Adres:Piri Mehmet Paşa Mah.Cumhuriyet Cad.Makbule Yönel İş Merkezi Çekme Kat No:206 Silivri-İstanbul *** Tel: 0532.241 74 67 (Dernek Başkanı Ali Korsan'a Ait) *** e-posta: silivricevredernegi@gmail.com
DOĞA ÇEVRE SU ÇÖP KİMYASAL KÖMÜR FOSİL TOPRAK HAVA ATIK PİL EKOSİSTEM HURDA YAĞ MİKROP GÜNEŞENERJİ
25 Eylül 2008 Perşembe
Silivri Çevre Derneği, Ankara'daki Eylemdeydi
24 Eylül 2008 Çarşamba
Nükleer Enerjiye Hayır!..
Silivri Çevre Derneği başkanı Ali Korsan, Nükleer Karşıtı Platform'un 24 Eylül 2008'de Ankara'da Enerji Bakanlığı önünde düzenlediği basın açıklamasına katıldı.
Silivri Çevre Derneği başkanı Ali Korsan, AKP hükumetinin ülkemizde hayata geçirmeye çalıştığı nükleer enerji programına ve halkı yanıltmaya yönelik politikalarına karşı, kamuoyunu sağlıklı bilgilendirmeye ve yaşama sahip çıkmaya çalışan Nükleer Karşıtı Platform'un 24 Eylül 2008'de Ankara'da Enerji Bakanlığı önünde düzenlediği basın açıklamasına katıldı.
Aynı saatlerde Enerji Bakanlığında AKP hükumetinin yapılmasını istediği nükleer santral ihalesinin sonucu açıklanacaktı.
Çeşitli mühendis odalarının, sendikaların ve ülkemizin dört bir yanındaki birçok çevre kuruluşunun katılımı ile oluşan Nükleer Karşıtı Platformun üyeleri 24 Eylül 2008 çarşamba günü Kızılay'dan, Bahçelievler'deki Enerji Bakanlığı önüne kadar yürüdüler ve saat 13:30'da Enerji Bakanlığı önünde okudukları basın bildirisinde, nükleer santrallerin taşıdığı riskler, nükleer atık sorunu ve nükleer santrallerin doğurabileceği geri dönülmesi imkânsız sonuçlar ile nükleer teknolojinin pahalılığı, dışa bağımlı olması ve dünya genelinde nükleer santral yapımından vazgeçilmeye başlanmış olması gibi konularda Enerji Bakanlığı ve hükümeti son kez uyararak bu projeden vazgeçmeye davet ettiler.
Bu sırada Enerji Bakanlığında nükleer santral ihalesi için teklif istenen firmalardan gelen cevap mektupları açılmaktaydı. Öğrenildiğine göre teklif istenilen firmalardan yalnızca bir tanesi teklif vermiş ve diğerleri teşekkür ederek bu ihaleye katılmayacaklarını bildirmişlerdir. Yasaya göre ihalenin sonuçlanabilmesi için en az iki firmanın teklif vermesi gerekmektedir. Bu nedenle ihale sonuçlanamayarak ertelenmiştir. Bu, Türkiye'de sonuç alınamayan dördüncü nükleer santral ihalesidir. Bu sonucu duyan Nükleer Karşıtı Platform üyeleri, haberi sevinç sloganları atarak ve halay çekerek kutlamışlardır.Dileğimiz, yöneticilerimizin bu durumu fırsat bilerek bir daha düşünmeleri ve ülkemiz için hiç de gerekli olmayan bu tehlikeli maceraya atılmaktan vazgeçmeleridir. Rüzgâr ve güneş başta olmak üzere ülkemizin bol olarak sahip olduğu alternatif enerji kaynaklarından enerji elde ederek enerji ihtiyacımızı karşılarken daha da önemlisi fosil yakıtlardan enerji eldesini azaltarak temiz enerji üretimini teşvik etmeleridir. Bir başka önemli husus da tasarruf önlemlerini hayata geçirerek enerji tüketimimizi azaltmaktır. Sadece enerji tasarrufu ile birkaç santral yapmaktan vazgeçebileceğimizi, bugün bu konuyla ilgili tüm bilim adamları söylemekte ve tüm politikacılar da bu konuyu bilmektedirler.
Birleşmiş Milletler belgelerine göre, “temiz ve sağlıklı bir çevrede yaşamak temel bir insan hakkıdır”.
T.C. Anayasasının 56. maddesine göre “herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir”.
Türkiye, Çernobil olmasın!.. Radyasyonla kirlenmemiş bir ülkede yaşamak istiyoruz!..
13 Eylül 2008 Cumartesi
Ali Korsan'a Mektup Sevgili Ali KORSAN kardeşim. Nasılsınız?
16 Ekim 2009 Cuma
Ali Korsan'a Mektup
Neredesin be kardeşim? Sağlığından endişe etmeye başladık. Ne yolda görebiliyoruz, ne de gazetelerde çıkıyorsun? Ne oldu? Neden böyle çekildin piyasadan? Tedavülden kalkmış para gibi oldun. Bak Silivri’de siyaset hızlandı, senin görüşlerini önemsiyorduk. Önceden gazetelere beyanat verirdin. Boy boy ve poz poz resimlerin basılırdı. Az daha, senin kahramanlık hikâyelerini yayımlayacaktı gazeteler; Ali KORSAN ve Yedi Cüceler, Ali KORSAN ve Uzay Yolu Macerası gibi!
Sokakta, tanıdıklara soruyorum; belki seninle konuşmuşlardır diye. Yok, aldığım cevaplar beni tatmin etmiyor. Bazısı var “Yaşlandı o artık” diyor. Bazısı “Bu hızlı siyasete Ali Korsan ayak uyduramaz” diyorlar. Vallahi, söyler bu millet Ali, daha neler, neler ama hadi bende kalsın.
Benim senden bir ricam var ki! Sevabı Allah katında çok büyüktür diye düşünüyorum. Senden başka bunu yapabilecek bir kişi göremiyorum. Silivri’de değil, yanlış anlama! Trakya’da yapabilecek ya da önder olacak kişi göremiyorum. Çünkü karşı taraf bir değil, on değil yüzlerce. (Doğayı katledenler) Ama sen bunların alayınla savaştın her yerde, Kaz dağlarında bile karşılarındaydın. Sıkı dur kahraman, yeni görevin ERGENE Nehrini kurtarmak olacak.
Ergene Nehri, Trakya’nın kuzeyindeki Yıldız Dağlarından doğar. Çok kolları olan bir nehirdir. 283 km. uzunluğunda olup, 17.380 km2 bir havzaya hükmetmektedir. Çerkezköy ve Çorlu sanayi bölgelerinde daha çıkışta kirlenmeye başlar Lüleburgaz ve Babaeski’de bu kirlenme hat safhaya ulaşır. Edirne, Meriç topraklarında Meriç Nehri ile birleşerek Ege Denizi'ne dökülür. İşte tam burada; Meriç’te izledim Ergene’yi. Lacivert akıyordu ve kokusu insanın genzini yakıyordu. Kot rengi olmuş Ergene; üzerinden koca, koca balık ölüleri geçiyordu onlarca yüzlerce. Meriç ilçesinin Saatağacı köyü sakinleri ile görüştüm. “Hiçbir kimse, hiçbir kuruluş ilgilenmedi, beş yıldan beri arıtma yapılacak diyorlar ama gün geçtikçe daha beter bir hal aldı.” diye dert yandılar. Öyle bir iddia da bulundular ki ağzım açık kaldı. “Bu kıyıdan nehre bir köpek atalım karşı kıyıya geçsin bekleyin 10 dakika sonra köpek ölüyor.” Anlaşılan Ergene ölmüş, etrafını da yakıp yıkıyor. Ya döküldüğü yerdeki canlılar. Canım Saroz Körfezi kaç yıl dayanır bu katliama.
İşte Ali kardeşim; seni böyle bir göreve çağırıyorum. Sen ki bu Trakya’ya hükmeder, bu talanın üstesinden gelirsin. Bu uğurda üstleneceğin görev on Belediye Başkanlığı görevinden daha büyük, daha zor ama bir o kadar da kutsal olacaktır. Doğaya yapacağın bir katre katkı, bu dünyada adını ölümsüz kılar ve öbür tarafta mekanın cennet olur. Hadi bakalım tek kişilik dev ordu, göreve çağırıyorum seni. Silivri’nin değil, Trakya’nın Çevreci ağabeyi olma yolunda bir adım at, on binler arkandan gelecektir. Arada birde göster kendini özledik seni.
Kendine iyi bak dostum. DOĞA VE İNSANLIK ADINA YAPACAK ÇOK İŞİN VAR DAHA.
Kal sağlıcakla.
Not: Ergene, Çorlu’dan Meriç’e kadar onlarca tekstil, yağ sanayi ve kimya fabrikalarının atıklarına maruz kalmaktadır.
(13 Eylül 2008)
11 Ağustos 2008 Pazartesi
Sert, “Kula deresinin önü açık, zarar veremez”
Sert, “Kula deresinin önü açık, zarar veremez”
Silivri Çevre Derneği
10 08 2008
Dere yatağına Tuna
Çelik Show Room’u!
Silivri’nin Çanta Beldesi Kınalı Mevkiinde bulunan Kula deresinin hemen yanına Tuna Çelik Ofis malzemeleri fabrikası tarafından Show room yapılıyor.
Geçtiğimiz aylarda yaşanan sel felaketinde zarar gören Tuna Çelik Ofis malzemeleri fabrikası, dere yatağının hemen dibine showroom yapması dikkat çekiyor..
Kula deresine 3 metre E-5 karayoluna ise 2 metre mesafede temel kazılan yapı alanına ilgili tüm kurumlar tarafından da olur raporunun verilmesi dikkat çekti.
Dikkat çeken bir
diğer konu ise temel kazılan yapı alanına yapı ruhsatının Çanta Belediyesi
tarafından dün onaylanmış olması.
Sert, “Kula deresinin
önü açık, zarar veremez”
Konuyla ilgili görüşüne başvurduğumuz Çanta Belediye Başkanı Tahir Sert “Biz planlama yaparken İski’den ve bazı kurumlardan görüş alıyoruz.
İski’den olur raporu çıktığı içinde yapı ruhsatı verdik. Zaten ruhsatı daha yeni verildi. Geçen yıl yaşanan sel felaketinde diğer fabrika zarar görmüştü.
Ancak fabrika Kula deresi
yüzünden değil Çanta deresinin taşması yüzünden zarar görmüştü. Kula Deresinin
fabrikaya bir zararı olmaz. Çünkü derenin önü açık” dedi.
Silivri Çevre Derneği
ALİ KORSAN
10 08 2008
5 Ağustos 2008 Salı
Çanta'da Kıyak İmar...
Çanta Belediyesi, E-5 ile Kula Derenin kesiştiği köşede yer alan arsaya Tuna Çelik A.Ş. tarafından bir showroom yapılması için ruhsat vermiş. Bu inşaata ait yapı ruhsatını gördük. Bu ruhsat, kafamızda bazı soru işaretleri yarattı. Çanta Belediyesi, 5021 m2 alanın neredeyse tamamına yakın bir alana, 4907 m2 taban alanlı bir yapı yapılmasına izin vermiş. 2 kat bodrum ve yol kotu üstü 12,50 m. yüksekliğinde 2 kat, toplam 19,70 m. ve dört katlı bir inşaat ruhsatı veren Çanta Belediyesine bizim de bazı sorularımıvar:
İmar planında arsa ebadında imar verilmesi uygun mudur? Bölgede genel olarak imar planı incelendiğinde böyle bir imar verildiği görülmemiştir. Köylüye ve diğer arsa sahiplerine tanınmayan bir hak Tuna Çelik'e neden tanınmıştır?
Hafriyat arsa boyutunda yapılmış, ruhsat incelendiğinde 2 kat bodrum yapılacağı görülüyor. Alüvyon bir arazi üzerinde, çekme mesafelerine uymayan, arsa boyutunda bodrum yapmak yasal mıdır?
Ruhsat belgesi incelendiğinde yapının yol kotu yüksekliği 12,50 m. olduğu görülmüştür. İki kat imar için bu yükseklik mümkün müdür?
Arsanın batısında, Tuna Çelik ile arasından geçen Kula Deresi sık sık taşmaktadır. Böylesine sorun olan bir derede, çekme mesafesinin hiç dikkate alınmadığı görülmektedir. Bu nasıl mümkün olmaktadır? Belediye Başkanı Tahir Sert'in bir gazete demecinde, “İSKİ’den, olur raporu çıktığı için yapı ruhsatı verdik.” denilmektedir. İSKİ çekme mesafelerine dikkat etmeden, dere ile neredeyse sıfır sınırlı bir inşaata izin mi vermiştir?
Sorularımıza en kısa zamanda yanıt verilmesini rica eder, Çanta Beldesindeki bu çarpık planlamanın daha fazla ilerlemeden bir çözüme ulaştırılmasını temenni ederiz.
| |||
|
- İmar planında arsa ebadında imar verilmesi uygun mudur? Bölgede genel olarak imar planı incelendiğinde böyle bir imar verildiği görülmemiştir. Köylüye ve diğer arsa sahiplerine tanınmayan bir hak Tuna Çelik'e neden tanınmıştır?
- Hafriyat arsa boyutunda yapılmış, ruhsat incelendiğinde 2 kat bodrum yapılacağı görülüyor. Alüvyon bir arazi üzerinde, çekme mesafelerine uymayan, arsa boyutunda bodrum yapmak yasal mıdır?
- Ruhsat belgesi incelendiğinde yapının yol kotu yüksekliği 12.50 m olduğu görülmüştür. İki kat imar için bu yükseklik mümkün müdür?
- Arsanın batısında, Tuna Çelik ile arasından geçen Kula deresi sık sık taşmaktadır. Böylesine sorun olan bir derede, çekme mesafesinin hiç dikkate alınmadığı görülmektedir. Bu nasıl mümkün olmaktadır? Belediye Başkanı Tahir Sert'in bir gazete demecinde, "İSKİ'den olur raporu çıktığı için yapı ruhsatı verdik." denilmektedir. İSKİ çekme mesafelerine dikkat etmeden dere ile neredeyse sıfır sınırlı bir inşaata izin mi vermiştir.
16 Temmuz 2008 Çarşamba
Su mal değil, haktır!.. Dünyanın büyük tekelleri suyumuza el koymaya hazırlanıyor!
SİLİVRİ ÇEVRE DERNEĞİ
Su mal değil, haktır!..
Dünyanın büyük tekelleri suyumuza el
koymaya hazırlanıyor!
Yöneticilerimiz de bunun yolunu
hazırlıyor... 16.06 2008
Havamız
ve suyumuz var da yiyeceğimiz yoksa, yiyecek bir şey bulamaz da aç kalırsak,
kolay kolay ölmeyiz. Sağlıklı biriysek yalnızca su içerek pek de ciddi bir
rahatsızlıkla karşı karşıya kalmadan yaklaşık bir ay yaşarız ve yeniden yemeye
başladığımızda da bir süre sonra normal halimize döneriz. Bir aydan daha uzun
süre aç kalırsak kalıcı rahatsızlıklarla karşılaşırız.
Eğer
suyumuz yoksa işte o zaman işimiz zor. Çünkü susuz olarak en fazla üç gün
dayanabiliriz. Üç günden sonra ciddi rahatsızlıklar başlar ve çok kişi dördüncü
günü göremez.
Şimdi,
bayram değil, seyran değil, nereden çıktı bu su muhabbeti diyebilirsiniz.
Doğru, bayram değil, seyran değil, fakat aslında tam bir felaketle karşı
karşıyayız.
Su,
yaşam için havadan sonra en önemli maddedir. Vücudumuzun yüzde yetmişi sudur.
Yaş ağacın odun kısmının bile yarısı sudur. Su olmazsa dünyada yaşamın varlığı
düşünülemez. Peki su bu kadar önemliyken sularımızın durumu nedir?
Dünyanın
her tarafı sularla kaplı olsa da, bu suların ancak yüzde bir buçuğundan biraz
fazlası tatlı su olarak kullanılmaya elverişlidir. Yani içtiğimiz sular,
temizlikte kullandığımız sular, tarlalarımızı, bahçelerimizi suladığımız sular,
inşaatlarda ya da sanayide kullandığımız sular, daha da fazlası içine
çöplerimizi döktüğümüz, kanalizasyonlarımızı akıttığımız, sanayicilerin pis ve
zehirli sularını attıkları sular... İşte hepsi bu yüzde bir buçuğun içinde!..
Peki
bu yüzde bir buçuk su her zaman var olacak mı? Ne yazık ki araştırmalar,
şimdiden bu kullanılabilir suyun yarısını tükettiğimizi, önümüzdeki on
beş-yirmi yıl içinde de kalanın yarısını tüketeceğimizi gösteriyor. Yani çok
yakında dünya susuz kalacak. Bazı şavalaklar, “efendim ne olacak, kirli suları
arıtır, kullanırız” diyorlar ama o iş o kadar kolay değil. Doğru arıtırsınız,
fakat o kadar pahalıya mal olur ki, elde ettiğiniz suyu kristal sürahilerde
sergilemek dışında kullanmaya kıyamazsınız.
Ülkemizin
durumu da dünyanın geri kalanından çok farklı değil. Türkiye de su kıtlığı
çeken ülkeler arasındadır. Sularımız hızla azalmaktadır. Durum böyle iken
yöneticilerimiz önlem almak yerine geçici çözümlerle durumu idare etmeye
çalışmaktadırlar. Ne iktidar partisi AKP'nin, ne ana muhalefet partisi CHP'nin,
ne de diğer muhalefet partilerinin bu konuda bir çalışması yoktur. Çalışma bir
yana, çoğunun, böyle bir felaketin yaklaşmakta olduğunun farkında oldukları
bile şüphelidir.
Aslında
iktidarın su konusunda bir başka planı var tabii ki. Kalan suyu paraya
çevirmek. Giderek azalan ve uğrunda çok yakında savaşların çıkacağı söylenen
sularımızı ticari bir “mal” olarak tanımlayarak uluslararası su tekellerine
satmak. Üstelik de öyle böyle satmak değil. Nehiriyle, gölüyle, barajıyla, su
havzalarının tamamını uluslararası su tekellerinin denetimine verecek yasal
düzenlemelerle satmak. Öyle ki, kendi topraklarımızdan çıkan içeceğimiz su için
bile uluslararası tekellere haraç vermek zorunda kalacağız.
Suyu
bir mal haline getirme çalışmalarına son verilmelidir. Su parası olanın alıp
kullanabileceği bir mal değildir. Su yaşamsal bir maddedir. Bu nedenle her
insanın temiz ve içilebilir suya bedava ulaşma hakkı vardır. Bu yurttaş olmanın
getirdiği, insan olmanın getirdiği, canlı olmanın getirdiği bir haktır. Böyle
bir hak devredilemez.
Bu
hakkı devretmeye kalkmak, kurtuluş savaşı ile emperyalistlerden kurtarılmış
vatan topraklarını ticari anlaşmalarla emperyalistlere teslim etmek demektir.
Bu hiçbir şekilde kabul edilemez.
Su mal değil, haktır!..
Sularımızı yabancı su tekellerine
peşkeş çektirmeyelim!..
Ali
Korsan
Silivri Çevre
Derneği Başkanı
10 Haziran 2008 Salı
Silivri, Kadıköyde, köy kalkınma kooperatifine ait, köy içindeki arazide, bir baz istasyonu kuruluyor.
8 Haziran 2008 Pazar
5 Haziran 2008, yine bir dünya çevre günü
SİLİVRİ ÇEVRE DERNEĞİ
5
Haziran 2008, yine bir dünya çevre günü geldi, çattı. Bugün bir sürü kocaman
kocaman adam, sanki bir bayram kutluyor muşcasına kutlama mesajları
yayınlayacaklar. Çevreyi korumamız gerektiğini, dikkat etmezsek gelecekte çevre
sorunlarının önümüze sevimsiz manzaralar çıkaracağını falan söyleyecekler.
Hatta bunları söyleyen o kocaman adamların bazıları, bugün o sorunları
yaratanlar kendileri olsalar da utanmadan sıkılmadan gözümüzün içine baka baka
bunları söyleyecekler.
Halbuki
bugün şöyle bir etrafımıza baktığımızda kendimizi çevre sorunlarına boğulmuş
bir halde görmekteyiz. İklim değişikliği ve bunun yarattığı kuraklık başta
olmak üzere çeşitli çevre sorunları tüm insanlığı yutmak üzeredir.
Tarım
alanlarımız hızla yok olmakta, buna karşılık başta buğday ve ekmek olmak üzere
tüm temel gıdalarımız her geçen gün daha da pahalılaşmaktadır. Su sorunu tüm
dünyanın temel sorunlarından biri haline gelmiştir. Su, sanki herhangi bir
ihtiyaç maddesi imiş gibi, parası olanın alabileceği, parası olmayanın ise
uzaktan bakacağı bir hale gelmiştir. Halbuki su, hava gibi olmazsa olmaz bir
maddedir ve yaşamın temelidir. Suya ulaşmak bir haktır. İnsanların sadece
hizmet bedeli karşılığı suya ulaşabilmesi sağlanmalıdır. Su, üzerinden ticaret
yapılan bir meta olmaktan çıkarılmalıdır.
Önemli
çevre sorunlarından biri de enerji sorunudur. Enerji, hem üretirken hem de
tüketirken çevreyi olumsuz etkiler. Son zamanlarda kullanımı her gün daha
pahalı hale gelen enerjiyi, öncelikle ucuz ve temiz kaynaklardan üretmeli ve
ayrıca enerji tasarrufuna da çok önem vermeliyiz. Halbuki bugün
yöneticilerimiz, enerji tasarrufundan söz etmedikleri gibi, en kirli ve pahalı
ve çevreye en çok zararlı teknolojilerle enerji elde etmeye çalışmaktadırlar. Bir
güneş ülkesi olan ülkemizde, son zamanlardaki nükleer santral ve yeni termik
santral çalışmaları bu konuda yöneticilerimizin çevreye hiç de önem
vermediklerinin bir başka göstergesidir.
Yukardakilerin
dışında, yakın çevremizdeki sorunlara bakacak olursak, geçen yıl boyunca
mücadele ettiğimiz “kimyasal ve tehlikeli atık yakma ve depolama tesisi”
tehlikesinden henüz kurtulmuş değiliz. Şehir içindeki, zaten az olan yeşil
alanlarımız hızla yok olmakta. Her gün yeni bir yeşil alan, bir çay bahçesine
ya da lokantaya dönmekte. Trafik sorunu içinden çıkılmaz bir hale gelmiş
durumda. Yaya olarak dolaşmak neredeyse imkansız. Kaldırımların yarısı
araçlarca, yarısı dükkan sahiplerince işgal edilmiş durumda. Tüm yol kenarları
otoparka dönmüş. Silivri şehir merkezinin rahatlaması için en az üç tane, belki
daha fazla katlı otoparka acilen ihtiyaç olduğu görülmekte.
Şehir
merkezinde daha fazla yeşil alan istiyoruz!
Caddelerin
ve kaldırımların otopark olmaktan çıkarılmasını, katlı otoparklar yapılmasını
istiyoruz.
Kimyasal
ve tehlikeli atık yakma ve depolama tesisi belasının başımızdan tamamen
defedilmesini istiyoruz.
Ali Korsan
1 Mayıs 2008 Perşembe
Cezaevi AB’ye uygun atıkları değil!
Türkiye’nin en modern, Avrupa Birliği (AB) standardındaki ilk ve tek hapishanesi olan Silivri Cezaevi bulunduğu bölgede seracılık yapan köylüler Kula deresinin renginin son günlerde değiştiğini fark edince durumu Silivri Çevre Koruma Derneği’ne bildirdi. Dernek yetkilileri de, İSKİ, İstanbul İl Çevre Müdürlüğü ve Silivri Çevre Koruma Derneği’ne bildirdi.
Şikâyete ilk yanıt İSKİ’den geldi. Ekipler, derede yaptıkları incelemede atıkların cezaevinden geldiğini belirledi. Ardından dereye atık veren yağmur kanallarına yapılan bağlantılar kapatıldı. Tutanak tutularak cezaevi yönetiminden arıtma sistemini çalıştırması ve dereye atık vermemesi istendi.
‘İSKİ, kanalı kapattı’
Silivri Belediyesi Temizlik ve Çevre Müdürü Serap Tarı, cezaevinin dereye atık deşarj ettiğini doğruladı. Yağmur suyu hattından bir kaçak oluştuğunu belirten Tarı, “Yeni devreye alınmış bir sistem var burada. Yağmur suyu kanallarından karışma olduğunu belirledik. Yasal uyarı yapıldı, sorun çözüldü. İSKİ de kanalı hemen kapattı” dedi.
Yaşam alanımıza tehdit
Silivri Çevre Koruma Derneği Başkanı Ali Korsan ise, cezaevi yönetiminin mevcut arıtma sistemini çalıştırmadığını iddia ederek, şunları söyledi:
“Kanalizasyonunu arıtmadan Kula’ya akıtan cezaevi daha tam olarak faaliyete geçmeden yaşam alanlarımızı ve suyumuzu kirletmeye başladı. Silivri Belediye Başkanı Hüseyin Turan’ı ve Silivri Belediyesi Çevre Müdürlüğü’nü arayarak, duruma müdahale edilmesini istedik. Çevre Müdürlüğü görevlileri ve İSKİ yetkileri, derneğimizin uyarısı üzerine olay mahalline intikal etti. Cezaevi yönetimiyle görüşen görevliler, kanalizasyon suyunun dereye akıtılmasını önleyerek, arıtma tesisinin kullanılması yönünde uyarıda bulundular.”
Cezaevi: Çevreye duyarlıyız
Silivri Cezaevi Müdürü Necati Uyanık, atıkların dereye boşaltılmasının söz konusu olmadığını, bilginin yanlış olduğunu savundu. Uyanık, “Köylüler yağmur sularımızı atık sanmış olabilirler. Şu sıralar 600 hükümlümüz var ve atık toplama havuzlarımızın yarısı dahi dolmuş değil. Sistemi çalıştırmadığımız doğru değil. Çevreye çok duyarlıyız” dedi.
20 Nisan 2008 Pazar
Silivri'ye Cezaevi yapılmasına göz yumanlar kına yaksınlar! Cezaevinin kanalizasyonu yiyeceklerimizin içine akıyor!
SİLİVRİ ÇEVRE DERNEĞİ
20.04.2008
Silivri'ye
Cezaevi yapılmasına göz yumanlar kına yaksınlar!
Cezaevinin
kanalizasyonu yiyeceklerimizin içine akıyor!
Kısa
zaman önce faaliyete geçen Silivri Cezaevi, “az sayıda mahkum olduğu”
gerekçesiyle arıtma tesisini çalıştırmayarak kanalizasyon suyunu Kınalı/Kula
Deresi'ne verince, bölgede bulunan çiftçilerin tepkisine neden oldu. Dere
suyunun kirlenmesine seyirci kalmak istemeyen çiftçiler, soluğu Önder Çiftçi
Derneği'nde aldı. Dernek görevlileri, çiftçilerin şikayeti üzerine derneğimizi
arayarak durumu bildirdi.
Bilindiği
gibi ilçemizde seracılık ve sebzeciliğin
yaygın olarak yapıldığı bir bölge olan Yolçatı ve Çeltik köylerinden geçerek
Kınalıdan denize dökülen Kula Dere, aynı zamanda cezaevinin de yakınından
geçmektedir. Kanalizasyonunu arıtmadan Kula Dereye akıtan Silivri yeni cezaevi daha tam olarak faaliyete geçmeden
yaşam alanlarımızı ve suyumuzu
kirletmeye başladı.
Silivri Belediye Başkanı Hüseyin Turan'ı ve Silivri Belediyesi Çevre
Müdürlüğü'nü arayarak, duruma müdahale edilmesini istedik. Çevre Müdürlüğü
görevlileri ve İSKİ yetkileri, derneğimizin uyarısı üzerine olay mahalline
intikal etti. Cezaevi yönetimiyle görüşen görevliler, kanalizasyon suyunun
dereye akıtılmasını önleyerek, arıtma tesisinin kullanılması yönünde uyarıda
bulundular.
Önümüzdeki
günlerde daha da büyük kapasite ile faaliyet gösterecek olan cezaevinin, daha
büyük sorunlara gebe olduğunu ve bu sorunların önlemleri şimdiden alınmazsa
daha sonra baş edilemeyeceğini düşünmekteyiz. İlçemizin Mülki amirliğinin ve
tüm yetkililerinin şimdiden bu konuda duyarlı olmasını ve gerekli tüm önlemleri
almalarını temenni ediyoruz.
Ali Korsan
Silivri Çevre Derneği Başkanı