DOĞA ÇEVRE SU ÇÖP KİMYASAL KÖMÜR FOSİL TOPRAK HAVA ATIK PİL EKOSİSTEM HURDA YAĞ MİKROP GÜNEŞENERJİ

22 Mart 2020 Pazar

SU DEKLARASYONU 22 Mart Dünya Su Günü



                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                 TÜRKİYE ÇEVRE PLATFORMU VE SİLİVRİ ÇEVRE DERNEĞİ
    
SU DEKLARASYONU 22 Mart Dünya Su Günü
                                                                                                                                                                        Suyun sosyal, ekonomik ve ekolojik yaşam için önemi tartışılmazdır. Su; yaşamın temelini oluşturan, vazgeçilmez bir değerdir.
Dünya su kaynaklarının kısıtlı oluşuna karşın, dünyadaki su tüketimi son 50 yılda çarpıcı bir şekilde artmıştır. 1940 yılında toplam su tüketimi yılda yaklaşık 1000 km3 iken, bu miktar 1960 yılında ikiye, 1990 yılında ise dörde katlanmıştır. Artan bu oranlar nüfus artışıyla paralel değildir.
• Dünya’da 1,2 milyar insan güvenilir içme suyundan yoksun yaşamaktadır.
• 2,4 milyar insan da sağlık koşullarına uygun suya erişememektedir.
• Dünyada kullanılan suyun %85’ini nüfusun %12’si tüketmektedir.
Su tüketiminin %70’i tarımda, %22’si sanayide, %8’i içme ve kullanma suyu olarak kullanılmaktadır.
Uluslararası bir kuruluş olan Dünya Su Konseyi, her üç yılda bir düzenlediği ve en son 2006 yılında Meksika’da topladığı “Dünya Su Forumu” nda suyun ticari bir meta olduğunu yineleyerek, temiz kullanılabilir suya ulaşım sorununun özelleştirmeler yoluyla çözüleceğini vurgulamıştır.
Yapılmak istenen çok net görülmektedir ki, parası olmayanın suya erişiminin kısıtlanacağı, neredeyse doğada yaşayan tüm canlıların da suyu pet şişeden içmelerinin isteneceğini düşünmekteyiz. Hedeflenen suyun ticari bir meta haline getirilmek istenmesidir. Gerçekte bu politikaları geliştirenleri, suyun ‘kâr’ haneleri için yeni bir girdi olmasının dışında hiçbir şey ilgilendirmemektedir.
Diğer bir deyişle; tüm canlıların en temel gereksinimi olan su, piyasalaştırmanın tehdidi altındadır. Temiz ve içilebilir suya erişim tüm dünya halklarının hakkıdır. Bu haktan kesinlikle vazgeçilemez. Su; kaynaklarında ve kullanımında kamuya ait olmalı, insanca yaşam için gerekli ve yeterli temiz su tüketiciye ücretsiz olarak ulaştırılmalıdır.
Tüm su havzalarımız koruma altına alınıp çevresindeki işgallere son verilmelidir.
Bu çılgınlığı durdurabilecek yegâne güç ise, suyu satmaya çalışan Hükümetlere ve şirketlere halkların vereceği yanıttır.
Bu yanıt, insanlığın ve tüm canlı yaşamın ortak sesi gibi gür olmalı, su gibi çağlamalıdır.
Bu yanıt, Munzur’da, Karadeniz’de, Hasankeyf’te, Antalya’da ve dünyanın her yerinde neşe içinde akan ve bugüne kadar beslediği toprakların ve insanların umudu, ekmeği olmuş, bugün ise büyük baraj inşaatları ve HES’lerle tehdit edilmekte olup Van Çatak Kanispi HES Projesi örneği çok sayıda HES projesine yeryüzündeki bütün derelerin yanıtıdır.
Platformumuzun, basın açıklaması için bu noktayı seçmiş olması da tesadüfi değildir.
Bizler diyoruz ki, bu ülkenin ve bu dünyanın gerçek sahipleri halklar ve bütün canlılardır. Ve bu gerçek ev sahipleri olarak bizler,
Suların satılmasına karşı çıkan bütün halkımızı uluslararası su hareketlerini:
Halkların aldatılmasının o kadar kolay olmayacağını göstermek için;
Birlikte mücadeleye çağırıyoruz
TÜRÇEP olarak, bütün bu yaşamsal ve ekolojik nedenlerle, suyun metalaştırılması girişimlerine karşı
•​Su ve Su kaynakları korunmalı, kirletilmemeli ve verimli kullanılmalıdır.
•​Su kaynakları tüketilmeden kullanılmalıdır.
•​Çarpık sanayileşme, plansız tarım ve sanayinin yeraltı sularını yok etmesi önlenmelidir.
•​Su yaşamdır, insan hakkıdır, insan hakları devredilemez satılamaz, metalaştırılamaz.
•​Su ve su kaynakları özelleştirilemez. Diyoruz,
ÇEVRE DOSTU ve YAŞAMIN SÜRDÜRÜLEBİLİRLİĞİNDEN YANA OLAN
TÜM KİŞİ ve KURULUŞLARI BU TEMELDE ORTAK MÜCADELEYE ÇAĞIRIYORUZ.
TÜRKİYE ÇEVRE PLATFORMU
SİLİVRİ ÇEVRE DERNEĞİ
Bşk Ali Korsan

15 Mart 2020 Pazar

KÜPE FM RADYO PRORAM SİLİVRİ ÇEVRE DERNEĞİ Bşk Ali KORSAN






KÜPE FM RADYO PRORAM  SİLİVRİ ÇEVRE DERNEĞİ Bşk Ali KORSAN




12 Mart 2020 Perşembe

TÜRÇEP- TÜRKİYE ÇEVRE PLATFORMU TEMSİLCİLER MECLİSİ TOPLANTISI SONUÇ BİLDİRİSİ..


TÜRÇEP- TÜRKİYE ÇEVRE PLATFORMU  TEMSİLCİLER MECLİSİ TOPLANTISI SONUÇ BİLDİRİSİ..

12.03.2020


 TÜRÇEP- TÜRKİYE ÇEVRE PLATFORMU
TEMSİLCİLER MECLİSİ TOPLANTISI SONUÇ BİLDİRİSİ
07 – 08 MART 2020 ANKARA
Türkiye Çevre Platformu (TÜRÇEP) Temsilciler Meclisi Toplantısı Ankara Eğitim-Sen Sosyal Tesisleri Toplantı salonunda gerçekleştirildi.
Silivri Çevre Derneği Bşk Ali Korsan Ömer Ölmez Doğucan Öztürk toplantıya katıldılar.
Atalık Tohum Takas Grubu, Gaziantep Çevre Platformu, Konya Doğayı ve Hayvanları Koruma Derneği, Kayseri Çevre Dostları, Karaman Çevre Platformu, Edremit Zeytinli Mehmet Alan Köyü Eko Turizm Derneği, Kocaeli Çevre İnisiyatifi, Niğde Çevre Eğitim Kültür Derneği, Türkiye Ormancılar Derneği, KYOD - İzmit YG21 Koop Kocaeli, Eskişehir Çevre Koruma ve Geliştirme Derneği, Kayseri Çevre Dostları Derneği, İzmir Bilim Sanat ve Sosyal Etkinliklerde Gelişim Derneği, Niğde Kent Platformu, Kadıköy Bilim ve Sanat Dostları Derneği (KADOS), Van Çevre Derneği, Güneş köy Kooperatifi, Çanakkale İDA Dayanışma Derneği, Silivri Çevre Derneği, İstanbul AVÇEDER, Ankara Doğal Yaşam Derneği, Ankara ODTÜ Doğanın Çocukları Grubu, Karadeniz Doğa Koruma Federasyonu, Yenilenebilir Enerji Birliği (EUROSOLAR Türkiye), Ankara Doğa ve Sürdürülebilirlik Derneği, Eskişehir Çevre Koruma ve Geliştirme Derneği yönetici ve temsilcilerinin katıldığı toplantıda gündemdeki konular tartışıldı.
İki günlük toplantı sonucunda aşağıdaki konuların kamuoyu ile paylaşılmasına karar verilmiştir;
TÜRÇEP Katılımcıları 8 Mart Emekçi Kadınlar Günü nedeniyle bir bildiri yayınladı.
Atalık tohumlarımızın satışı önündeki yasağın kalkması ve yaygın olarak ekiminin sağlanması ile Atalık Tohumları kullanan çiftçilerimize de teşvik verilmesi gerekmektedir.
Van’da son günlerde yaşanan deprem ve çığ felaketi, yanlış ve hatalı uygulamalarda onlarca insanların yaşamını yitirmesi ve İran merkezli 5,9 şiddetindeki depremde insanların ölümüne hayvanların telef olmasında yaşanan olayın depremlerde ölümlerin kader olmadığı, fakirliğin ve çaresizliğin, yanlış yapı tekniği ve malzemelerin kullanılmak zorunda kalınması mal ve can kaybının gerçek nedenidir.
Van Gölü bir dünya değeridir. Giderek yok olmaktadır. Sahip çıkılması ve Kıyısındaki yasal olmayan yapılaşmanın önlenmesi gerekmektedir.
Van denizinin kirliliği önüne geçilmesi için, acilen önlem alınması Van denizi havzasında yaşayan 1.200.000 insanın, başta Van merkez ilçeleri ve bağlı yerleşim yerleri ile Bitlis iline bağlı Van denizine sınırları olan yerleşimlerin kanalizasyonları deşarj edilmemeli zorunlu durumlarda ileri biyolojik arıtma yapmaları, Van denizine akan dere, çay , ırmak, kanal vb. akarsulara da gelen evsel atıklar, karışan kanalizasyonlar, su hakkının kendisinin olduğunu söyleyen ve suyu meta olarak pazarlayan DSİ ve diğer yetkililerin çözüm bulmaları en önemlisi Van Gölü Koruma Kanunu çıkması için çaba sarf edilmesi gerekmektedir.
Su hakkının tüm canlıların doğal hakkı olduğu, 3621 ve ilgili kanun maddelerinde belirtildiği kıyıların işgal edilmemesi, başta Ahlata yapılan saray inşaatının ve resmî kurumların kamp, eğlence yerleri ya da ekonomik güçleri olanların yazlıkları, villaları, tatil köyleri ile işgal edenlerin kıyı kanunu ve kıyı kenar çizgisine uymaları, kanun koyucu ve uygulayıcıları tarafından önlenmelidir.
Ülkenin temel sorunu haline gelen derelerimizin, tüm canlılara ait olan su hakkının gasp edilerek HES yapılması, Van’ın istisna yeri olan Çatak ilçemizin mesire alanı olan KANİSPİ (kar beyazı su), bu doğa harikası Van’la Çatak’la özdeşleşen durdurma kararı olmasına rağmen yapılan HES durdurulmalı yerine dünyada güneşin de başkenti olan Van’da yenilenebilir güneş enerjisi uygulanmalıdır.
Kanal İstanbul Montrö Anlaşmasını delme amacı taşıyan bir ABD projesidir. Ekolojik dengeyi bozacak bir projedir. Bu ekonomik kriz ortamında halkımız açlık ve işsizlikle boğuşurken Kanal İstanbul için harcanacak paraların deprem bölgelerindeki hasarlı yapı stoklarının yenilenmesi için harcanması daha akılcı olacaktır.
Silivri Çevre Derneği olarak Kanal İstanbul projesine yerel sivil toplum örgütleriyle birlikte karşı çıkıyoruz. Bölgemize vereceği olası zararları hep birlikte önleyeceğiz. Bunun yanında Silivri Seymen çöplüğünün kapatılmasını istiyoruz. Silivri olarak, İstanbul’un Çöplüğü olmak istemiyoruz. Birinci sınıf tarım alanlarının imara açılmasına karşıyız.
Eskişehir’de Alpu Termik Santralı kurulmasına karşıyız. Havayı, suyu, toprağı kirletecek olan kömürlü termik santral yapılmasından vaz geçilmelidir.
Eskişehir’in kullanma suyu olan Porsuk Çayı kirletilmesinin ve kirlenmenin önüne geçilmesi gerekmektedir. Bu konuda ilgili tüm kurum ve kuruluşları göreve davet ediyoruz.
Konya Kapalı Havzası’nda yüzey ve yeraltı sularının korunması ile “Havza Su Bilançosu” nun gerçekçi bir şekilde; Havzanın ekolojik şartları ve “Küresel İklim Değişikliği” de dikkate alınarak düzenlenmesi ve tavizsiz uygulanması, Havzadaki ürün deseninin gözden geçirilmesi, su kayıplarının önlenerek, suyun etkin
Kullanımının sağlanması, izinsiz su çekiminin önlenmesi, havzada kuraklığa dayanıklı bitki türlerinin yaygınlaştırılması, havzada tahıl ekiminin özendirilmesi, DSİ’ nin alt havzalar itibariyle yeraltı su seviyeleri konusunda sivil toplumu bilgilendirmesi gerekmektedir. Yine yeraltı suyunun aşırı çekimine bağlı olarak Karapınar’daki obruklar hızla artmakta olup; yakın gelecekte deprem etkisinde obrukların oluşabileceği Jeoloji Mühendisleri Odası’nca açıklanmıştır.
Beyşehir Gölü’nden aşırı su çekimi durdurulmalı “Ekolojik Su Kotu” olan 1122,40 metre seviyesi korunarak su alınmalıdır. Gölün koruma alanlarındaki yapılaşma “İmar Barışı” ile artmış olup; bu yapılaşmanın mutlaka önlenmesi gerekmektedir.
Tuz Gölü’nde özelleştirmelerden sonra firmaların sınırlarına sedde yaparak havuz oluşturma amaçlı olarak 2 Milyon tonun üzerinde toprak ve hafriyat taşındığı, bunun da gölün dengesini bozacağından, göle taşınan bu hafriyatın temizlettirilmesi gerekmektedir.
Konya Ovası’nda görülen yüzlerce Obruk yanında Eskişehir'in Sivrihisar ilçesinde de görülen Obruklar da deprem kadar tehlikeli bir durum yaratmaktadır. Bütün bir köyü içine alacak büyüklükte oluşabilen bu obrukların önlenmesi için gerçekçi bir su, sulama ve tarım politikası üretilmelidir.
Kentsel Dönüşüm ve imar Barışı adı ile yapılan Rantsal Dönüşüm, kapitalist anlayışla doğanın talanı, derelerin, meraların yakılan orman alanları, yakılan sazlık alanlardaki yapılaşma, sit alanları ve tarihi yerlerdeki yapılaşmaya yol açan bu uygulama, İmar Barışı değil talandır. Bu talana karşı çözüm yaratılmalı talana dur denilmelidir.
Çanakkale altın şirketlerinin istilası altındadır.
Kirazlıdan başlayıp Kaz Dağlarına kadar uzanan bir sahada orman kıyımı ile başlamaktan çekinmeyen altın şirketinin orman kıyımını pervasızca artırdığına tanık olmaktayız.
Sırada daha onlarca böyle şirket vardır ve bunlar siyanürle ayrıştırma yöntemiyle acık ocak işletmesidir. Çanakkale'nin tek içme ve sulama barajı olan ve 160.000 kişiye hizmet veren Atikhisar Barajı büyük risk altındadır.
Ayrıca Dünya mirası birçok endemik türün habitatı, mitolojinin doğduğu yer, Avrupa da en zengin oksijen üreten yerlerden olan Kaz Dağları’nda büyük doğa tahribatı başlamıştır. Konu TÜRÇEP ve bileşenlerinin katıldığı toplantılarda IDA Dayanışma Derneğince çok sayıda Termik Santral sorunu ile dile getirilmiştir.
Madencilerin istekleri doğrultusunda ve çok düşük tenörlü sahaların toplumsal maliyet düşünülmeksizin 15 yılda 15 kez değiştirilen Maden Yasası ile ülke coğrafyası, toplumsal, tarihsel, ekolojik, ekonomik ve insani hemen hiçbir değerin önemsenmediği bir süreçte delik deşik edilmekte ve buna da madencilik denilmektedir. Bu süreçte bizlere, anayasal bir hak olarak, yaşamı savunmak düşmektedir.
TÜRÇEP dayanışmasıyla mücadele kapsamı içinde, diğer bileşenlerin yerellerindeki birçok sorunla değerlendirilecektir.
Karşı karşıya olduğumuz bu devasa çevresel sorunları çözmek, yaşamı sürdürülebilir kılmak sorumluluğu ile karşı karşıya olan siyasal irade, bırakın sorunları çözmeyi, aksine sorunlarımızı her geçen gün daha da ağırlaştırmaktadır.
TÜRÇEP tüm bileşenleri ile bu temelde etkin çalışmalarını sürdürecektir.
TÜRÇEP- TÜRKİYE ÇEVRE PLATFORMU TEMSİLCİLER MECLİSİ

10 Mart 2020 Salı

8 Mart Dünya Kadınlar Gününü kutluyoruz.



  8 Mart Dünya Kadınlar Gününü kutluyoruz.                

                                                                                                                                   10.03.2020



                                                                                                                                                                                                                  8 Mart Dünya Kadınlar Gününü kutluyoruz.         1977 Yılında Birleşmiş Milletler tarafından tanınan 8 Mart Dünya Kadınlar Günü tanımında ‘’İnsan hakları temelinde kadınların siyasi, sosyal bilincinin geliştirilmesi, yine sosyal, siyasal ve ekonomik başarılarının kutlanması amaçlanıyor’’ der.
Ancak tabii dünyada bu kabuller kadınlara gümüş tepsi içinde sunulmadı. Bilindiği gibi 1857 yılı 7-8 Mart günlerinde Amerika’da New York kentinde bir tekstil fabrikasında kadın işçilerin öncülüğünde düşük ücret ve uzun çalışma saatlerini iyileştirme talepleri için yapılan grev polisin saldırısı, yangın ve yüzden fazla kadın işçinin ölümü ile başlayan uzun hak arama mücadeleleri sonunda bu günlere gelindi.
Bu süreçte gerek sosyalist ülkelerde gerek Amerika Birleşik Devletleri’nde ve Avrupa’da kadınlar, çalışma hayatındaki eşitsizlikler için hak arama mücadelesini verirken, bir yandan da sosyal hayatta erkek egemen toplumda kendine biçilen rollere başkaldırarak sürekli mücadele içinde oldular.
Özellikle ülkemizde feminist öğretilerin yoğun yazılıp çizildiği dönemlere gelindiğinde kadın hareketleri elbette daha bir yol aldı. Ve görüldü ki kadının toplum içinde ezilmişliği sınıfsal olmanın yanı sıra, hatta ondan daha önce, toplumların ‘’erkek egemen’’ toplumlar olmasındandır.
Demokratik toplumlarda artık yerleşmiş olan ve coşkuyla, şenliklerle kutlanan 8 Mart Dünya Kadınlar Günü ülkemizde, her haklı toplumsal hareket gibi darbe yıllarında, demokratik hakların kısıtlandığı dönemlerde yasaklanır, görece kısıtların kalktığı dönemlerde kutlanır, talepler dile getirilir.
Şimdilerde ise, 8 Martlarda sokak aralarında biber gazları içinde bir araya gelmeye çalışan kadınlar, eşit işe eşit ücret, eğitim hakkı, eteğinin boyu gibi dertlerini dile getirmeyi bir yana bırakıp ‘’Ölmek İstemiyorum’’ diye haykırarak yaşam haklarını korumaya çalışmaktalar. Günde ikiden fazla kadının, çoğunlukla da yakını olan bir erkek tarafından öldürülüyor olması karşısında her sorun ikincil kalıyor. Kadın cinayetleri, hayatta kalma mücadelesi her şeyin önüne geçiyor.
Ama biz yine de ‘sokakları geceleri istiyorum’, ‘bayan değil Kadın’ sloganlarını çok seviyoruz.
Tüm kadın arkadaşların 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü kutluyoruz.

TÜRÇEP Ve Silivri Çevre Derneği Başkanı Ali Korsan





3 Mart 2020 Salı

MARÇEP Trakya toplantısı gerçekleştirildi

                                                               

                                                       MARÇEP Trakya toplantısı gerçekleştirildi.




KATILIMCILAR:
Kemal Tuncaelli Yeşil gelecek derneği.
Bülent Balbay doga dostları derneği
Rahmi Aslan bireysel
Hayri Yılmaz yeşil sol
T. Sıtkı Uyar kados
Sercan Güler bireysel Çanakkale
Levent Akçam Elekrik müh.
Hediye Kandır dogadostları derneg
Ali Korsan Silivre çevre derneği
Sahir Uçar doga dostları derneği
ALINAN KARARLAR :
* Web sayfası oluşturulması.
* Yerel basınla sitematik ilişki kurulması.
* Sekreterya görevinin Doğa dostları derneği tarafından üstlenilmesi
* Yeni toplantının 4/5 Nisan 2020 Cumartesi, pazar İstanbulda yapılması.
MARÇEP temsilcileri olarak Silivri Çevre derneği, İDA, KADOS, Doga dostları derneği organize edenleri olması.
Levent Akçam, Kemal Tuncaelli, T.Sıtkı Uyar MARÇEP üyeleri ile haberleşme ve destek talebi altyapı çalışmaları yürütmeleri görevi verilmiştir.
* 4/5 Nisan 2020 deki toplantının konularının kanal İstanbul ve önerilecek konular olması.
* 7/8 Mart 2020 Türçep toplantısına, MARÇEP temsilcileri; Silivri Çevre Derneği, İDA, KADOS ve Doğa dostları derneği bireyleri katılımı sağlanacak.
* Bir sonraki toplantıda MARÇEP Trakya konusunun gündem maddesi olması kararlaştırılmıştır.                                                                          

14 Ocak 2020 Salı

[Ya Kanal Ya İstanbul] Deklerasyon Metni

         

    Biz;[Ya Kanal Ya İstanbul] Deklerasyon Metni                                                                                                                                                                                                                                         14.01.2020                                

Kanal İstanbul'un getireceği yıkıma karşı bir araya gelen İstanbullularız. Kentine sahip çıkan bireyler, mahalle ve köy dernekleri, çevre ve ekoloji örgütleri, hayvan hakları savunucuları, sendikalar, odalar ve siyasi partiler bir araya geldik, “ Ya Kanal Ya İstanbul” dedik.
En temel, en basit bilim, teknik ve mühendislik ilkelerine aykırı bu sözde projenin, İstanbul için getireceği yıkımı çok iyi biliyoruz.
Açıklık, şeffaflık, yataylık ilkeleri ile katılıma açık olarak yolumuza devam ediyoruz.
İstanbullular olarak;
İstanbul'un doğal yaşamının; ormanlarının, derelerinin, göllerinin yok edileceği düşüncesi yüreğimize dokunuyor. İstanbul’un su ve nefes kaynağı Kuzey Ormanları’na ağır bir darbe daha indirilmek istenmesi, özellikle de dünya çapında ekolojik kriz bu denli hızlanmışken, bizleri endişelendiriyor.
Beklenen Büyük Marmara Depremi’ne rağmen, yıkılacağı kesinleşmiş evlerde oturan yüzbinlerce yurttaş olarak, 100 milyar doların neden Kanal’a harcandığını soruyoruz! Acele kamulaştırma ile el konulan evlerin, arsaların; zenginlere “cennet” vaatleriyle satılmasını doğru bulmuyoruz!
Lüferin, palamutun denizlerden yok edilmesini, göçmen kuşların konaklayacakları sazlıkların beton kentlere dönüşmesini, Balıkçı köylerinin yok olmasını,
Küçükçekmece Lagünü’nün yok edilmesini, Terkos Gölü ve Sazlıdere barajının kullanılamaz hale gelmesini,
Yüzlerce yıldır yapılan tarımla İstanbullunun uygun fiyatla domates, marul, meyve yemesini sağlayan tarım alanlarının, süt sağlayan mandıraların yok edilmesini,
Bathenoa Antik Kenti'nin, İstanbul'daki ilk yerleşimin başladığı Yarımburgaz Mağaraları'nın kitap sayfalarında kalmasını,
Çocuklarımızın 7 yıl boyunca toz ve zehir solumasını,
Sevdiklerimizin günde 10 bin hafriyat kamyonunun çıktığı trafikte can vermesini,
İstemiyoruz.
Peki ne yapmak istiyoruz?
Tek ve basit bir amacımız var.
Kanal İstanbul'u projesini durdurmak. İstanbul'u kurtarmak.
16 milyon İstanbulluya ayrım gözetmeden sesleniyoruz!
Katıl durduralım!
İstanbul'u beraber kurtaralım.
Ya Kanal Ya İstanbul Koordinasyonu                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                  

14 Kasım 2019 Perşembe

O'nun adı EFSANE ALİ KORSAN derler

                                                           



                       O'nun adı EFSANE ALİ KORSAN derler

                                                                                         14.11.2019



Resim yazısı ekle
özcan BüyükogluAli Korsan ile birlikte Marmaraereğlisi Belediyesi'de.
ALİ KORSAN EFSANESİ....
Silivri de Bel.Başkanı kim diye ,ilçede yoldan geçene sorsanız eminim %30 vatandaş bilir.
Ama.sokakta,caddede,pazarda .sahilde 7 den 77 yaşına kadar vatandaşlara sadece fotoğrafı gösterilse inanın O'nun adı EFSANE ALİ KORSAN derler.
Ali korsanı , Kumburgaz dan Silivri ye taşındığım yıl tanıdım.Her olaya koşan,netice alan hakiki ve hiçbir menfaat beklemeden yardıma koşan bir vatandaş.
Silivri de abartmadan açıklıyorum.Ali'nin düşmanı olacağını zanetmiyorum.Ama dostu o kadar çok ki SİLİVRİ .ÇEVRE DERNEĞİ ADI Beynelminel hale geldi.Türkiyede çevre ile bir hareket olduğunda ilk haberi olan ALİ KORSANDIR.
Ben Silivri de gazeteci olarak çalışırken arabam yoktu.Olaylara minübüslere binerek giderdik.Ama çok önemli bir olay olduğunda ya rahmetli İsmail Güçlü'yü arar veya Ali Korsan a telefon ederdik.
Ali korsan bir EFSANE idi. İşini bırakır arabasına atlar bulunduğum yere gelirdi.Ama yalnız gelmezdi.Diğer gazetecilerden bulabildiklerini de toplar hepimizi olay mahalline götürür ve tekrar aldığı yerlere bizleri bırakırdı.Ben Marmara Ereğlisine taşındıkdan sonra kendisini özlemişdim.1 defa Marmara Şarköy /Erdek de yapılacak RÜZGAR GÜLLERİNE müsaade alabilmek için büyük bir firma 24 saatlik otobüs ve vapur ile tanıtım gezisi hazırlamışdı. trakya da ki tüm ulusal ve yerel basını davet etmiş gezi sonrası da lüks otelde 50 kişilik bizlere ilginç saatler yaşatmışdı.İşte ben Ali Korsan ve arkadaşlarını davet ettim.Ondan sonra internette paslaşıyorduk ama yüzyüze gelemiyorduk.
Dün beni Marmara Ereğlisinde kurulması Tekirdağ Büyükşehir Belediyesince karar verilen ORGANİZE SANAYİ BÖLGE KARARI PROTOSTO EDİLECEKDİ.
Bugün 2 eski 2 dost arkadaş Modern Marmara Ereğli Belediye binasının .Bahçesinde buluşduk.Hasret giderdik.
Bir de fotoğraf çektirdik.Ali tüm dostlarıla tek tek fotoğraf çektiriyor.Eeee epey yaşlandık.Ne o eski EFSANE Ali Korsan,ne ben Özcan. İçimden geçeni burada açıklamak istiyorum.EFSANE ALİ KORSANI bir flim yapımcısı tanımış olsaydı,inanın hayatını yazdırır filmini yapardı. E kolay ad takmamışlarrr. ALİ KORSAN'ın adı EFSANE ALİ..Allah uzun ömürler versin.Silivri seni hakikaten seviyor.Sevgi ile kalın.Özcan BÜYÜKOĞLU 13 Kasım 2019













18 Ekim 2019 Cuma

Ali Korsan: Kaygı duyuyorum...


Ali Korsan: Kaygı duyuyorum      18.10.2019



Çevre Derneği Başkanı Ali Korsan, Silivri’de kurulmak istenilen tesislerle ilgili olarak bilgi akışına sahip olmamaktan yakındı.     Silivri Çevre Derneği Başkanı Ali Korsan, S.S. İstanbul Silivri Sanayicileri Küçük Ölçekli Sanayi Sitesi Yapı Kooperatifi’nin faaliyetlerinden duyduğu kaygıyı dile getirdi.

Söz konusu kooperatifin geçtiğimiz hafta yapılan belediye meclis toplantısında gündeme gelmesinden sonra Silivri’ye yapılması düşünülen geri dönüşüm tesisinin çevre sağlığı açısından sakıncalarına dikkat çeken Korsan şunları söyledi:                                                                                                                                            Silivri Çevre Derneği Başkanı Ali Korsan, S.S. İstanbul Silivri Sanayicileri Küçük Ölçekli Sanayi Sitesi Yapı Kooperatifi’nin faaliyetlerinden duyduğu kaygıyı dile getirdi.



Söz konusu kooperatifin geçtiğimiz hafta yapılan belediye meclis toplantısında gündeme gelmesinden sonra Silivri’ye yapılması düşünülen geri dönüşüm tesisinin çevre sağlığı açısından sakıncalarına dikkat çeken Korsan şunları söyledi:
Silivri Büyük Çavuşlu Mahallesi’neki 160 dönümlük bir alan üzerine sanayi sitesi kurulma hazırlığı içerisinde olunduğu söyleniyor. Çalışmaların tamamlanmasından sonra burada çeşitli atık maddelerin ayrıştırılarak üretim yapılacağını duyuyoruz. Silivri, denizi ve ormanlık alanlarıyla İstanbul’un ve hatta Türkiye’nin en güzel yerleşim yerlerinden birisi. Yıllardır ilçemizi korumaya çalışıyoruz. Bilindiği gibi zaten başımızda bir Seymen çöplüğü belası var. Buraya her gün 120 bin ton evsel atık getiriliyor. Rüzgarlı havalarda çöplüğün kokusunu ilçe merkezinden duyabiliyoruz. Daha önce kimyasal atık tesisi kurulmak istendi zor bela engelleyebildik. Hemen arkasından termik santral kurulmak istendi büyük zorluklarla engelleyebildik. Şimdi de Büyük Çavuşlu’ya yeni bir sanayi alanı ve geri dönüşüm tesisleri kurulmak isteniyor.
YEREL YÖNETİMDEN AÇIKLAMA BEKLİYORUZ
Silivri’de yine neler oluyor ve neler yapılmak isteniyor? Yerel yönetimin siyasi partilere, sivil toplum kuruluşlarına ve basına konuyla ilgili olarak ayrıntılı bilgi vermesini bekliyoruz. Silivri’de neler oluyor ve neler yapılması planlanıyor bunları bilmek hepimizin hakkı…

5 Eylül 2019 Perşembe

Silivri Çevre Derneği, Kazdağları’nda Su ve Vicdan Nöbetinde...


                                              5.09.2019
Silivri Çevre Derneği, Kazdağları’nda Su ve Vicdan Nöbetinde...

Silivri Çevre Derneği Başkanı Ali Korsan, yönetim kurulu üyeleri Adem Akıncıoğlu ve Ömer Ölmez  Çanakkale'deki Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Ulupınar Gözlemevi Müdürü Prof.Dr.Osman Demircan
ile birlikte Kazdağları'nda Su ve Vicdan Nöbeti 41. Gününde çevreciler ve STK temsilcileri ile vatandaşların eylemine katılımlarıyla destek verdiler.
KORSAN:  KAZDAĞLARI'NDAN ELİNİZİ ÇEKİN
Korsan, ziyaret programına ilişkin bilgi verirken, “Kazdağları eylemleri akademisyenlerin brifingleri ve söyleşileri ile devam ediyor. Sivil Toplum Örgütleri ve aktivistler akın akın Kazdağları'na geliyorlar. Bu çevre katliamının bir an önce durdurulmasını talep ediyoruz. Altın Madeni Şirketlerine Türkiye'den ve Kazdağları'ndan elinizi çekin diyoruz!” şeklinde konuştu.
AKGÜL: 200 BİN AĞAÇ KESİLDİ DAHA 4 MİLYON KESİLECEK!
Korsan'ın direniş alanında bir araya geldiği İDA Dayanışma Derneği Başkanı ve Su ve Vicdan Nöbeti Koordinasyon Üyesi Ekrem Akgül, şu an kesilen 200 bin ağacın üzerine sahada 4 milyon ağaç daha kesileceğini söylerken, dünyanın başka ülkelerinde bölgedeki 0,7 tenör cevher aralığı olduğu takdirde asla maden çıkarılmayacağını vurguladı.
Kanadalı Alamos Gold maden şirketinin işlettiği maden sahasıyla ilgili son durumu aktaran Akgül, "Şu an alanda arazi hazırlığı yapılıyor, üst sıyırma yapılarak bildiğiniz gibi ilk aşamada yaklaşık 200 bin ağacın kesimiyle yeşil örtü kaldırıldı" diyor ve ekliyor: "Kayaçların çukurları açılmaya devam ediyor, daha sonra onun üzerine de işletme kurulacak ve siyanürle üretim için öngörülen tarih 2020.
“BÖLGEDE 29 MADEN PROJESİ DAHA VAR”
Bölgede şu anda Biga yarımadasında, Lapseki'de olan Şahinli şirketine ait maden ve Kirazlı'da Alamos Gold şirketinin işlettiği madenler üretim aşamasına doğru ilerliyor ancak 29 proje daha doğa kıyımı için hazır bekliyor.
Geri kalan 29 projenin süreçleri eş değer yürümüyor. Kimileri ÇED sürecinde kimileri ise ÇED raporunu almış durumda, fizibilite çalışmaları ve sondajları devam ediyor.”
"KÖPRÜDEN ÖNCE SON ÇIKIŞTAYIZ"
Kaz Dağları'nda süren nöbetin, hem Kirazlı'daki projenin durdurulmasında hem de gelecek maden projelerinin önüne geçileceğine inandığını söyleyen Akgül, şöyle devam ediyor: “İnanıyoruz ve inanın bu köprüden önceki son çıkış. 4 milyon ağaç daha kesilecek. Hani deniyor ya 200 bin ağaç, bu işin başı daha. Projenin büyüklüğüne göre yüzde 98'i orman sahası. Ve 34 bin 500 dekar burası, yapılan modellemelere göre 4 milyon daha ağaç kesilecek. Tabii sadece ağaç olarak...
“HENÜZ BİR DAMLA SİYANÜR DEĞMEDİ”
Şunu söyleyebilirim. Henüz toprağa bir damla siyanür değmedi. Ve bir damla siyanür karışmadan dönülebilir noktadayız. Ağaçları kaybetmiş olacağız, 15 bin yılda oluşmuş bir ekosistem yaralandı ama umuyorum bu noktadan dönülecektir. Böyle bir madencilik dünyanın gelişmiş hiçbir ülkesinde yok.”
“DÜNYADA BU KADAR AZ TENÖRDEN MADEN ÇIKARILMAZ"
Ekrem Akgül, dünyadaki madenciliğin nasıl farkları olduğunu ise şöyle özetliyor: “Tenör değeri diye bir ölçü var madencilikte yani 1 ton kayanınn içinde cevher değerinin verdiği altın ve diğer değerli madenlerin ölçütü. Bu, burada 0.7 buçuk civarında.
"MADEN SİSTEMİMİZDE BÜYÜK AÇIK VAR"
Bu aslında çok çok düşük bir tenör değeri. Gelişmiş ülkelerde 10 gramın altında madenciliğe izin verilmiyor, 8 gramda 'yapılsın mı, yapılmasın mı' diye uzun tartışmalar oluyor. Bu bizim maden yasamızın en büyük açığıdır. Halk sahayı görünce etkisi bambaşka oldu. Halk duruma çok vakfı oldu zaten yıllardan beri bunun için uğraşıyoruz, şimdiye kadar paylaştığımız görseller, yazılar, makaleler, mitingler bu kadar etkili bir sonuç vermedi. Ama ne zamanki halk maden sahasını gözleriyle canlı olarak gördü, onun etkisi bambaşka oldu. Bu yüzden umutluyuz, yansımaları sadece yurt içinde kalmadı, yurt dışında da etkili oldu, bir kamuoyu desteği aldık ve bu desteğin karar vericiler tarafından görüldüğünü düşünüyoruz."