DOĞA ÇEVRE SU ÇÖP KİMYASAL KÖMÜR FOSİL TOPRAK HAVA ATIK PİL EKOSİSTEM HURDA YAĞ MİKROP GÜNEŞENERJİ

5 Haziran 2009 Cuma

Yine 5 Haziran Dünya Çevre Günü ve Tekrarlanan Talepler!..




Yine, bir Dünya Çevre Günü geldi çattı. Yine, çevre şenlikleri yapacağız. Yine kocaman kocaman bazı adamlar, Çevre Günü nedeniyle kocaman laflar söyleyip çevreye duyarlı olmanın ne kadar önemli olduğunu anlatacaklar.

Biz de bu adamlara sormak istiyoruz: Siz bu sorunlara karşı bugüne kadar neler yaptınız?

Yıllardır, gazetelerde okuduk, televizyonlarda seyrettik. Dünyanın ve Türkiye’nin çevre sorunları hakkında birçok şey öğrendik.

Dünyanın sorunları olarak, küresel iklim değişikliği, seller, kuraklıklar, çölleşmeler, buzulların erimesi, ozon tabakasındaki deliğin dünyanın yarısını kaplayacak kadar büyümesi hakkında birçok şey öğrendik. Bunlara ek olarak ülkemizde, ormanların katliamı, topraklarımızın uluslararası maden şirketlerine peşkeş çekilmesi, su kaynaklarımızın ve sulak alanlarımızın cahilce tahrip edilmesi her gün duyduğumuz şeyler.

Ey siz, mangalda kül bırakmadan ortalığı toza dumana katan, boşa konuşan, geveze adamlar... Sizler bugüne kadar çevre sorunlarının çözümü için neler yaptınız?

Biz, şimdi gelelim yerel sorunlarımıza...

Yıllardır dile getirdiğimiz sorunlarımızı, bu Çevre Günü dolayısıyla tekrarlayalım. Silivri’nin sorunları saymakla bitecek gibi değil, fakat biz en önemli gördüğümüz birkaç tanesini şimdi söyleyelim. Diğerlerini de nasılsa hep söylemeye devam edeceğiz.

Silivri’nin en önemli sorunlarından biri biyolojik arıtma tesisinin yapılmasıdır. Birkaç yıl önce İSKİ, her tarafı kazıp kocaman borular döşedi, biyolojik arıtma tesisi yapıyoruz dediler. Bu arada Konutlar Bölgesinde, küçük de olsa var olan arıtma tesisini de yok ettiler. Sonra nedense bundan vazgeçildi. Yapılan yatırım durduruldu. Ve şimdi Silivri’nin tüm kanalizasyon atıkları Marmara Denizi'ne boşaltılıyor.

Diğer önemli bir sorun ise Boğluca Deresi. Artık Silivri’nin göbeğinde kalan bu dere, hâlâ bir açık kanalizasyon görünümünde.

Başka bir sorunumuz da Silivri’nin içindeki yeşil alanlar. Planlarda yeşil alan olarak görülen birçok alan, bugün otopark olarak kullanılmaktadır. Yine birçok sokak ve kaldırımla, caddelerin bir, bazen iki şeridi otopark olarak kullanılmaktadır. Acilen katlı otoparklar yapılarak, bu alanlar ve kaldırımlar otomobillerin işgali altında kalmaktan kurtarılarak, gerçek işlevleri doğrultusunda yeniden düzenlenmeli ve Silivrililerin hizmetine sunulmalıdır.

Bir deniz şehri olan Silivri’de plajdan söz etmemek de olmaz diye düşünüyoruz. Eskiden beri plajı ile ünlü olan Silivri’de bugün plaj diye bir şey neredeyse kalmamış durumda. Daha önceki yerel yönetimler tarafından doldurularak bozulmuş olan plaj, geçen yönetim tarafından da kiralanarak tamamen halkın kullanımına kapalı hale getirilmiştir. Acilen plajdaki tesisin kaldırılmasını ve Silivri’ye yakışır bir halk plajının açılmasını beklemekteyiz.

Yine, çevresel görüntü bakımından önemli olduğunu düşündüğümüz bir başka nokta da, artık Silivri’nin görünen yüzü haline gelmiş olan E-5 Karayolu üzerinde bir düzenleme yapılarak, ilçemizin görünümünü bozan bazı işletmelerin sanayi bölgelerine taşınmasının sağlanmasıdır.

Son olarak da Silivri’nin tarihi değerlerinden söz etmek istiyoruz. Öncelikle Dr. Cemal Kozanoğlu’nun Silivri Tarihi ile ilgili kitabının Silivri Belediyesi tarafından yeniden bastırılmasını istiyoruz. Yine Silivri’nin tarihi değerlerinden olan Aziz Nektorius’un evinin, tarihi dokusuna uygun olarak restore edilmesini, Fatih Mahallesindeki caminin altındaki sarnıcın düzenlenmesini ve kültür turizmine açılmasını, yine PTT binasının arkasındaki harap halde olan eski taş binaların restore edilerek orada Silivri Etnografya Müzesi açılmasını istiyoruz.

Sonuç olarak, güzel, temiz, yeşil bir Silivri istiyoruz.


“Son balık öldüğünde,
Son nehir kuruduğunda,
Son ağaç kesildiğinde,
beyaz adam parayı yiyemeyeceğini anlayacak...” (Kızılderili sözü)                                                                                                                                                                      SİLİVRİ ÇEVRE DERNEĞİ                                                                                                                        Başkanı Ali Korsan



10 Ocak 2009 Cumartesi

Ortaköy’deki Tisan Asfalt Şantiyesi Kapatılıyor!

Ortaköy Beldesinde sürekli şikâyet kaynağı olan, yarattığı kirlilik dolayısıyla Silivri Çevre Derneği’nin de daha önce ilgilenmiş olduğu Tisan Asfalt Şantiyesi kapatılıyor. Bacasından çıkan dumanlar dolayısıyla sürekli şikâyet konusu olan ve Ortaköy Belde Belediyesinin sürekli uyardığı, buna rağmen hiçbir önlem almayan, Tisan Asfalt Şantiyesinin (Asfalt Plenti Üretim Tesisinin) ÇED raporu olmadığı, Valilikten alınan bir “OLUR” yazısı ile faaliyet gösterdiği anlaşıldı. Tesisin durumunu inceleyen İstanbul Valiliği İl Çevre ve Orman Müdürlüğü, Tisan Asfalt Plenti Üretim Tesisinin, Ortaköy Sanayi Alanında “bacasız depolama sanayisi” için ayrılmış alanda faaliyet gösterdiğinin tespit edildiğini bildirmiştir. Bu nedenle Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Yönetmeliği kapsamında değerlendirilmesinin mümkün olmadığını, Valilikten alınan “OLUR” yazısının da bu bölge için geçerli olmadığından, ÇED Yönetmeliğinin 19/a maddesi gereğince durdurulması gerektiğini belirtmiştir. Bu durum, gereğinin yapılması isteğiyle Silivri Kaymakamlığına ve Silivri Belediyesine birer yazı ile bildirilmiştir. Silivri Çevre Derneği de, bir dilekçe ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi Zabıta Daire Başkanlığına başvurarak, konunun gereğinin bir an evvel yerine getirilmesini istemiş ve çevre halkının mağduriyetinin en kısa zamanda giderilmesini beklediklerini bildirmiştir.





4 Ocak 2009 Pazar

Silivri Tarihi Surların Yağmalanmasını Durdurduk..



                     


 SİLİVRİ ÇEVRE DERNEĞİ
                                                                                                  04.01.2009    
Silivri Çevre Derneğinin başından beri takipçisi olduğu Fatih Mahallesindeki Tarihi Sur Kalıntısının tahrip edilmesiyle ilgili konu yeni bir boyuta ulaştı.
Bilindiği gibi Silivri Çevre Derneğinin şikayeti üzerine belediye ekipleri tarihi sur üzerinde yapılan inşaatı mühürlemişler ve daha sonra İstanbul 1 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu uzmanları gelip durumu incelemişti. Daha sonra ise inşaat sahipleri mühürü kırarak, durdurulan inşaata devam etmişler ve surdaki kemere plastik çerçeve ile pencere yapmışlardı.
İstanbul 1 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu, 18 Aralık 2008 tarihinde yaptığı toplantıda Fatih Mahallesindeki Sur Kalıntısının 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 6. maddesinde belirtilen özellikleri taşıdığından, tesciline, koruma grubunun 1. derece olarak belirlenmesine ve ilgili İlçe Belediyesinin, sur duvarlarının bütünlüğü içinde rölöve ve restorasyon projelerini ivedi olarak hazırlayarak Kurula sunmasına karar verdi.
Ayrıca kurul, aynı kararında Kültür Varlığı üzerinde izinsiz olarak uygulama yapıldığı tespit edildiğinden, 2863 sayılı yasanın 65. maddesine göre yapanlar hakkında suç duyurusunda bulunulmasına da karar verdi.
Kurul, bu kararını gereğinin yapılması için, İstanbul Valiliğine, Silivri Kaymakamlığına, Silivri Cumhuriyet Başsavcılığına, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığına ve Silivri Belediye Başkanlığına bildirdi.
Önümüzdeki günlerde, ilgili kurumların konunun gereğini yerine getirerek tarihi eserin korunma altına alınmasını sağlamalarını ve suçluların cezalandırıldığını görmeyi bekliyoruz.

                                                                                    Ali Korsan
Silivri Çevre Derneği
                                                                                           Başkanı   
 




27 Aralık 2008 Cumartesi

Sonunda bakan açıkladı: Cezaevi kanalizasyonu çevreyi kirletmiyor!..

 Cezaevi kanalizasyonu çevreyi kirletmiyor!..

Geçen Nisan ayında bölgede seracılık yapan yurttaşların şikayeti üzerine gündeme getirdiğimiz Silivri Cezaevinin atıklarının Kula dereye akıtılması meselesi, bütün yaz çözülemeyip, sık sık yerel ve ulusal basında da yer alması üzerine Ağustos ayı başında CHP İstanbul Milletvekili Prof. Dr. Sacid Yıldız tarafından bir soru önergesi ile ve Adalet Bakanının yanıtlaması isteğiyle Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına iletilmişti.

Sonunda geçtiğimiz hafta Adalet Bakanı soru önergesini yanıtlayarak, cezaevinin arıtma tesisinin tam kapasite ile çalıştığını açıkladı. Adalet Bakanı, aslında cezaevinin arıtma tesisinin köylülerin ve derneğimizin şikayetçi olduğu geçen nisan ayı da dahil olmak üzere tüm yaz boyunca hiç durmadan çalıştığını, bunun Çevre ve Orman Bakanlığı yetkili ekiplerinin ve İSKİ'nin değişik tarihlerde verdiği raporlarla belirlendiğini açıklayarak cezaevi kanalizasyonundan çevreye asla zararlı atık verilmediğini sözlerine ekledi.

Bu açıklamadan anlıyoruz ki, bizim cezaevi kanalizasyonundan akarken gördüğümüz ve fotoğraflarını çektiğimiz, yerel ve ulusal basında çarşaf çarşaf yayınlanan fotoğraflarda herkesin gördüğü, Kula dere boyunca denize kadar ulaşan kara yağlı sular meğer arıtma tesisinden çıkan temiz sularmış. Biz cahilliğimizden o suları kanalizasyon atığı sanmışız. O sular hiçbir yeri kirletmemiş. Zaten asla denize kadar da gitmemiş.

Biri bizi kandırıyor ama kim acaba? 
                                                                                                        SİLİVRİ ÇEVRE DERNEĞİ

14 Aralık 2008 Pazar

Tarih Yağmacılığının Karşısındayız!


  SİLİVRİ ÇEVRE DERNEĞİ

 

          Basın Açıklaması:

 

          Silivri Çevre Derneği olarak, İstanbul 1 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü'ne; Fatih Mahallesi, 145 ada, 21 parsel, Yıldız Sokak, No: 3 adresinde bulunan tarihi kemer üzerine beton dökülerek yok edilmeye çalışıldığını şikayet etmiştik.

          Şikayetimiz üzerine İstanbul 1 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu, ilgili yerde heyet olarak bir inceleme yapmıştı. Kentsel SİT Alanında kaldığı tespit edilen söz konusu tarihi kemerin üzerinde bulunan binanın mülkiyet ve yasal durumları hakkında gerekli belgeler Silivri Belediyesinden acil olarak talep edilmiştir.

          Kurul, Silivri Belediyesi İmar ve Şehircilik Müdürlüğü'nden talep ettikleriyle ilgili belgeden bilgi amacıyla derneğimize de yollamış bulunmaktadır. Biz de dernek olarak Silivri'nin kültürel ve tarihi dokusunun korunması amacıyla konunun takipçisi olmaya devam ediyoruz.

 

 

                                                                               Silivri Çevre Derneği Başkanı

                                                                                              


                             Ali KORSAN

                                                                                            14 Aralık 2008


11 Aralık 2008 Perşembe

FAYİH MAHALLESİDEKİ TARİHİ KEMERİ BETOPLIYARAK TARİP EDİLİYOR..


FAYİH MAHALLESİDEKİ TARİHİ KEMERİ BETOPLIYARAK  TARİP  EDİLİYOR..





FAYİH MAHALLESİDEKİ TARİHİ KEMERİ BETOPLIYARAK  TARİP  EDİİLİYOR

SİLİVRİ ÇEVRE DERNEĞİ Basın Açıklaması:

 Silivri Çevre Derneği olarak, İstanbul 1 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü'ne; Fatih Mahallesi, 145 ada, 21 parsel, Yıldız Sokak, No: 3 adresinde bulunan tarihi kemer üzerine beton dökülerek yok edilmeye çalışıldığını şikayet etmiştik. Şikayetimiz üzerine İstanbul 1 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu, ilgili yerde heyet olarak bir inceleme yapmıştı. Kentsel SİT Alanında kaldığı tespit edilen söz konusu tarihi kemerin üzerinde bulunan binanın mülkiyet ve yasal durumları hakkında gerekli belgeler Silivri Belediyesinden acil olarak talep edilmiştir. Kurul, Silivri Belediyesi İmar ve Şehircilik Müdürlüğü'nden talep ettikleriyle ilgili belgeden bilgi amacıyla derneğimize de yollamış bulunmaktadır. Biz de dernek olarak Silivri'nin kültürel ve tarihi dokusunun korunması amacıyla konunun takipçisi olmaya devam ediyoruz. 

                                                                                                           Silivri Çevre Derneği Başkanı 
                                                                                                                         Ali KORSAN                                                                           
                                                                                                                          14 Aralık 2008






29 Kasım 2008 Cumartesi

Kemerburgaz'daki Rüzgar Çiftliğinde Yapılan İkinci Paydaş Toplantısına Katıldık

Lodos Elektrik Üretim A.Ş., 28 Kasım 2008'de, Kemerburgaz Rüzgâr Çiftliğinde, İkinci Paydaş Toplantısını Düzenledi.


Kemerburgaz Rüzgâr Çiftliğinin ekolojik, sosyolojik ve ekonomik etkileri hakkında yöre halkı ve konuya duyarlı sivil toplum kuruluşlarının görüşlerini almak üzere yapılan İkinci Paydaş Toplantısı, 28 Kasım 2008 Perşembe günü saat 14:00'te, Rüzgâr Çiftliği Proje Sahasında düzenlendi. Silivri Çevre Derneği Başkanı Ali Korsan ve dernek üyelerinden Ertuğrul Akçaoğlu da bu toplantıya katıldılar.

Proje sahasının hemen yanında yer alan Tayakadın Köyünden yurttaşların yoğun olarak katıldığı toplantıya ayrıca bazı ilköğretim ve lise öğrencileri de katılmışlardı.

Lodos Elektrik Üretim A.Ş. den Mustafa İlhan'ın yönetiminde başlayan toplantıda, Kemerburgaz Rüzâar Çiftliği yöneticisi İsmail Bahçıvan ve Windcom GmbH müşaviri Mustafa Burç birer sunum yaparak, rüzgâr çiftliğinin kuruluş sürecini ve bugünkü durumunu anlattılar. Santral yapımı sürecinde bir miktar ağacın kesildiğini de anlatan İsmail Bahçıvan, daha sonra ormanlık alanın etrafını çevirerek, ormanı koruma altına aldıklarını anlattı.

Her biri 2 MW gücünde 12 rüzgârgülünden oluşan santralin yıllık enerji üretiminin yaklaşık 85 Gwh, yani yılda 85 milyar vat saat olduğunu açıklayan konuşmacılar, bunun, ülkemiz enerji ihtiyacının temiz ve yenilenebilir kaynaklardan sağlanması açısından önemini vurguladılar.
Daha sonra yapılan konuşmalarda, rüzgâr çiftliği çalışanlarının yarısının yöre halkından olduğu, bunun hem yöre insanlarına iş bulmak açısından hem de yöre ekonomisine katkıda bulunmak açısından iki önemli nokta olduğu vurgulandı.

Sunumlardan sonra söz alan Tayakadın Köyü muhtarı ve diğer yöre sakinleri, rüzgâr çiftliğinin yörelerinde bulunmasının kendileri açısından olumlu etkilerini anlatırken beklentilerini de dile getirdiler. Yörelerinde böyle temiz bir tesisin bulunmasından memnun olan yöre halkı aynı zamanda santralin yapılmasıyla birlikte yörelerindeki ormanlık alanın da korunmaya alınmış olduğu görüşüne katıldıklarını ifade ettiler. Söz alan bir öğrenci ise, Lodos Enerji A.Ş.'nin okullarının kütüphanesine ve laboratuvar yapımına katkısını beklediklerini söyledi.
Rüzgâr çiftliğinin yöreye etkilerinin değerlendirildiği bir anketin tamamlanmasının ardından biten toplantıdan herkes memnun ayrıldı.


Toplantıdan sonra bir açıklama yapan Silivri Çevre Derneği Başkanı Ali Korsan, “Uzun yıllar Türkiyede elektrik üretiminin sadece kömürden ve hidrolik kaynaklardan gerçekleştirildiğini, daha sonra enerji ihtiyacı arttıkça yeni kaynaklar olarak çözümü ithal kömürde ve doğal gazda gören yöneticilerin ülkemizin rüzgar ve güneş potansiyelini göz ardı ettiğini, nükleer lobicilerin etkileriyle, geçtiğimiz yıllarda, ülkemizde yeterli rüzgar olmadığı ileri sürülerek rüzgarla ilgili araştırmaların bile yasaklamaya kalkışıldığını” söyledi.

“Bugün, böyle bir tesisin bölgemizde çalıyor olduğunu görmek, ülkemiz açısından çok sevindirici bir durumdur” diyen Korsan, ülkemizin her tarafında rüzgar santralleri yapmaya yeterli rüzgarın var olduğunun bugün artık bilindiğini, gelecekte enerji ihtiyacımızın önemli bir bölümünün yenilenebilir kaynaklardan elde edilebilmesinin mümkün olduğunu sözlerine ekledi. Korsan, “Gelecek yenilenebilir kaynaklardadır” dedi.

19 Kasım 2008 Çarşamba

Kemerburgaz'daki Rüzgâr Enerjisi Santralini Ziyaret Ettik

Silivri Çevre Derneği üyeleri olarak geçtiğimiz hafta sonunda Kemerburgaz'da, Lodos Enerji Üretim A.Ş.’ye ait rüzgâr çiftliğini ziyaret ettik.

Dünyada yaşanan enerji krizi ve bunun ülkemizdeki yansımaları hayatımızı derinden etkiliyor. Yöneticilerimiz, enerji ihtiyacımızı karşılamak için, önümüze sürekli eskimiş teknolojileri ve kirletici enerji kaynaklarını sürüyorlar. Yeni ve temiz enerji kaynaklarından ise ya hiç söz edilmiyor ya da sanki onlar önemsizmiş gibi küçümseniyor. Bu nedenle biz de gidelim yerinde görüp inceleyelim dedik ve İstanbul'dan gelen arkadaşlarımızla birlikte Lodos Enerji Üretim A.Ş.'nin, Gaziosmanpaşa, Tayakadın köyündeki Kemerburgaz Rüzgâr Çiftliğine gittik. Ziyaretimiz sırasında kendisiyle görüştüğümüz Teknik Müdür İsmail Bahçıvan bizi bilgilendirdi.

Kemerburgaz Rüzgâr Çiftliğinde her biri 2 MW gücünde 12 rüzgârgülü var. 80 metre yüksekliğindeki direkler üzerine yerleştirilmiş rüzgârgüllerinin her bir kanadı 41 metre boyunda. Dakikada maksimum 19 devir yapan rüzgârgülleri, eğer rüzgârın hızı artarsa, otomatik olarak devreden çıkıyor.


Rüzgâr çiftlikleri, diğer enerji santrallerinin hiç birine benzemiyor. Diğer santrallerde enerji üretirken, çevreyi kirletmeden bir şey üretemezsiniz. Rüzgâr çiftliklerinde ise enerji üretirken hiçbir atığınız, hiçbir zararınız olmuyor. Çevreye hiçbir atığı olmadan, tertemiz üretim yapan rüzgâr çiftliğinde mis gibi orman havası içinde çalışan rüzgârgüllerini izlemek çok etkileyiciydi.


Teknik müdür İsmail Bahçıvan, bize Kemerburgaz Rüzgâr Çiftliğini anlatırken, bir yandan da üzerinde çalıştıkları yeni projelerinden söz etti ve genel olarak Türkiye’deki rüzgâr çiftliklerinin durumunu anlattı. Türkiye’de birçok firmanın yeni yatırımlarla hızla üretime geçeceklerini duymak çok sevindiriciydi. Bir rüzgâr ve güneş ülkesi olan Türkiye’de bu kaynakların bugüne kadar görmezden gelinmiş olması üzücüydü. Kafalarını nükleer enerjiye takmış bazı yöneticiler, geçtiğimiz yıllarda rüzgâr ve güneş enerjisi için yapılan çalışmaları engellemek için ellerinden geleni yapmışlardı. Dünyamızı tehdit eden iklim değişikliğine karşı önemli bir araç olan temiz enerji kaynaklarının ülkemizde de kullanılmaya başlanması olumlu bir adım olarak değerlendirilmeli. Önümüzdeki yıllarda Türkiye'nin her köşesinde, her köyde ve kasabada bir rüzgâr çiftliği görmeyi hayal ederek Silivri'ye geri döndük.

13 Kasım 2008 Perşembe

Kale'de Katliam Sürüyor!..



                  Kale'de Katliam Sürüyor!..

Geçtiğimiz hafta sonu (8 Kasım 2008 Cumartesi günü), tarihi Silivri Kalesinin surlarından kalan bir kemerin tahrip edildiğini duymuş ve engellemek için çalışmıştık. Kaymakamlığa ve Belediyeye yaptığımız şikayetlerden sonra birer ekip gelmiş ve durumu inceleyerek tutanak yazmışlardı.


Biz, bundan sonra durum düzelir, artık devlet müdahale etti, diye düşünürken duyduk ki, tahripçiler, biz gittikten sonra da çalışmaya devam etmişler ve kemerin içine beton döküp üzerine duvar örmeye başlamışlar.

Kaymakamlığa ve Belediyeye şikayetini tekrarlayan derneğimiz, 11 Kasım 2008'de ayrıca İstanbul 1 numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Müdürlüğüne de şikayette bulunarak, olayla ilgilenilmesini istemiştir. 11 Kasım 2008'de Belediye ekiplerinin mühürlediği inşaatın son halinin fotoğraflarını da çekerek durumu belgeleyen derneğimiz, konunun bundan sonra da takipçisi olacaktır.



Bu, kalede yapılan ilk tarih katliamı değildir. Bunun önüne geçilmelidir. Belediye, Kaledeki durumun bir envanterini çıkararak, bundan sonra yapılacak buna benzer girişimleri daha başlamadan engelleyecek önlemler almalıdır.



Tarihimiz birkaç kendini bilmezin üç kuruşluk çıkarı için gözden çıkarılacak kadar ucuz değildir. Gerekiyorsa belediye, sözü geçen yerleri satın alarak, restore etmeli ve korumalıdır.





11 Kasım 2008 Salı

İstanbul 1.numaralı Kültür ve Tabiat Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğüe, Şikayet Dilekçesi

İstanbul 1.numaralı Kültür ve Tabiat Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğüe, Şikayet Dilekçesi






25 Ekim 2008 Cumartesi

Türkiye'nin, atık yakma tesislerine ihtiyacı yok!


 





                           Türkiye'nin, atık yakma tesislerine ihtiyacı yok!     

                                                                                                                                                                                                                                                             25 10 2008  

Bugün, Türkiye'de sanayi üzerinde kontrol sağlayacak bir denetim yok, tehlikeli atıklarla ilgili bir envanter çalışması yok. Türkiye'deki ürün imalatında ham madde olarak neyin içine ne kadar tehlikeli madde giriyor, bununla ilgili elle tutulur bir çalışma yok.

Türkiye'deki sanayi, çoğunlukla, küçük ve orta ölçekteki işletmelerden oluşuyor ve bu sanayi kuruluşları, bir defa, ruhsat alırken denetimden geçiyorlar. Bir daha kimse, onların ne yaptıklarını kontrol etmiyor.

Daha komiği ise, Türkiye'nin en büyük sanayi bölgelerinden biri olan Aliağa'da birkaç yıl önce yapılan bir araştırmada ortaya çıktı. Bu araştırmayla Aliağa'daki tesislerin yüzde 50'sinin ruhsatsız olduğu görüldü. Ruhsatı olmayan, ÇED raporu olmayan sanayi, istediği gibi üretim yapıyor. Ne üretiliyor, hangi zehirli ve tehlikeli maddeler kullanılıyor, sonuçta ne çıkıyor, bilen yok.

Türkiye'de ortaya çıkan yıllık kimyasal atık miktarı hakkında, bakanlık başka, Kimya Sanayicileri Derneği başka, İZAYDAŞ (hani şu İzmit'te kurulmuş olan atık yakma tesisi) başka  rakamlar veriyor. Oysa bu kurumlar, bu konuda en fazla bilgi sahibi olması gereken kurumlardır.

Bu kadar denetimsizliğin ve bilgi eksikliğinin olduğu bir ülkede ne yaparsanız yapın, kirliliği önleyemezsiniz. Burada çözüm, ortaya çıkan çöpü yakmak, ya da yer altına gömüp, saklamak değil, öncelikle çöp üreten sanayiden kurtulmak ve temiz üretimi teşvik etmektir.

Türkiye'de, devletin bir atık politikası bulunmadığı için, sanayiciler hiç kontrolsüz, başıbozuk bir üretim sürecinde, akla hayale sığmayacak miktarda tehlikeli ve tehlikesiz çöp üretmektedirler.

İşleri, bu konuyu denetlemek olan yetkililer ise; ''Sanayi üretiminde tehlikeli atık elbette çıkar. Bunun için yapacak bir şey yok. Atık sorunu çözmek için yatırım yapmak gerekir'' diyerek, yakma tesislerini ya da gömme alanlarını çözüm olarak gösteriyorlar.

Türkiye aslında bu konuda şanslı bir ülke. Türkiye'deki sanayi henüz gelişme aşamasında. Sanayi kuruluşları temiz üretim yapmak yönünde teşvik edilebilirler. Yoksa atıkları yakmak çözüm değildir!

Türkiye'de atık yakma tesislerine değil, atık düzeyini minimuma indirecek ve atıkları ekonomiye geri kazandıracak sistemlere ihtiyaç vardır.

Gelelim buraya yapılmak istenen tesise...

“Biz temiz üretimle falan ilgilenmiyoruz” diyorsanız,

“Bu miktarda atık çıkarmaya devam edeceğiz ve onları yakarak yok edeceğiz, gömerek saklayacağız” diyorsanız, ben de o zaman size yer seçiminiz yanlış derim.

Yanlış olan yer seçimi yalnızca Büyük Çavuşlu değil, tüm Trakya bu iş için yanlıştır!

Burası, tarım alanıdır! Burası ormandır! Burası önemli bir su havzasıdır!

Gidin, Anadoluda tarım yapılmayan, yakınında orman olmayan, su havzası olmayan, kurak-çorak bir yer bulun, tesisinizi oraya yapın. Çöplerinizi de oraya taşıyın!

Burada böyle bir tesis kurmak, böyle bir tesise izin vermek vatan hainliği ile eşdeğerdir. Bu topraklarda bu kadar sanayi tesisine izin verilmiş olması zaten baştan yapılmış bir hatadır. Böyle bir tesis kurmak bu hatayı misli ile katlamak olur ve daha sonra bunun geri dönüşü ve telafisi mümkün olmayacaktır.

Avrupa Birliğindeki bir çok ülkede yakma tesislerinin yasaklandığını duyuyoruz. Onun yerine geri dönüşümü ve tehlikeli atığı minimize etme stratejilerinin geliştirildiğini duyuyoruz. Biz ise, onların eski hatalarını en baştan tekrarlamaya çalışıyoruz.

Türkiye temiz sanayi ülkesi olmalıdır!

Ne Büyük Çavuşlu'da, ne de Trakya'da Atık yakma ve Zehir depolama tesisi yapılmamalıdır!

    Silivri Çevre Derneği

25 10 2008

Ertuğrul Akçaoğlu'nun Konuşması



18 Ekim 2008 Cumartesi

Yeter Artık Baş Örtüsüyle Ülkeyi Gerdiğiniz!..

 

                  



  SİLİVRİ ÇEVRE DERNEĞİ

                                                                              18 10 2008

Yeter Artık Baş Örtüsüyle Ülkeyi Gerdiğiniz!..

Baş örtüsü kadınların başlarını örtmek için kullandıkları aşağı yukarı yarım metre kare kadar bir bez parçasıdır. Ülkemizde son yıllarda muhalefet ve iktidar her şeyi bıraktı ilgilenilecek başka bir konu yokmuş gibi her şeyi bu yarım metre karelik bez parçasına bağladı.

Ülkenin en önemli sanayi yatırımlarından Petkim satıldı, kimsenin sesi çıkmadı.

Ülkenin tüm haberleşme alt yapısına sahip Telekom satıldı, kimsenin sesi çıkmadı.

Ülkenin dört bir yanında siyanür ile altın arama izni veriliyor. Ülke toprakları zehirleniyor, kimsenin sesi çıkmıyor.

Önemli yeraltı kaynaklarımız yabancılara pazarlanıyor, kimsenin sesi çıkmıyor.

İklim değişikliği almış başını gidiyor, iki yıldır çiftçiler kan ağlıyor, muhtemelen seneye daha kötü günler bekliyor, Kimsenin sesi çıkmıyor.

Hemen yanı başımızda beş yıldır vahşi bir savaş sürüyor, kimsenin sesi çıkmıyor.

Hükümet elektriğe yüzde yirmi zam yapıyor, temin etmeyi beceremediği gaza zam yapmaya kalkıyor, kimsenin sesi çıkmıyor.

Konu başörtüsü oldu mu herkes kıyameti koparıyor. Sanki bu yarım metrelik bez parçası hayatımızı değiştirecek. Bunu siyasi mesele haline getirip, insanlara zorla dayatmak ardından başka zorlamalara, başka müdahalelere yol açacaktır.

Bu arada bir süredir demokrasi ve Atatürk lafları eden MHP de  gerçek eğilimini göstererek AKP'den pek de bir farkı olmadığını gösterdi.

Bizim iktidardan da muhalefetten de beklediğimiz, kadınların baş örtüsüyle uğraşmayı bırakıp ülkenin meselelerine ülke insanlarının yararına çözümler bulmaya çalışmalarıdır.

Kadınlar isterlerse başlarını kapatırlar, isterlerse açarlar. Bu yalnızca onları ilgilendirir.

                                                                                    Ali Korsan

Silivri Çevre Derneği Başkanı