli madencilik ruhsatı verilmemiş olsun. İşleten uluslararası şirketlerden başka kimseye yarar sağlamayan, ülkemize getireceği zararlar, yaratacağı ekonomik kazançla oranlanamayacak kadar büyük olan bu madenlere neden ruhsat verildiğini anlamak mümkün değil.

 

Üzerinden henüz çeyrek yüzyıl bile geçmemiş Çernobil felaketinin anıları, o günleri yaşayanların hafızalarında hala tazeyken ve Çernobil kadar tehlikeli iki nükleer santral  sınırlarımızın hemen dışında yer alırken, bunların kapatılması için çaba göstermesi ve çözüm yolları üretmeye çalışması gereken hükumetimiz, ülkemize bir nükleer santral yapmak için bin takla atıp, yasaları, yönetmelikleri çiğneyip nükleer santral sözleşmesi imzaladı. Ülkemize hiçbir yararı olmayacak, ülkemizi hem  nükleer kaza tehlikesiyle yüz yüze bırakacak, hem de çok pahalı olan bu tesisin borçlarını çocuklarımıza, hatta belki de torunlarımıza miras bırakacağız. Böyle bir yatırımın nedenlerini anlamak mümkün değil.

 

Hükumetimiz, dünya tarım tekellerinin arzularına uyarak, ülkemize GDO'lu ürünlerin girmesine ve bu ürünlerin ülkemizde üretilmesine izin verdi. Bunun yanında aldığı yeni kararlarla yerli tohumlarla yapılan üretimi de engellemeye çalışıyor. Eğer elinizde kullandığınız sertifikasız, atadan dededen kalma tohumlarınız varsa (ki bunlar zaten çok azaldı), bunlarla elde edeceğiniz ürünleri pazarlamanızı yasaklamaya çalışıyorlar. Hatta elinizdeki bu tür tohumları dağıtmanızı bile engellemeye çalışıyorlar. Yerli tohumlar ülkemizin doğal zenginliğidir. Neden GDO'lu ürünlere izin verildiğini, neden yerli tohumlarımızın yok edilmeye çalışıldığını anlamak mümkün değil.

 

Sorunlarımız saymakla bitmeyecek kadar çok. Biz ilk akla gelen birkaçını saydık. Listeyi siz daha da uzatabilirsiniz.

 

Ülkemizin genelini ilgilendiren sorunlardan sonra bir de yakın çevremize bakacak olursak yerel sorunlarımız da ülkenin genel sorunlarıyla baş başa gidiyor.

 

Silivrililerin istememesine rağmen yapılan Silivri Cezaevi, yapıldığı günden beri bir çevre felaketi olmaya devam ediyor. Çeşitli kereler yetkilileri uyarmamıza rağmen, Silivri Cezaevi Kula deresini kirletmekten vazgeçmedi. Bu kirlilik Çeltik köyünden Kınalıya kadar çevresindeki tüm tarım alanlarını ve yerleşimleri tehdit ediyor.

 

Yaşamımızı tehdit eden başka bir tehlike de baz istasyonları. Her geçen gün daha çoğalan baz istasyonlarının güçleri de artmaktadır. İletişim teknolojileri ilerledikçe baz istasyonları daha da tehlikeli hale gelmekteler. Baz istasyonları yerleşim alanları dışına taşınmalıdır.

 

Silivrinin hepimizin bildiği bir başka sorunu da trafik ve otopark sorunudur. Silivrinin tüm açık alanları ve imar planlarında yeşil alan olarak ayrılmış alanların çoğu otopark olarak kullanıldığı halde bu yetmemekte ve yol kenarları da bazen çift sıra olarak otomobiller tarafından işgal edilmektedir. Yıllar önce İstanbul otobüsleri, daha sonra köy minibüsleri trafik sıkışıklığı bahanesi ile merkezden uzaklaştırıldılar fakat bu sorunu çözmedi. Aynı gün yol kenarlarına park eden araçlar onların yerini hemen doldurdu. Silivrinin çeşitli noktalarına kat otoparkları inşa edilerek park eden araçların yol kenarlarından ve yeşil alanlardan temizlenmesini istiyoruz.

 

Silivrinin sorunları saymakla bitmiyor. Yıllardır çözülemeyen sorunlarımızın bir başkası da kum ocakları ve kum taşıyan kamyonlardır. Kum ocakları doğamızı ve derelerimizi katlederken, kum taşıyan kamyonlar da köy yollarını tahrip etmekte ve köy içlerinden geçen yoğun bir kamyon trafiği ile köylerde yaşamı çekilmez kılmaktadır.

 

Silivri Belediyesi, büyük şehire bağlandıktan sonra alt yapı işlerini yürütme işi de İSKİ’ye geçti. Büyük bir hevesle Silivri’ye biyolojik arıtma tesisi yapacağız diyen İSKİ’liler Belediye Konutlarında var olan küçük arıtma tesisini hemen yıktılar ve Konutların kanalizasyonunu da derin deşarja bağladılar. O günden bu yana bir türlü bu işi beceremediler. 2007 den beri İSKİ’nin biyolojik arıtma tesisi yapmasını beklerken, Marmara denizini kirletmeye devam ediyoruz.

 

Hep sorunları saydık, biraz da çözümlerden söz edelim:

 

-       Enerji tasarrufu teşvik edilsin, öncelikle devlet kurumları buna öncülük etsin,

-       Az su kullanımı teşvik edilsin, dereler özgür bırakılsın,

-       Yenilerini yapmak yerine var olan santraller verimli işletilsin,

-       Sanayinin vahşice etrafı kirletmesine izin verilmesin,

-       Zehirli madencilik hemen yasaklansın, verilen tüm ruhsatlar iptal edilsin,

-       Nükleer Santral yapmak gibi yanlış ve mantıksız bir işten hemen vazgeçilsin,

-       Rüzgar ve güneş gibi yenilenebilen enerji kaynaklarına yönelinsin,

-       Tasarrufu teşvik için her evin temel ihtiyacı kadar su ve elektrik bedava verilsin, doğal gaz maliyetine verilsin.Temel ihtiyacın üstündeki kısım makul bir fiyatla faturalandırılsın. Aşırı kullananlardan ise yüksek bir bedel alınsın.

-       Silivri Cezaevine doğru dürüst bir arıtma tesisi yapılsın. Yapılamıyorsa Cezaevi kapatılsın,

-       Baz istasyonları yerleşim alanları dışına taşınsın,

-       Silivri’ye yeterli miktarda kat otoparkı yapılsın, Yollar ve yeşil alanlar otopark olmaktan kurtarılsın,

-       Kum ocaklarına ve kamyonlarına çözüm bulunsun,

-       Silivrinin Biyolojik arıtma tesisi bir an önce yapılsın ve Marmara’yı daha fazla kirletmeyelim.

 

 

 

 

 

Silivri Çevre Derneği Başkanı

Ali Korsan

 

Adres:                                                                                         TEL:  0212 727 55 88

Piripaşa Mahallesi, Cumhuriyet Caddesi,                                  GSM: 0532 241 74 67

Makbule Yönel İş Merkezi, Çekme Kat, No: 206                      E Mail: silivricevredernegi@gmail.com

Silivri 34570 İSTANBUL





 


4 Haziran 2010 Cuma

Silivri Çevre Derneği, Yeşil ve Sol Buluşma'ya Katıldı…



Önizle
Güncelle



Yeşil ve Sol Çalışma Grubunun, bu yıl 3.sünü düzenlediği "2010 Bahar Buluşması"na Silivri Çevre Derneği de katıldı. 19-23 Mayıs 2010 tarihleri arasında, Balıkesir'in Erdek ilçesi Ocaklar Beldesinde düzenlenen "Yeşil ve Sol 2010 Bahar Buluşması"; Silivri, Çorlu, İstanbul, Bolu, Balıkesir ve Bursa’dan gelen 40 civarında katılımcı ile gerçekleşti. Buluşmanın ana teması "Gıda"ydı. Programın içerisine yerleştirilen “Halk Üniversitesi” bölümüyle, bilginin doğrudan doğruya kaynağından ve ortamında alınması sağlandı. “Halk Üniversitesi”nin ilk dersinde, Balıkesir'in Gönen ilçesine bağlı Gaybular Köyü'ndeki "Başka Bir Gıda Mümkün Girişimi"nin tam buğday ununu sağlayan değirmende, değirmencilik üzerine kapsamlı bilgiler alındı. "Halk Üniversitesi"nin ikinci dersi ise Ocaklar Beldesi'nde, fırıncılık üzerine oldu. Tam buğday unundan yapılan ekmeklerin pişirileceği fırının yapım süreci; buğday, yabani otlar, tarım ilaçları, tam buğday unu, maya, ekmek vb. konularda yapılan çeşitli söyleşilerin üstüne uygulamalı ders niteliği taşıyordu. "Yeşil ve Sol 2010 Bahar Buluşması"nda, Kapıdağ Yarımadası'nın batı sahilinde yer alan Ocaklar Beldesi'nin Klepse Tepesi'ne yapılan ormaniçi yürüyüşünün dışında, Ocaklar Beldesi'nde yaşayan sinema oyuncusu Ahmet Mekin'le gerçekleştirilen sanat sohbeti ve modernizm - postmodernizm eksenli felsefe sohbeti de düzenlendi. Buluşmanın bir diğer oturumunda ise, "Başka Bir Gıda Mümkün Girişimi"nin başlangıcından bu gününe dek geçen sürede yaptıklarını, Kadir Dadan anlattı. Buluşmanın son günü örgütsel konulara ayrılmıştı. Katılımcıların bölgelerinden yansımaların aktarıldığı bölüm dışında, konfederal örgütlenme ile ekolojik ve toplumsal hareketlerin, ortak amaç ve hedef çerçevesinde birlikteliğine yönelik tartışmalar yapıldı. Buluşmada gerçekleştirilen son etkinlik ise taban, kitleselleşme ve seçim üzerine oldu. Bir siyasi parti olmaksızın ya da bir siyasi partiye bağlı/endeksli kalmaksızın tabanda var olma, egemenlerin araçlarından bağımsız kitleler oluşturabilme, seçimlerde sandığa yönelme gibi konuların da yer aldığı bir tartışma yürütüldü. Silivri Çevre Derneği'nin de katıldığı "Yeşil ve Sol 2010 Bahar Buluşması"; 29-31 Ekim 2010'da "Kirlilik" konulu "Yeşil ve Sol Güz Buluşması"nda buluşmak temennisiyle sona erdi.

Bitmez Tükenmez Çevre Sorunlarıyla "Dünya Çevre Günü"...


                                                                                                                            04 haziran 2010

5 Haziran, Dünya Çevre Günü... Çevremizi korumamız, çevremize karşı daha duyarlı olmamız gerektiğini biraz daha fazla hatırlamamız gereken bir gün... Peki, bu günde çevremize karşı yeteri kadar duyarlı olduğumuzu söyleyebilir miyiz? Şöyle bir bakınca bunu söylemek pek mümkün gözükmüyor. Yaşadığımız çevre sorunları her gün katlanarak artıyor. Gerek yakın çevremizde, gerek ülkemizin bütününde, her gün yeni bir çevre sorunuyla daha karşılaşıyoruz. Önceden var olan sorunlara çözüm getirmek bir yana, her gün sorunlarımıza yenileri ekleniyor. Şöyle birkaç örnek verelim: Derelerimiz, ya başıbozuk, kontrolsüz yayılan sanayinin çöplüğü haline geliyor ya da her birinin üzerine bir baraj yapılıp suları hapsedilmeye çalışılıyor. Derelerimizi çöplük haline getiren sanayiciler, arıtma tesisi yapmak için en küçük bir çaba göstermezlerken, diğer yandan temiz dereler üzerine baraj yapmaya çalışanlar her ne kadar bunu enerji ihtiyacımızı karşılamak için yaptıklarını söyleseler de, yeni düzenlemelerle aslında bu suları ticari anlamda ele geçirip, her damla suyu parayla satmaya hazırlanıyorlar. Çiftçinin suya ihtiyacı varmış, doğanın suya ihtiyacı varmış gibi kavramları bir yana bırakıp, bundan böyle parayı veren suyu kullanır, paran yoksa su da yok demeye hazırlanıyorlar. Bu barajları yaparken sebep oldukları doğa tahribatını ise hesaba katmak bile mümkün değil. Öte yandan gün geçmiyor ki, ülkenin başka bir köşesinde yeni bir zehirli madencilik ruhsatı verilmemiş olsun. İşleten uluslararası şirketlerden başka kimseye yarar sağlamayan, ülkemize getireceği zararlar, yaratacağı ekonomik kazançla oranlanamayacak kadar büyük olan bu madenlere neden ruhsat verildiğini anlamak mümkün değil.
Üzerinden henüz çeyrek yüzyıl bile geçmemiş Çernobil felaketinin anıları, o günleri yaşayanların hafızalarında hâlâ tazeyken ve Çernobil kadar tehlikeli iki nükleer santral sınırlarımızın hemen dışında yer alırken, bunların kapatılması için çaba göstermesi ve çözüm yolları üretmeye çalışması gereken hükümetimiz, ülkemize bir nükleer santral yapmak için bin takla atıp, yasaları, yönetmelikleri çiğneyip nükleer santral sözleşmesi imzaladı. Ülkemize hiçbir yararı olmayacak, ülkemizi hem nükleer kaza tehlikesiyle yüz yüze bırakacak, hem de çok pahalı olan bu tesisin borçlarını çocuklarımıza, hatta belki de torunlarımıza miras bırakacağız. Böyle bir yatırımın nedenlerini anlamak mümkün değil.
Hükumetimiz, dünya tarım tekellerinin arzularına uyarak, ülkemize GDO'lu ürünlerin girmesine ve bu ürünlerin ülkemizde üretilmesine izin verdi. Bunun yanında aldığı yeni kararlarla yerli tohumlarla yapılan üretimi de engellemeye çalışıyor. Eğer elinizde kullandığınız sertifikasız, atadan dededen kalma tohumlarınız varsa (ki bunlar zaten çok azaldı), bunlarla elde edeceğiniz ürünleri pazarlamanızı yasaklamaya çalışıyorlar. Hatta elinizdeki bu tür tohumları dağıtmanızı bile engellemeye çalışıyorlar. Yerli tohumlar ülkemizin doğal zenginliğidir. Neden GDO'lu ürünlere izin verildiğini, neden yerli tohumlarımızın yok edilmeye çalışıldığını anlamak mümkün değil. Sorunlarımız saymakla bitmeyecek kadar çok. Biz, ilk akla gelen birkaçını saydık. Listeyi siz daha da uzatabilirsiniz. Ülkemizin genelini ilgilendiren sorunlardan sonra bir de yakın çevremize bakacak olursak yerel sorunlarımız da ülkenin genel sorunlarıyla başbaşa gidiyor.

Silivrililerin istememesine rağmen yapılan Silivri Cezaevi, yapıldığı günden beri bir çevre felaketi olmaya devam ediyor. Çeşitli kereler yetkilileri uyarmamıza rağmen, Silivri Cezaevi, Kula Deresini kirletmekten vazgeçmedi. Bu kirlilik Çeltik Köyünden Kınalı'ya kadar, çevresindeki tüm tarım alanlarını ve yerleşimleri tehdit ediyor. Yaşamımızı tehdit eden başka bir tehlike de baz istasyonları. Her geçen gün daha çoğalan baz istasyonlarının güçleri de artmaktadır. İletişim teknolojileri ilerledikçe baz istasyonları daha da tehlikeli hale gelmekteler. Baz istasyonları yerleşim alanları dışına taşınmalıdır. Silivri'nin, hepimizin bildiği bir başka sorunu da trafik ve otopark sorunudur. Silivri'nin tüm açık alanları ve imar planlarında yeşil alan olarak ayrılmış alanların çoğu, otopark olarak kullanıldığı halde, bu yetmemekte ve yol kenarları da bazen çift sıra olarak otomobiller tarafından işgal edilmektedir. Yıllar önce İstanbul otobüsleri, daha sonra köy minibüsleri trafik sıkışıklığı bahanesi ile merkezden uzaklaştırıldılar. Fakat bu, sorunu çözmedi. Aynı gün, yol kenarlarına park eden araçlar, onların yerini hemen doldurdu. Silivri'nin çeşitli noktalarına kat otoparkları inşa edilerek, park eden araçların yol kenarlarından ve yeşil alanlardan temizlenmesini istiyoruz. Silivri'nin sorunları saymakla bitmiyor. Yıllardır çözülemeyen sorunlarımızın bir başkası da kum ocakları ve kum taşıyan kamyonlardır. Kum ocakları, doğamızı ve derelerimizi katlederken, kum taşıyan kamyonlar da köy yollarını tahrip etmekte ve köy içlerinden geçen yoğun bir kamyon trafiği ile köylerde yaşamı çekilmez kılmaktadır. Silivri Belediyesi, Büyükşehir'e bağlandıktan sonra alt yapı işlerini yürütme işi de İSKİ’ye geçti. Büyük bir hevesle Silivri’ye biyolojik arıtma tesisi yapacağız diyen İSKİ’liler, Belediye Konutlarında var olan küçük arıtma tesisini hemen yıktılar ve Belediye Konutlarının kanalizasyonunu da derin deşarja bağladılar. O günden bu yana bir türlü bu işi beceremediler. 2007'den beri İSKİ’nin biyolojik arıtma tesisi yapmasını beklerken, Marmara Denizi'ni kirletmeye devam ediyoruz.
Hep sorunları saydık, biraz da çözümlerden söz edelim: - Enerji tasarrufu teşvik edilsin, öncelikle devlet kurumları buna öncülük etsin, - Az su kullanımı teşvik edilsin, dereler özgür bırakılsın, - Yenilerini yapmak yerine var olan santraller verimli işletilsin, - Sanayinin vahşice etrafı kirletmesine izin verilmesin, - Zehirli madencilik hemen yasaklansın, verilen tüm ruhsatlar iptal edilsin, - Nükleer Santral yapmak gibi yanlış ve mantıksız bir işten hemen vazgeçilsin, - Rüzgâr ve güneş gibi yenilenebilen enerji kaynaklarına yönelinsin, - Tasarrufu teşvik için her evin temel ihtiyacı kadar su ve elektrik bedava verilsin, doğal gaz maliyetine verilsin.Temel ihtiyacın üstündeki kısım makul bir fiyatla faturalandırılsın. Aşırı kullananlardan ise yüksek bir bedel alınsın. - Silivri Cezaevi'ne doğru dürüst bir arıtma tesisi yapılsın. Yapılamıyorsa Cezaevi kapatılsın, - Baz istasyonları yerleşim alanları dışına taşınsın, - Silivri’ye yeterli miktarda kat otoparkı yapılsın, Yollar ve yeşil alanlar otopark olmaktan kurtarılsın, - Kum ocaklarına ve kamyonlarına çözüm bulunsun, - Silivri'nin biyolojik arıtma tesisi bir an önce yapılsın ve Marmara’yı daha fazla kirletmeyelim.
(4 Haziran 2010, Silivri)                                    

SİLİVRİ ÇEVRE DERNEĞİ BAŞKANI ALİ KORSAN