DOĞA ÇEVRE SU ÇÖP KİMYASAL KÖMÜR FOSİL TOPRAK HAVA ATIK PİL EKOSİSTEM HURDA YAĞ MİKROP GÜNEŞENERJİ

27 Aralık 2008 Cumartesi

Sonunda bakan açıkladı: Cezaevi kanalizasyonu çevreyi kirletmiyor!..

 Cezaevi kanalizasyonu çevreyi kirletmiyor!..

Geçen Nisan ayında bölgede seracılık yapan yurttaşların şikayeti üzerine gündeme getirdiğimiz Silivri Cezaevinin atıklarının Kula dereye akıtılması meselesi, bütün yaz çözülemeyip, sık sık yerel ve ulusal basında da yer alması üzerine Ağustos ayı başında CHP İstanbul Milletvekili Prof. Dr. Sacid Yıldız tarafından bir soru önergesi ile ve Adalet Bakanının yanıtlaması isteğiyle Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına iletilmişti.

Sonunda geçtiğimiz hafta Adalet Bakanı soru önergesini yanıtlayarak, cezaevinin arıtma tesisinin tam kapasite ile çalıştığını açıkladı. Adalet Bakanı, aslında cezaevinin arıtma tesisinin köylülerin ve derneğimizin şikayetçi olduğu geçen nisan ayı da dahil olmak üzere tüm yaz boyunca hiç durmadan çalıştığını, bunun Çevre ve Orman Bakanlığı yetkili ekiplerinin ve İSKİ'nin değişik tarihlerde verdiği raporlarla belirlendiğini açıklayarak cezaevi kanalizasyonundan çevreye asla zararlı atık verilmediğini sözlerine ekledi.

Bu açıklamadan anlıyoruz ki, bizim cezaevi kanalizasyonundan akarken gördüğümüz ve fotoğraflarını çektiğimiz, yerel ve ulusal basında çarşaf çarşaf yayınlanan fotoğraflarda herkesin gördüğü, Kula dere boyunca denize kadar ulaşan kara yağlı sular meğer arıtma tesisinden çıkan temiz sularmış. Biz cahilliğimizden o suları kanalizasyon atığı sanmışız. O sular hiçbir yeri kirletmemiş. Zaten asla denize kadar da gitmemiş.

Biri bizi kandırıyor ama kim acaba? 
                                                                                                        SİLİVRİ ÇEVRE DERNEĞİ

14 Aralık 2008 Pazar

Tarih Yağmacılığının Karşısındayız!


  SİLİVRİ ÇEVRE DERNEĞİ

 

          Basın Açıklaması:

 

          Silivri Çevre Derneği olarak, İstanbul 1 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü'ne; Fatih Mahallesi, 145 ada, 21 parsel, Yıldız Sokak, No: 3 adresinde bulunan tarihi kemer üzerine beton dökülerek yok edilmeye çalışıldığını şikayet etmiştik.

          Şikayetimiz üzerine İstanbul 1 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu, ilgili yerde heyet olarak bir inceleme yapmıştı. Kentsel SİT Alanında kaldığı tespit edilen söz konusu tarihi kemerin üzerinde bulunan binanın mülkiyet ve yasal durumları hakkında gerekli belgeler Silivri Belediyesinden acil olarak talep edilmiştir.

          Kurul, Silivri Belediyesi İmar ve Şehircilik Müdürlüğü'nden talep ettikleriyle ilgili belgeden bilgi amacıyla derneğimize de yollamış bulunmaktadır. Biz de dernek olarak Silivri'nin kültürel ve tarihi dokusunun korunması amacıyla konunun takipçisi olmaya devam ediyoruz.

 

 

                                                                               Silivri Çevre Derneği Başkanı

                                                                                              


                             Ali KORSAN

                                                                                            14 Aralık 2008


11 Aralık 2008 Perşembe

FAYİH MAHALLESİDEKİ TARİHİ KEMERİ BETOPLIYARAK TARİP EDİLİYOR..


FAYİH MAHALLESİDEKİ TARİHİ KEMERİ BETOPLIYARAK  TARİP  EDİLİYOR..





FAYİH MAHALLESİDEKİ TARİHİ KEMERİ BETOPLIYARAK  TARİP  EDİİLİYOR

SİLİVRİ ÇEVRE DERNEĞİ Basın Açıklaması:

 Silivri Çevre Derneği olarak, İstanbul 1 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü'ne; Fatih Mahallesi, 145 ada, 21 parsel, Yıldız Sokak, No: 3 adresinde bulunan tarihi kemer üzerine beton dökülerek yok edilmeye çalışıldığını şikayet etmiştik. Şikayetimiz üzerine İstanbul 1 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu, ilgili yerde heyet olarak bir inceleme yapmıştı. Kentsel SİT Alanında kaldığı tespit edilen söz konusu tarihi kemerin üzerinde bulunan binanın mülkiyet ve yasal durumları hakkında gerekli belgeler Silivri Belediyesinden acil olarak talep edilmiştir. Kurul, Silivri Belediyesi İmar ve Şehircilik Müdürlüğü'nden talep ettikleriyle ilgili belgeden bilgi amacıyla derneğimize de yollamış bulunmaktadır. Biz de dernek olarak Silivri'nin kültürel ve tarihi dokusunun korunması amacıyla konunun takipçisi olmaya devam ediyoruz. 

                                                                                                           Silivri Çevre Derneği Başkanı 
                                                                                                                         Ali KORSAN                                                                           
                                                                                                                          14 Aralık 2008






29 Kasım 2008 Cumartesi

Kemerburgaz'daki Rüzgar Çiftliğinde Yapılan İkinci Paydaş Toplantısına Katıldık

Lodos Elektrik Üretim A.Ş., 28 Kasım 2008'de, Kemerburgaz Rüzgâr Çiftliğinde, İkinci Paydaş Toplantısını Düzenledi.


Kemerburgaz Rüzgâr Çiftliğinin ekolojik, sosyolojik ve ekonomik etkileri hakkında yöre halkı ve konuya duyarlı sivil toplum kuruluşlarının görüşlerini almak üzere yapılan İkinci Paydaş Toplantısı, 28 Kasım 2008 Perşembe günü saat 14:00'te, Rüzgâr Çiftliği Proje Sahasında düzenlendi. Silivri Çevre Derneği Başkanı Ali Korsan ve dernek üyelerinden Ertuğrul Akçaoğlu da bu toplantıya katıldılar.

Proje sahasının hemen yanında yer alan Tayakadın Köyünden yurttaşların yoğun olarak katıldığı toplantıya ayrıca bazı ilköğretim ve lise öğrencileri de katılmışlardı.

Lodos Elektrik Üretim A.Ş. den Mustafa İlhan'ın yönetiminde başlayan toplantıda, Kemerburgaz Rüzâar Çiftliği yöneticisi İsmail Bahçıvan ve Windcom GmbH müşaviri Mustafa Burç birer sunum yaparak, rüzgâr çiftliğinin kuruluş sürecini ve bugünkü durumunu anlattılar. Santral yapımı sürecinde bir miktar ağacın kesildiğini de anlatan İsmail Bahçıvan, daha sonra ormanlık alanın etrafını çevirerek, ormanı koruma altına aldıklarını anlattı.

Her biri 2 MW gücünde 12 rüzgârgülünden oluşan santralin yıllık enerji üretiminin yaklaşık 85 Gwh, yani yılda 85 milyar vat saat olduğunu açıklayan konuşmacılar, bunun, ülkemiz enerji ihtiyacının temiz ve yenilenebilir kaynaklardan sağlanması açısından önemini vurguladılar.
Daha sonra yapılan konuşmalarda, rüzgâr çiftliği çalışanlarının yarısının yöre halkından olduğu, bunun hem yöre insanlarına iş bulmak açısından hem de yöre ekonomisine katkıda bulunmak açısından iki önemli nokta olduğu vurgulandı.

Sunumlardan sonra söz alan Tayakadın Köyü muhtarı ve diğer yöre sakinleri, rüzgâr çiftliğinin yörelerinde bulunmasının kendileri açısından olumlu etkilerini anlatırken beklentilerini de dile getirdiler. Yörelerinde böyle temiz bir tesisin bulunmasından memnun olan yöre halkı aynı zamanda santralin yapılmasıyla birlikte yörelerindeki ormanlık alanın da korunmaya alınmış olduğu görüşüne katıldıklarını ifade ettiler. Söz alan bir öğrenci ise, Lodos Enerji A.Ş.'nin okullarının kütüphanesine ve laboratuvar yapımına katkısını beklediklerini söyledi.
Rüzgâr çiftliğinin yöreye etkilerinin değerlendirildiği bir anketin tamamlanmasının ardından biten toplantıdan herkes memnun ayrıldı.


Toplantıdan sonra bir açıklama yapan Silivri Çevre Derneği Başkanı Ali Korsan, “Uzun yıllar Türkiyede elektrik üretiminin sadece kömürden ve hidrolik kaynaklardan gerçekleştirildiğini, daha sonra enerji ihtiyacı arttıkça yeni kaynaklar olarak çözümü ithal kömürde ve doğal gazda gören yöneticilerin ülkemizin rüzgar ve güneş potansiyelini göz ardı ettiğini, nükleer lobicilerin etkileriyle, geçtiğimiz yıllarda, ülkemizde yeterli rüzgar olmadığı ileri sürülerek rüzgarla ilgili araştırmaların bile yasaklamaya kalkışıldığını” söyledi.

“Bugün, böyle bir tesisin bölgemizde çalıyor olduğunu görmek, ülkemiz açısından çok sevindirici bir durumdur” diyen Korsan, ülkemizin her tarafında rüzgar santralleri yapmaya yeterli rüzgarın var olduğunun bugün artık bilindiğini, gelecekte enerji ihtiyacımızın önemli bir bölümünün yenilenebilir kaynaklardan elde edilebilmesinin mümkün olduğunu sözlerine ekledi. Korsan, “Gelecek yenilenebilir kaynaklardadır” dedi.

19 Kasım 2008 Çarşamba

Kemerburgaz'daki Rüzgâr Enerjisi Santralini Ziyaret Ettik

Silivri Çevre Derneği üyeleri olarak geçtiğimiz hafta sonunda Kemerburgaz'da, Lodos Enerji Üretim A.Ş.’ye ait rüzgâr çiftliğini ziyaret ettik.

Dünyada yaşanan enerji krizi ve bunun ülkemizdeki yansımaları hayatımızı derinden etkiliyor. Yöneticilerimiz, enerji ihtiyacımızı karşılamak için, önümüze sürekli eskimiş teknolojileri ve kirletici enerji kaynaklarını sürüyorlar. Yeni ve temiz enerji kaynaklarından ise ya hiç söz edilmiyor ya da sanki onlar önemsizmiş gibi küçümseniyor. Bu nedenle biz de gidelim yerinde görüp inceleyelim dedik ve İstanbul'dan gelen arkadaşlarımızla birlikte Lodos Enerji Üretim A.Ş.'nin, Gaziosmanpaşa, Tayakadın köyündeki Kemerburgaz Rüzgâr Çiftliğine gittik. Ziyaretimiz sırasında kendisiyle görüştüğümüz Teknik Müdür İsmail Bahçıvan bizi bilgilendirdi.

Kemerburgaz Rüzgâr Çiftliğinde her biri 2 MW gücünde 12 rüzgârgülü var. 80 metre yüksekliğindeki direkler üzerine yerleştirilmiş rüzgârgüllerinin her bir kanadı 41 metre boyunda. Dakikada maksimum 19 devir yapan rüzgârgülleri, eğer rüzgârın hızı artarsa, otomatik olarak devreden çıkıyor.


Rüzgâr çiftlikleri, diğer enerji santrallerinin hiç birine benzemiyor. Diğer santrallerde enerji üretirken, çevreyi kirletmeden bir şey üretemezsiniz. Rüzgâr çiftliklerinde ise enerji üretirken hiçbir atığınız, hiçbir zararınız olmuyor. Çevreye hiçbir atığı olmadan, tertemiz üretim yapan rüzgâr çiftliğinde mis gibi orman havası içinde çalışan rüzgârgüllerini izlemek çok etkileyiciydi.


Teknik müdür İsmail Bahçıvan, bize Kemerburgaz Rüzgâr Çiftliğini anlatırken, bir yandan da üzerinde çalıştıkları yeni projelerinden söz etti ve genel olarak Türkiye’deki rüzgâr çiftliklerinin durumunu anlattı. Türkiye’de birçok firmanın yeni yatırımlarla hızla üretime geçeceklerini duymak çok sevindiriciydi. Bir rüzgâr ve güneş ülkesi olan Türkiye’de bu kaynakların bugüne kadar görmezden gelinmiş olması üzücüydü. Kafalarını nükleer enerjiye takmış bazı yöneticiler, geçtiğimiz yıllarda rüzgâr ve güneş enerjisi için yapılan çalışmaları engellemek için ellerinden geleni yapmışlardı. Dünyamızı tehdit eden iklim değişikliğine karşı önemli bir araç olan temiz enerji kaynaklarının ülkemizde de kullanılmaya başlanması olumlu bir adım olarak değerlendirilmeli. Önümüzdeki yıllarda Türkiye'nin her köşesinde, her köyde ve kasabada bir rüzgâr çiftliği görmeyi hayal ederek Silivri'ye geri döndük.

13 Kasım 2008 Perşembe

Kale'de Katliam Sürüyor!..



                  Kale'de Katliam Sürüyor!..

Geçtiğimiz hafta sonu (8 Kasım 2008 Cumartesi günü), tarihi Silivri Kalesinin surlarından kalan bir kemerin tahrip edildiğini duymuş ve engellemek için çalışmıştık. Kaymakamlığa ve Belediyeye yaptığımız şikayetlerden sonra birer ekip gelmiş ve durumu inceleyerek tutanak yazmışlardı.


Biz, bundan sonra durum düzelir, artık devlet müdahale etti, diye düşünürken duyduk ki, tahripçiler, biz gittikten sonra da çalışmaya devam etmişler ve kemerin içine beton döküp üzerine duvar örmeye başlamışlar.

Kaymakamlığa ve Belediyeye şikayetini tekrarlayan derneğimiz, 11 Kasım 2008'de ayrıca İstanbul 1 numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Müdürlüğüne de şikayette bulunarak, olayla ilgilenilmesini istemiştir. 11 Kasım 2008'de Belediye ekiplerinin mühürlediği inşaatın son halinin fotoğraflarını da çekerek durumu belgeleyen derneğimiz, konunun bundan sonra da takipçisi olacaktır.



Bu, kalede yapılan ilk tarih katliamı değildir. Bunun önüne geçilmelidir. Belediye, Kaledeki durumun bir envanterini çıkararak, bundan sonra yapılacak buna benzer girişimleri daha başlamadan engelleyecek önlemler almalıdır.



Tarihimiz birkaç kendini bilmezin üç kuruşluk çıkarı için gözden çıkarılacak kadar ucuz değildir. Gerekiyorsa belediye, sözü geçen yerleri satın alarak, restore etmeli ve korumalıdır.





11 Kasım 2008 Salı

İstanbul 1.numaralı Kültür ve Tabiat Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğüe, Şikayet Dilekçesi

İstanbul 1.numaralı Kültür ve Tabiat Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğüe, Şikayet Dilekçesi






25 Ekim 2008 Cumartesi

Türkiye'nin, atık yakma tesislerine ihtiyacı yok!


 





                           Türkiye'nin, atık yakma tesislerine ihtiyacı yok!     

                                                                                                                                                                                                                                                             25 10 2008  

Bugün, Türkiye'de sanayi üzerinde kontrol sağlayacak bir denetim yok, tehlikeli atıklarla ilgili bir envanter çalışması yok. Türkiye'deki ürün imalatında ham madde olarak neyin içine ne kadar tehlikeli madde giriyor, bununla ilgili elle tutulur bir çalışma yok.

Türkiye'deki sanayi, çoğunlukla, küçük ve orta ölçekteki işletmelerden oluşuyor ve bu sanayi kuruluşları, bir defa, ruhsat alırken denetimden geçiyorlar. Bir daha kimse, onların ne yaptıklarını kontrol etmiyor.

Daha komiği ise, Türkiye'nin en büyük sanayi bölgelerinden biri olan Aliağa'da birkaç yıl önce yapılan bir araştırmada ortaya çıktı. Bu araştırmayla Aliağa'daki tesislerin yüzde 50'sinin ruhsatsız olduğu görüldü. Ruhsatı olmayan, ÇED raporu olmayan sanayi, istediği gibi üretim yapıyor. Ne üretiliyor, hangi zehirli ve tehlikeli maddeler kullanılıyor, sonuçta ne çıkıyor, bilen yok.

Türkiye'de ortaya çıkan yıllık kimyasal atık miktarı hakkında, bakanlık başka, Kimya Sanayicileri Derneği başka, İZAYDAŞ (hani şu İzmit'te kurulmuş olan atık yakma tesisi) başka  rakamlar veriyor. Oysa bu kurumlar, bu konuda en fazla bilgi sahibi olması gereken kurumlardır.

Bu kadar denetimsizliğin ve bilgi eksikliğinin olduğu bir ülkede ne yaparsanız yapın, kirliliği önleyemezsiniz. Burada çözüm, ortaya çıkan çöpü yakmak, ya da yer altına gömüp, saklamak değil, öncelikle çöp üreten sanayiden kurtulmak ve temiz üretimi teşvik etmektir.

Türkiye'de, devletin bir atık politikası bulunmadığı için, sanayiciler hiç kontrolsüz, başıbozuk bir üretim sürecinde, akla hayale sığmayacak miktarda tehlikeli ve tehlikesiz çöp üretmektedirler.

İşleri, bu konuyu denetlemek olan yetkililer ise; ''Sanayi üretiminde tehlikeli atık elbette çıkar. Bunun için yapacak bir şey yok. Atık sorunu çözmek için yatırım yapmak gerekir'' diyerek, yakma tesislerini ya da gömme alanlarını çözüm olarak gösteriyorlar.

Türkiye aslında bu konuda şanslı bir ülke. Türkiye'deki sanayi henüz gelişme aşamasında. Sanayi kuruluşları temiz üretim yapmak yönünde teşvik edilebilirler. Yoksa atıkları yakmak çözüm değildir!

Türkiye'de atık yakma tesislerine değil, atık düzeyini minimuma indirecek ve atıkları ekonomiye geri kazandıracak sistemlere ihtiyaç vardır.

Gelelim buraya yapılmak istenen tesise...

“Biz temiz üretimle falan ilgilenmiyoruz” diyorsanız,

“Bu miktarda atık çıkarmaya devam edeceğiz ve onları yakarak yok edeceğiz, gömerek saklayacağız” diyorsanız, ben de o zaman size yer seçiminiz yanlış derim.

Yanlış olan yer seçimi yalnızca Büyük Çavuşlu değil, tüm Trakya bu iş için yanlıştır!

Burası, tarım alanıdır! Burası ormandır! Burası önemli bir su havzasıdır!

Gidin, Anadoluda tarım yapılmayan, yakınında orman olmayan, su havzası olmayan, kurak-çorak bir yer bulun, tesisinizi oraya yapın. Çöplerinizi de oraya taşıyın!

Burada böyle bir tesis kurmak, böyle bir tesise izin vermek vatan hainliği ile eşdeğerdir. Bu topraklarda bu kadar sanayi tesisine izin verilmiş olması zaten baştan yapılmış bir hatadır. Böyle bir tesis kurmak bu hatayı misli ile katlamak olur ve daha sonra bunun geri dönüşü ve telafisi mümkün olmayacaktır.

Avrupa Birliğindeki bir çok ülkede yakma tesislerinin yasaklandığını duyuyoruz. Onun yerine geri dönüşümü ve tehlikeli atığı minimize etme stratejilerinin geliştirildiğini duyuyoruz. Biz ise, onların eski hatalarını en baştan tekrarlamaya çalışıyoruz.

Türkiye temiz sanayi ülkesi olmalıdır!

Ne Büyük Çavuşlu'da, ne de Trakya'da Atık yakma ve Zehir depolama tesisi yapılmamalıdır!

    Silivri Çevre Derneği

25 10 2008

Ertuğrul Akçaoğlu'nun Konuşması



18 Ekim 2008 Cumartesi

Yeter Artık Baş Örtüsüyle Ülkeyi Gerdiğiniz!..

 

                  



  SİLİVRİ ÇEVRE DERNEĞİ

                                                                              18 10 2008

Yeter Artık Baş Örtüsüyle Ülkeyi Gerdiğiniz!..

Baş örtüsü kadınların başlarını örtmek için kullandıkları aşağı yukarı yarım metre kare kadar bir bez parçasıdır. Ülkemizde son yıllarda muhalefet ve iktidar her şeyi bıraktı ilgilenilecek başka bir konu yokmuş gibi her şeyi bu yarım metre karelik bez parçasına bağladı.

Ülkenin en önemli sanayi yatırımlarından Petkim satıldı, kimsenin sesi çıkmadı.

Ülkenin tüm haberleşme alt yapısına sahip Telekom satıldı, kimsenin sesi çıkmadı.

Ülkenin dört bir yanında siyanür ile altın arama izni veriliyor. Ülke toprakları zehirleniyor, kimsenin sesi çıkmıyor.

Önemli yeraltı kaynaklarımız yabancılara pazarlanıyor, kimsenin sesi çıkmıyor.

İklim değişikliği almış başını gidiyor, iki yıldır çiftçiler kan ağlıyor, muhtemelen seneye daha kötü günler bekliyor, Kimsenin sesi çıkmıyor.

Hemen yanı başımızda beş yıldır vahşi bir savaş sürüyor, kimsenin sesi çıkmıyor.

Hükümet elektriğe yüzde yirmi zam yapıyor, temin etmeyi beceremediği gaza zam yapmaya kalkıyor, kimsenin sesi çıkmıyor.

Konu başörtüsü oldu mu herkes kıyameti koparıyor. Sanki bu yarım metrelik bez parçası hayatımızı değiştirecek. Bunu siyasi mesele haline getirip, insanlara zorla dayatmak ardından başka zorlamalara, başka müdahalelere yol açacaktır.

Bu arada bir süredir demokrasi ve Atatürk lafları eden MHP de  gerçek eğilimini göstererek AKP'den pek de bir farkı olmadığını gösterdi.

Bizim iktidardan da muhalefetten de beklediğimiz, kadınların baş örtüsüyle uğraşmayı bırakıp ülkenin meselelerine ülke insanlarının yararına çözümler bulmaya çalışmalarıdır.

Kadınlar isterlerse başlarını kapatırlar, isterlerse açarlar. Bu yalnızca onları ilgilendirir.

                                                                                    Ali Korsan

Silivri Çevre Derneği Başkanı

25 Eylül 2008 Perşembe

Silivri Çevre Derneği, Ankara'daki Eylemdeydi



Mersin - Akkuyu'da kurulması planlanan Türkiye'nin ilk nükleer santral inşaatı ve işletimi için açılan ihalenin yapıldığı gün Nükleer Karşıtı Platform'un Ankara'da, Enerji Bakanlığı önünde yapılan eyleme Silivri Çevre Derneği de katıldı.

24 Eylül 2008 Çarşamba

Nükleer Enerjiye Hayır!..


Silivri Çevre Derneği başkanı Ali Korsan, Nükleer Karşıtı Platform'un 24 Eylül 2008'de Ankara'da Enerji Bakanlığı önünde düzenlediği basın açıklamasına katıldı.

Silivri Çevre Derneği başkanı Ali Korsan, AKP hükumetinin ülkemizde hayata geçirmeye çalıştığı nükleer enerji programına ve halkı yanıltmaya yönelik politikalarına karşı, kamuoyunu sağlıklı bilgilendirmeye ve yaşama sahip çıkmaya çalışan Nükleer Karşıtı Platform'un 24 Eylül 2008'de Ankara'da Enerji Bakanlığı önünde düzenlediği basın açıklamasına katıldı.

Aynı saatlerde Enerji Bakanlığında AKP hükumetinin yapılmasını istediği nükleer santral ihalesinin sonucu açıklanacaktı.

Çeşitli mühendis odalarının, sendikaların ve ülkemizin dört bir yanındaki birçok çevre kuruluşunun katılımı ile oluşan Nükleer Karşıtı Platformun üyeleri 24 Eylül 2008 çarşamba günü Kızılay'dan, Bahçelievler'deki Enerji Bakanlığı önüne kadar yürüdüler ve saat 13:30'da Enerji Bakanlığı önünde okudukları basın bildirisinde, nükleer santrallerin taşıdığı riskler, nükleer atık sorunu ve nükleer santrallerin doğurabileceği geri dönülmesi imkânsız sonuçlar ile nükleer teknolojinin pahalılığı, dışa bağımlı olması ve dünya genelinde nükleer santral yapımından vazgeçilmeye başlanmış olması gibi konularda Enerji Bakanlığı ve hükümeti son kez uyararak bu projeden vazgeçmeye davet ettiler.

Bu sırada Enerji Bakanlığında nükleer santral ihalesi için teklif istenen firmalardan gelen cevap mektupları açılmaktaydı. Öğrenildiğine göre teklif istenilen firmalardan yalnızca bir tanesi teklif vermiş ve diğerleri teşekkür ederek bu ihaleye katılmayacaklarını bildirmişlerdir. Yasaya göre ihalenin sonuçlanabilmesi için en az iki firmanın teklif vermesi gerekmektedir. Bu nedenle ihale sonuçlanamayarak ertelenmiştir. Bu, Türkiye'de sonuç alınamayan dördüncü nükleer santral ihalesidir. Bu sonucu duyan Nükleer Karşıtı Platform üyeleri, haberi sevinç sloganları atarak ve halay çekerek kutlamışlardır.Dileğimiz, yöneticilerimizin bu durumu fırsat bilerek bir daha düşünmeleri ve ülkemiz için hiç de gerekli olmayan bu tehlikeli maceraya atılmaktan vazgeçmeleridir. Rüzgâr ve güneş başta olmak üzere ülkemizin bol olarak sahip olduğu alternatif enerji kaynaklarından enerji elde ederek enerji ihtiyacımızı karşılarken daha da önemlisi fosil yakıtlardan enerji eldesini azaltarak temiz enerji üretimini teşvik etmeleridir. Bir başka önemli husus da tasarruf önlemlerini hayata geçirerek enerji tüketimimizi azaltmaktır. Sadece enerji tasarrufu ile birkaç santral yapmaktan vazgeçebileceğimizi, bugün bu konuyla ilgili tüm bilim adamları söylemekte ve tüm politikacılar da bu konuyu bilmektedirler.
Birleşmiş Milletler belgelerine göre, “temiz ve sağlıklı bir çevrede yaşamak temel bir insan hakkıdır”.

T.C. Anayasasının 56. maddesine göre “herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir”.
Türkiye, Çernobil olmasın!.. Radyasyonla kirlenmemiş bir ülkede yaşamak istiyoruz!..

13 Eylül 2008 Cumartesi

Ali Korsan'a Mektup Sevgili Ali KORSAN kardeşim. Nasılsınız?

 



16 Ekim 2009 Cuma

Ali Korsan'a Mektup

Sevgili Ali KORSAN kardeşim. Nasılsınız? İyi misiniz? Bizleri sorarsanız hamdolsun bizler iyiyiz. İyiliğinize yüce yaratandan duacıyız.
Neredesin be kardeşim? Sağlığından endişe etmeye başladık. Ne yolda görebiliyoruz, ne de gazetelerde çıkıyorsun? Ne oldu? Neden böyle çekildin piyasadan? Tedavülden kalkmış para gibi oldun. Bak Silivri’de siyaset hızlandı, senin görüşlerini önemsiyorduk. Önceden gazetelere beyanat verirdin. Boy boy ve poz poz resimlerin basılırdı. Az daha, senin kahramanlık hikâyelerini yayımlayacaktı gazeteler; Ali KORSAN ve Yedi Cüceler, Ali KORSAN ve Uzay Yolu Macerası gibi!

Sokakta, tanıdıklara soruyorum; belki seninle konuşmuşlardır diye. Yok, aldığım cevaplar beni tatmin etmiyor. Bazısı var “Yaşlandı o artık” diyor. Bazısı “Bu hızlı siyasete Ali Korsan ayak uyduramaz” diyorlar. Vallahi, söyler bu millet Ali, daha neler, neler ama hadi bende kalsın.

Benim senden bir ricam var ki! Sevabı Allah katında çok büyüktür diye düşünüyorum. Senden başka bunu yapabilecek bir kişi göremiyorum. Silivri’de değil, yanlış anlama! Trakya’da yapabilecek ya da önder olacak kişi göremiyorum. Çünkü karşı taraf bir değil, on değil yüzlerce. (Doğayı katledenler) Ama sen bunların alayınla savaştın her yerde, Kaz dağlarında bile karşılarındaydın. Sıkı dur kahraman, yeni görevin ERGENE Nehrini kurtarmak olacak.

Ergene Nehri, Trakya’nın kuzeyindeki Yıldız Dağlarından doğar. Çok kolları olan bir nehirdir. 283 km. uzunluğunda olup, 17.380 km2 bir havzaya hükmetmektedir. Çerkezköy ve Çorlu sanayi bölgelerinde daha çıkışta kirlenmeye başlar Lüleburgaz ve Babaeski’de bu kirlenme hat safhaya ulaşır. Edirne, Meriç topraklarında Meriç Nehri ile birleşerek Ege Denizi'ne dökülür. İşte tam burada; Meriç’te izledim Ergene’yi. Lacivert akıyordu ve kokusu insanın genzini yakıyordu. Kot rengi olmuş Ergene; üzerinden koca, koca balık ölüleri geçiyordu onlarca yüzlerce. Meriç ilçesinin Saatağacı köyü sakinleri ile görüştüm. “Hiçbir kimse, hiçbir kuruluş ilgilenmedi, beş yıldan beri arıtma yapılacak diyorlar ama gün geçtikçe daha beter bir hal aldı.” diye dert yandılar. Öyle bir iddia da bulundular ki ağzım açık kaldı. “Bu kıyıdan nehre bir köpek atalım karşı kıyıya geçsin bekleyin 10 dakika sonra köpek ölüyor.” Anlaşılan Ergene ölmüş, etrafını da yakıp yıkıyor. Ya döküldüğü yerdeki canlılar. Canım Saroz Körfezi kaç yıl dayanır bu katliama.

İşte Ali kardeşim; seni böyle bir göreve çağırıyorum. Sen ki bu Trakya’ya hükmeder, bu talanın üstesinden gelirsin. Bu uğurda üstleneceğin görev on Belediye Başkanlığı görevinden daha büyük, daha zor ama bir o kadar da kutsal olacaktır. Doğaya yapacağın bir katre katkı, bu dünyada adını ölümsüz kılar ve öbür tarafta mekanın cennet olur. Hadi bakalım tek kişilik dev ordu, göreve çağırıyorum seni. Silivri’nin değil, Trakya’nın Çevreci ağabeyi olma yolunda bir adım at, on binler arkandan gelecektir. Arada birde göster kendini özledik seni.

Kendine iyi bak dostum. DOĞA VE İNSANLIK ADINA YAPACAK ÇOK İŞİN VAR DAHA.
Kal sağlıcakla.

Not: Ergene, Çorlu’dan Meriç’e kadar onlarca tekstil, yağ sanayi ve kimya fabrikalarının atıklarına maruz kalmaktadır.

(13 Eylül 2008)

11 Ağustos 2008 Pazartesi

Sert, “Kula deresinin önü açık, zarar veremez”

                                                     


                                                  Sert, “Kula deresinin önü açık, zarar veremez”

                                                           

   Silivri Çevre Derneği

                                                                                                                                        10 08 2008

Dere yatağına Tuna Çelik Show Room’u!

            Silivri’nin Çanta Beldesi Kınalı Mevkiinde bulunan Kula deresinin hemen yanına Tuna Çelik Ofis malzemeleri fabrikası tarafından Show room yapılıyor. 

Geçtiğimiz aylarda yaşanan sel felaketinde zarar gören Tuna Çelik Ofis malzemeleri fabrikası, dere yatağının hemen dibine showroom yapması dikkat çekiyor.. 

Kula deresine 3 metre E-5 karayoluna ise 2 metre mesafede temel kazılan yapı alanına ilgili tüm kurumlar tarafından da olur raporunun verilmesi dikkat çekti.

 Dikkat çeken bir diğer konu ise temel kazılan yapı alanına yapı ruhsatının Çanta Belediyesi tarafından dün onaylanmış olması. 

 

Sert, “Kula deresinin önü açık, zarar veremez”

            Konuyla ilgili görüşüne başvurduğumuz Çanta Belediye Başkanı Tahir Sert “Biz planlama yaparken İski’den ve bazı kurumlardan görüş alıyoruz.

 İski’den olur raporu çıktığı içinde yapı ruhsatı verdik. Zaten ruhsatı daha yeni verildi. Geçen yıl yaşanan sel felaketinde diğer fabrika zarar görmüştü. 

Ancak fabrika Kula deresi yüzünden değil Çanta deresinin taşması yüzünden zarar görmüştü. Kula Deresinin fabrikaya bir zararı olmaz. Çünkü derenin önü açık” dedi. 

                                                                                                                              Silivri Çevre Derneği

                                                                                                                                  ALİ KORSAN








                                                                                                                                        10 08 2008

5 Ağustos 2008 Salı

Çanta'da Kıyak İmar...










Çanta Belediyesi, E-5 ile Kula Derenin kesiştiği köşede yer alan arsaya Tuna Çelik A.Ş. tarafından bir showroom yapılması için ruhsat vermiş. Bu inşaata ait yapı ruhsatını gördük. Bu ruhsat, kafamızda bazı soru işaretleri yarattı. Çanta Belediyesi, 5021 m2 alanın neredeyse tamamına yakın bir alana, 4907 m2 taban alanlı bir yapı yapılmasına izin vermiş. 2 kat bodrum ve yol kotu üstü 12,50 m. yüksekliğinde 2 kat, toplam 19,70 m. ve dört katlı bir inşaat ruhsatı veren Çanta Belediyesine bizim de bazı sorularımıvar:



İmar planında arsa ebadında imar verilmesi uygun mudur? Bölgede genel olarak imar planı incelendiğinde böyle bir imar verildiği görülmemiştir. Köylüye ve diğer arsa sahiplerine tanınmayan bir hak Tuna Çelik'e neden tanınmıştır?
Hafriyat arsa boyutunda yapılmış, ruhsat incelendiğinde 2 kat bodrum yapılacağı görülüyor. Alüvyon bir arazi üzerinde, çekme mesafelerine uymayan, arsa boyutunda bodrum yapmak yasal mıdır?
Ruhsat belgesi incelendiğinde yapının yol kotu yüksekliği 12,50 m. olduğu görülmüştür. İki kat imar için bu yükseklik mümkün müdür?
Arsanın batısında, Tuna Çelik ile arasından geçen Kula Deresi sık sık taşmaktadır. Böylesine sorun olan bir derede, çekme mesafesinin hiç dikkate alınmadığı görülmektedir. Bu nasıl mümkün olmaktadır? Belediye Başkanı Tahir Sert'in bir gazete demecinde, “İSKİ’den, olur raporu çıktığı için yapı ruhsatı verdik.” denilmektedir. İSKİ çekme mesafelerine dikkat etmeden, dere ile neredeyse sıfır sınırlı bir inşaata izin mi vermiştir?


Sorularımıza en kısa zamanda yanıt verilmesini rica eder, Çanta Beldesindeki bu çarpık planlamanın daha fazla ilerlemeden bir çözüme ulaştırılmasını temenni ederiz.


silivri çevre derneği silivricevredernegi@gmail.com

Alıcı: ahmet.gokal@ibb.gov.tr
Çanta Belediye Başkanlığına,

Beldenizin Fatih Mahallesi, Büyük Sanayi Caddesi, 36 numarada (71. Pafta, 209. Ada, 1. Parsel ya da daha bildik şekilde E5 ile Kula derenin kesiştiği köşede) yer alan arsa üzerinde Tuna Çelik AŞ tarafından yapılmak istenen Mağaza inşaatına ait yapı ruhsatını gördük. Bu ruhsat kafamızda bazı sorular doğurdu. Belediyenizce, 5021 m2 alanın tamamı sayılabilecek şekilde 4907 m2 taban alanlı, yol kotu altı, 7.20 m yüksekliğinde 2 kat bodrum ve yol kotu üstü 12.50 m yüksekliğinde 2 kat, toplam 19.70 m ve dört katlı bir inşaat ruhsatı verilmiştir.
  1. İmar planında arsa ebadında imar verilmesi uygun mudur? Bölgede genel olarak imar planı incelendiğinde böyle bir imar verildiği görülmemiştir. Köylüye ve diğer arsa sahiplerine tanınmayan bir hak Tuna Çelik'e neden tanınmıştır?
  2. Hafriyat arsa boyutunda yapılmış, ruhsat incelendiğinde 2 kat bodrum yapılacağı görülüyor. Alüvyon bir arazi üzerinde, çekme mesafelerine uymayan, arsa boyutunda bodrum yapmak yasal mıdır?
  3. Ruhsat belgesi incelendiğinde yapının yol kotu yüksekliği 12.50 m olduğu görülmüştür. İki kat imar için bu yükseklik mümkün müdür?
  4. Arsanın batısında, Tuna Çelik ile arasından geçen Kula deresi sık sık taşmaktadır. Böylesine sorun olan bir derede, çekme mesafesinin hiç dikkate alınmadığı görülmektedir. Bu nasıl mümkün olmaktadır? Belediye Başkanı Tahir Sert'in bir gazete demecinde, "İSKİ'den olur raporu çıktığı için yapı ruhsatı verdik." denilmektedir. İSKİ çekme mesafelerine dikkat etmeden dere ile neredeyse sıfır sınırlı bir inşaata izin mi vermiştir.
Sorularımıza en kısa zamanda yanıt verilmesini rica eder, bu çarpık planlamanın daha fazla ilerlemeden bir çözüme ulaştırılmasını temenni ederiz.
Ali Korsan
Silivri Çevre Derneği Başkanı

Dağıtım: İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş,
               İstanbul Büyük Şehir Belediyesi İmar Müdürlüğü,