Zehirli ve Kimyasal Atık Bertaraf Tesisine Büyük Çavuşlu'da Geçit
Yok!..
Kandur
Enerji ve İnşaat Taahhüt Sanayi Limitet Şirketi'nin Silivri ilçesi, Büyük
Çavuşlu beldesine yapmayı planladığı Endüstriyel Atık Entegre Bertaraf
Tesisi'nin "ÇED Sürecine Halkın Katılımı Toplantısı" köy halkının ve
Silivrililer'in yoğun katılımıyla 31 Ekim 2007'de yapıldı.
Silivri
ilçesi Büyük Çavuşlu beldesi, Karaağaçlı Mevkiine yapılması planlanan
Endüstriyel Atık Entegre Bertaraf Tesisi'nin "ÇED Sürecine Halkın Katılımı
Toplantısı" toplantısında belde halkının sert tepkilerine maruz kalan
bakanlık ve firma yetkilileri, toplantıyı başlatmakta oldukça zorlandı. Büyük
Çavuşlu halkı, toplantının takibinin imkansız olduğu kahvehane içerisinde
yapılmasına tepki göstermesi üzerine Çevre ve Orman Bakanlığı ÇED Planlama
Müdürü Nedim Özkılıç tarafından toplantı kahvehanenin bahçesine alınarak
tepkiler hafifletilmek istendi. Halk, toplantının kahvehanenin dışında
yapılmasını talep etmesine rağmen, tesisi yapmayı planlayan şirketin istekleri
doğrultusunda toplantı kahvehanenin bahçesinde yapıldı.
Çevre
ve Orman Bakanlığı ÇED Planlama Müdürü Nedim Özkılıç'ın bilgilendirme sunuşuyla
başlayan toplantıda, tesisi yapmak isteyen firmanın sunumunu yapan kişiler
tavırlarıyla yoğun tepki aldılar.
Toplantıda
hazır bulunan Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şube Sekreteri Derya Koçoğlu,
tesisin yapılmasına karşı oldularını vurguladı.
Kandur
Enerji ve İnşaat Taahhüt Sanayi Limitet Şirketi'nin yapmayı planladığı
Endüstriyel Atık Entegre Bertaraf Tesisi'nin "ÇED Sürecine Halkın Katılımı
Toplantısı"nda söz alan Nazım Şubası, Hüseyin Turan, Osman Topaç, Faruk
Korkmaz, Mümin Tuğlu, Cihangir Davutoğlu, Ertuğrul Kutluay başta olmak üzere
söz alan köy halkı ve Büyük Çavuşlu Belediyesi meclis üyeleri tesisin yapılmasına
karşı tepkilerini dile getirdiler.
Toplantıda söz alan Silivri Çevre Derneği başkanı Ali Korsan, konuşmasında şunları söyledi: "Silivri ve Büyük Çavuşlu orman alanları, 1. sınıf tarım arazileri, yerleşim alanları, yeraltı suları ile bütün çevresel ve doğal kaynaklar gözardı edilerek yapılması planlanan zehirli - tehlikeli atık bertarafına yönelik yakma ve depolama tesisinden kaynaklanacak zehirli gazlar ve atıklar; orman alanlarımızı, tarım arazilerimizi, yeraltı su kaynaklarımızı, hayvancılığımızı, havamızı ve bütün doğal kaynaklarımızı kirletecek, bu kirlilik hem yaşayan insanlarımıza hem de gelecek nesillerimize zarar vererek, sakat çocukların doğmasına, kanser vakalarının artmasına yol açacaktır.
Böylesine
zararlı bir tesisin İstanbul'un en bakir kalmış topraklarına sahip
Silivri'mizde kurulmasının düşünülmesi bile tüm Silivri ve Büyük Çavuşlu
halkını tedirgin ederek ayağa kaldırmakta, toplumumuzda psikolojik olarak
rahatsızlıklara yol açmaktadır. Bu durum, Silivri ve Büyük Çavuşlu'da birtakım
toplumsal olaylara sebebiyet verebilecektir.
Silivri
ve Büyük Çavuşlu'da yaşayan tüm insanlar olarak, bu kimyasal atık mezarlığı
yapımını istemiyoruz. Bunca zararları ve tehlikeleri olan bir tesisin bölgemize
yapılmasına karşıyız.
Silivri
ve Büyük Çavuşlu halkını temsil eden Silivri Çevre Derneği olarak, bu tesisin
yapımına izin vermeyeceğiz. Halkımızın kanser olmasını istemediğimii bir kez
daha vurguluyorum.
Türkiye
Cumhuriyeti Anayasası'nın 56. Maddesi'ne göre sağlıklı ve temiz bir çevrede
yaşamak her Türk vatandaşının hakkıdır. Kirlilikle mücadele etmek, devletin ve
vatandaşların, yani hepimizin görevidir.
Biz,
Silivri ve Büyük Çavuşlu halkını temsil eden Silivri Çevre Derneği olarak,
yapılmak istenilen zehirli ve tehlikeli atık bertaraf tesisinin yapımının durdurulması
için mücadelemizin, yasal olarak her aşamada devam edeceğini bildiriyoruz.
Son
olarak şunu belirtmek istiyoruz: yeraltı su kaynaklarımızı
zehirlemeyin!.."
Toplantıya
katılan Silivri Çevre Derneği danışmanı Ertuğrul Akçaoğlu ise, yer yer köylülerin
alkışlarıyla kesilen konuşmasında şu ifadelere yer verdi: "Bugün,
Türkiye'de sanayi üzerinde kontrol sağlayacak bir 0denetim yok, tehlikeli
atıklarla ilgili bir envanter çalışması yok. Türkiye'deki ürün imalatında ham
madde olarak neyin içine ne kadar tehlikeli madde giriyor, bununla ilgili elle
tutulur bir çalışma yok.
Türkiye'deki sanayi, çoğunlukla, küçük ve orta ölçekteki işletmelerden oluşuyor ve bu sanayi kuruluşları, bir defa, ruhsat alırken denetimden geçiyorlar. Bir daha kimse, onların ne yaptıklarını kontrol etmiyor.
Daha
komiği ise, Türkiye'nin en büyük sanayi bölgelerinden biri olan Aliağa'da
birkaç yıl önce yapılan bir araştırmada ortaya çıktı. Bu araştırmayla
Aliağa'daki tesislerin yüzde 50'sinin ruhsatsız olduğu görüldü. Ruhsatı
olmayan, ÇED raporu olmayan sanayi, istediği gibi üretim yapıyor. Ne
üretiliyor, hangi zehirli ve tehlikeli maddeler kullanılıyor, sonuçta ne
çıkıyor, bilen yok.
Türkiye'de
ortaya çıkan yıllık kimyasal atık miktarı hakkında, bakanlık başka, Kimya
Sanayicileri Derneği başka, İZAYDAŞ (hani şu İzmit'te kurulmuş olan atık yakma
tesisi) başka rakamlar veriyor. Oysa bu kurumlar, bu konuda en fazla bilgi
sahibi olması gereken kurumlardır.
Bu
kadar denetimsizliğin ve bilgi eksikliğinin olduğu bir ülkede ne yaparsanız
yapın, kirliliği önleyemezsiniz. Burada çözüm, ortaya çıkan çöpü yakmak, ya da
yer altına gömüp, saklamak değil, öncelikle çöp üreten sanayiden kurtulmak ve
temiz üretimi teşvik etmektir.
Türkiye'de,
devletin bir atık politikası bulunmadığı için, sanayiciler hiç kontrolsüz,
başıbozuk bir üretim sürecinde, akla hayale sığmayacak miktarda tehlikeli ve
tehlikesiz çöp üretmektedirler.
İşleri,
bu konuyu denetlemek olan yetkililer ise; ''Sanayi üretiminde tehlikeli atık
elbette çıkar. Bunun için yapacak bir şey yok. Atık sorunu çözmek için yatırım
yapmak gerekir'' diyerek, yakma tesislerini ya da gömme alanlarını çözüm olarak
gösteriyorlar.
Türkiye
aslında bu konuda şanslı bir ülke. Türkiye'deki sanayi henüz gelişme
aşamasında. Sanayi kuruluşları temiz üretim yapmak yönünde teşvik
edilebilirler. Yoksa atıkları yakmak çözüm değildir!
Türkiye'de
atık yakma tesislerine değil, atık düzeyini minimuma indirecek ve atıkları
ekonomiye geri kazandıracak sistemlere ihtiyaç vardır.
Gelelim buraya yapılmak istenen tesise...
“Biz
temiz üretimle falan ilgilenmiyoruz” diyorsanız,
“Bu
miktarda atık çıkarmaya devam edeceğiz ve onları yakarak yok edeceğiz, gömerek
saklayacağız” diyorsanız, ben de o zaman size yer seçiminiz yanlış derim.
Yanlış
olan yer seçimi yalnızca Büyük Çavuşlu değil, tüm Trakya bu iş için yanlıştır!
Burası,
tarım alanıdır! Burası ormandır! Burası önemli bir su havzasıdır!
Gidin,
Anadoluda tarım yapılmayan, yakınında orman olmayan, su havzası olmayan,
kurak-çorak bir yer bulun, tesisinizi oraya yapın. Çöplerinizi de oraya
taşıyın!
Burada
böyle bir tesis kurmak, böyle bir tesise izin vermek vatan hainliği ile
eşdeğerdir. Bu topraklarda bu kadar sanayi tesisine izin verilmiş olması zaten
baştan yapılmış bir hatadır. Böyle bir tesis kurmak bu hatayı misli ile
katlamak olur ve daha sonra bunun geri dönüşü ve telafisi mümkün olmayacaktır.
Avrupa
Birliğindeki bir çok ülkede yakma tesislerinin yasaklandığını duyuyoruz. Onun
yerine geri dönüşümü ve tehlikeli atığı minimize etme stratejilerinin
geliştirildiğini duyuyoruz. Biz ise, onların eski hatalarını en baştan
tekrarlamaya çalışıyoruz.
Türkiye
temiz sanayi ülkesi olmalıdır!
Ne
Büyük Çavuşlu'da, ne de Trakya'da Atık yakma ve Zehir depolama tesisi
yapılmamalıdır!"
Toplantının en ilginç olayı Büyük Çavuşlulu kadınların zehirli atık bertaraf tesisine karşı tepkilerini dile getiriş şekliydi. Toplantı boyunca taşıdıkları pankartlar ve sloganlarla tepkilerini dile getiren Büyük Çavuşlulu kadınlar, toplantının sonunda söz alarak, tepkilerinin toplantı tutanaklarına geçmesini de sağladılar... SİLİVRİ ÇEVRE DERNEĞİ BAŞKANI ALİ KOSAN
BASIN SÖZCÜSÜ ERTUĞRUL AKÇAOĞLU