Adres:Piri Mehmet Paşa Mah.Cumhuriyet Cad.Makbule Yönel İş Merkezi Çekme Kat No:206 Silivri-İstanbul *** Tel: 0532.241 74 67 (Dernek Başkanı Ali Korsan'a Ait) *** e-posta: silivricevredernegi@gmail.com
DOĞA ÇEVRE SU ÇÖP KİMYASAL KÖMÜR FOSİL TOPRAK HAVA ATIK PİL EKOSİSTEM HURDA YAĞ MİKROP GÜNEŞENERJİ
28 Nisan 2011 Perşembe
İğneada’dan Ankara'ya Nükleer Santral Karşıtı Yürüyüş!..
24 Nisan 2011 Pazar
24 Nisan Çernobil Nükleer Felaketi'nin 25. Yılı...
Dünyanın en büyük nükleer felaketi olan Çernobil Nükleer Enerji Santrali'ndeki kazanın yirmi beşinci yılı dolayısıyla düzenlenmiş olan miting, Mersin, Antalya, Sinop, Ankara, İzmir, Bursa başta olmak üzere çeşitli yörelerden gelen katılımcılarla gerçekleştirildi.
Çeşitli siyasi parti ve derneklerin de katıldığı miting, bugün (24 Nisan 2011 Pazar günü) saat 13:00'te, İstanbul, Kadıköy Natilius iş merkezi önünden yürüyüşle başladı ve Kadıköy iskele meydanındaki konuşmaların ardından gerçekleşen konser ile bitti.
Yürüyüş ve miting boyunca; "Halkına Fransız Kalma, Nükleer Santral Yapma"; "Tüpçü Başkan İstemiyoruz"; "Nükleere Hayır"; "Akkuyu Çernobil Olmayacak"; "Ne Dünyada, Ne Türkiye’de Nükleer Santral İstemiyoruz" gibi nükleer santrallere karşı çeşitli sloganlar atıldı.
Ritmart grubu yürüyüş boyunca çeşitli müziklerle tempo tuttu. Leman Bisiklet grubundan bisikletçiler de bisikletleriyle eyleme katıldılar.
Çok renkli geçen yürüyüş ve miting eğlenceli bir şekilde sona erdi. Silivri Çevre Derneği'nden Ali Korsan, Lütfü Ertürk ve Ertuğrul Akçaoğlu da mitinge katılanlar arasındaydı.
Ne Nükleer, Ne Termik, Ne HES; Bu Güneş, Bu Rüzgâr Bize Yeter!..
10 Nisan 2011 Pazar
"Türkiye ile Avrupa'da Nükleer Santraller ve Siyaset" Toplantısı Yapıldı
Yeşil ve Sol grubundan Ender Eren, Fukuşima Nükleer Santralı kazası sonrasında Avrupa’da değişen nükleer karşıtı tavırları ve bunların ışığında, başta Almanya olmak üzere diğer Avrupa ülkelerindeki nükleer karşıtı siyasetleri gözden geçirdi. Almanya’nın, yedi adet nükleer santrali hemen kapatma kararı aldığını anlatan Ender Eren, Almanya’nın önümüzdeki dönemde yeni enerji yatırımlarını rüzgâr, güneş, jeotermal, biokütle gibi alternatif enerji kaynaklarına yapacağını ve 2030’larda alternatif enerji kaynaklarından elde edilecek enerjinin, ülkenin ihtiyacının yüzde altmış beşini karşılayacağını anlattı.
8 Nisan 2011 Cuma
Türkiye ile Avrupa'da Nükleer Santraller ve Siyaset
11Silivri Çevre Derneği, Nükleer Karşıtı Platform (NKP) üyesi Yeşil ve Sol grubunun katkılarıyla, Çernobil Nükleer Santral kazasının yirmibeşinci yılında ve Fukişima Nükleer Santralindeki patlama ve büyük sızıntıların gölgesinde “Türkiye ile Avrupa'da Nükleer Santraller ve Siyaset” konulu bir toplantı düzenliyor.
Bilindiği gibi AKP hükümeti, Ruslarla işbirliği yaparak, 17 Nisan 2011’de Akkuyu'da temel atmaya niyetleniyor. Bundan sonraki planları ise önce Sinop'a, ardından Kırklareli’nin İğneada beldesine birer santral daha kurmak. Yani hemen yanı başımıza...29 Mart 2011 Salı
Kadınlar Ergene İçin Yürüdü!..
28 Mart 2011 Pazartesi
Silivri Belediyesi Çalışıyor (mu?)
Niyetleri iş yapıyor gözükmek mi? Öyleyse, yapılacak çok iş var. Onları yapsınlar! Gerçekten balıkçıların atık sularını temizlemek istiyorlarsa, suları kanalizasyona bağlayıp, açığa göndersinler. Yoksa tekrar balıkçıların önüne akıtılacaksa bu kadar masrafa ne gerek var.
Balıkçılar, balıklarını yıkamak için aynı yerden su çekiyorlar. Aynı yere atık sularını atıyorlar. Yazın, orasının nasıl koktuğunu hepimiz biliyoruz. İş yapmak istiyorsanız, atık suları kanalizasyona verin. Yoksa iş yapıyor gözükmek için milletin parasını çarçur etmeyin. Çalışıyor gözükmek için iş uydurmanın gereği yok!
Hazır eliniz değmişken, kazdığınız yerin az ilerisindeki kanalları da kanalizasyona bağlayın. Bir işe yaramış olursunuz!..
Temiz Deniz, Sağlıklı Çevre İstiyoruz!..
22 Mart 2011 Salı
Trakya'da, Temiz Ve Sağlıklı Bir Çevrede, Ayçiçekleri İle Beraber Yaşamak İsteyenler İçin Uzunköprü'de Eylem ve Konser...
Trakya Üniversitesi’nin yaptığı bir araştırmanın sonucu, acı gerçeği apaçık vurguluyor: Ergene Nehri’nin yararlı kullanımı ortadan kalkmıştır, Ergene Nehri bitmiştir…
Yaklaşık 280 km. uzunluğa sahip Ergene Nehri’ni besleyen kollar, bugün birer “Atık Su Toplama” kanalı gibi çalışıyor.
“Şeytan Dörtgeni” olarak adlandırılan ve sanayileşmenin yoğun olduğu Çorlu, Çerkezköy, Muratlı ve Lüleburgaz bölgesinin atık suları, nehrin sularına karışıyor. Özellikle Çorlu-Çerkezköy bölgesinde faaliyet gösteren ve birçoğu ruhsatsız olarak üretim yapan yaklaşık bin beş yüz sanayi tesisinin atıkları, hiçbir arıtma uygulanmadan, havzaya bırakılıyor. Arıtma tesisine sahip az sayıda işletme de bu tesislerini verimli bir biçimde kullanmıyorlar. Bölgedeki işletmeler her gün yeraltından 5 milyon metreküp temiz su çekiyorlar ve sonra, kirlettikleri bu suyu, denetimsiz bir biçimde havzaya geri bırakıyorlar. 15 yıl önce elli metreden çekilebilen yeraltı suyuna günümüzde üç yüz-üç yüz elli metrede ulaşılabiliyor. Yeraltı sularının yoğun kullanımı sonucu bölgenin hidroekolojik yapısı da bozuldu. Bunun sonucunda, yakında içecek su bulmakta da sıkıntı çekeceğiz. Bu kirliliğin bir sonucu olarak sekiz yüz bin kişinin yaşadığı Ergene Havzası’nda çok ciddi sağlık sorunları yaşanıyor. Özellikle akciğer kanseri ve kalın bağırsak kanseri başta olmak üzere diğer kanser türlerinde büyük bir artış gözlemleniyor.
Bu kirlilik, sadece bölge insanının sağlığını tehdit etmiyor. Bu topraklarda üretilen tarım ürünleri, Türkiye’nin diğer bölgelerinde de tüketildiğinden, bu sorun hepimiz için kanser tehdidi oluşturuyor. Tarım ürünlerindeki kirlilik, çiftçilerin maddi kayıplarına da neden olmaktadır. Bir yandan sağlıklarını, diğer yandan gelirlerini kaybediyorlar. Bu da bölgedeki yaşamı daha da zorlaştırıyor. Ergene Havzasındaki bu sorunu, daha önce çeşitli etkinlilerle duyurmaya çalışan Trakya Ergene İnisiyatifi, 23 Mart 2011 Çarşamba günü saat 19.00’da Taksim Tramvay durağında yapacağı basın açıklamasıyla bir kez daha kamuoyuna anlatıyor. Trakya Ergene İnisiyatifi'nin yeni etkinliği, 26 Mart 2011 Cumartesi günü, sanayiden uzak, tarıma dayalı yaşam şekliyle sanayinin kirliliğinden en çok etkilenen Uzunköprü’de bir basın açıklaması ve açık hava konseri ile sorunu bir kez daha duyurmak olacak. Konserde sanatçı Şevval Sam şarkılarını “Temiz Bir Ergene, Yaşanabilir Bir Trakya” için seslendirecek.
24 Şubat 2011 Perşembe
Silivri CHP Gençlik Kollarından Derneğimize Ziyaret
Silivri CHP Gençlik Kollarından Birkan Çakır, Tayfun Zeki Şahin, Ayten Yapıcı ve Ertürk Kerpiçci'nin katıldığı toplantıya Silivri Çevre Derneği'nden Ali Korsan, Ertuğrul Akçaoğlu, Emrah Maşalacı, Fatma Sarıbıyık, Lütfü Ertürk, Erdal Özer ve Turgay Duru katıldı.
Silivri ve Türkiye'nin çevre sorunları üzerinde görüş alış verişinde bulunduğumuz toplantıda, bundan sonraki dönemde daha sık bir araya gelerek Silivri'nin çevre sorunları ile ilgili ortak çalışmalar yapmak üzere fikir birliğine varıldı.
CHP'nin, çevre sorunlarına yaklaşımının ve bunun yetersizliğinin de konuşulduğu toplantıda, CHP'li gençlerin bir görevinin de ülke çapında önemli olan çevre sorunlarının parti kademelerinde tartışılmasını sağlamak ve bunların parti programında yer almasına çalışmak olduğu konuşuldu.
Ülkenin genel çevre sorunları olarak nükleer santraller, her dereye yapılmaya çalışılan hidrolik santraller, ülkenin her köşesine açılmak istenen zehirli madencilik tesisleri ile genetiği değiştirilmiş organizmalar ve yerel tohumların kullanılmasının yasaklanması üzerinde konuşuldu.
Silivri'nin yerel sorunları arasında da cezaevinin ve çeşitli sanayi kuruluşlarının atıklarını derelere boşaltması, ayrıca kum ocaklarından derelere salınan ve dere yataklarını dolduran miller, Silivri'ye yapılması tasarlanan havaalanı, şehiriçi trafiği ve katlı otoparklar yapılarak çözümlenmesi konuları konuşuldu. Ayrıca sürekli plan tadilatları yapılarak, yeşil alan olarak ayrılmış alanların imara açılması ya da yeşil alanlardan vazgeçilerek otopark olarak kullanılması ve Silivri'nin giderek yeşil alanlardan mahrum bir beton yığını haline gelmesinin yarattığı sorunlar da konuşulan konular arasında yer aldı.
24 Aralık 2010 Cuma
SİLİVRİ ÇEVRE DERNEĞİ: AKP'ye Cevabımızdır...
AKP'ye Cevabımızdır...
SİLİVRİ ÇEVRE DERNEĞİ
23 Aralık 2010 Perşembe
AKP'ye Cevabımızdır...
Neyse gelelim konumuza...
İstanbul’a yapılacak 3. havaalanı, İstanbulumuzun daha yaşanabilir olmasını amaçlayan 1/100.000’lük çevre düzeni planının çok önemli bir parçasıymış. Bu plan İstanbul ilinde yaşayan, sadece insanların değil, tüm canlıların ihtiyaçlarını göz önüne alarak düzenlenmişmiş. İstanbul İl sınırı içerisinde şehre nefes aldıran ormanların korunması, tabii buna bağlı olarak oradaki doğal hayatın da korunması, tarım alanlarının, su toplama havzalarının hatta göçmen kuşların uçuş güzergâhları bile göz önüne alınarak hazırlanmış bilimsel bir projeymiş. Havaalanı da bu projenin ayrılmaz bir parçasıymış. Havaalanının yapılmak istenmesi demek tarım alanlarının yok edilmesi anlamına gelmezmiş. Zaten böyle bir şey de söz konusu olamazmış.
Mış mış da mış mış, diye uzayıp giden, ama inandırıcılığı olmayan bir yazı. Neymiş efendim, hazırlanmış plan, ormanları, su toplama havzalarını, hatta göçmen kuşları bile göz önüne alarak hazırlanmış bir planmış.
Ne demiş atalarımız... “Ayinesi iştir kişinin laf'a bakılmaz”. Yani, adamın dediğine değil, yaptığı işe bak demişler. Biz de şöyle bir bakıyoruz, üçüncü havaalanından önce yapılmak istenen bir üçüncü köprü var. Bu köprü nereye yapılacak, bu köprünün çevre yolları nereden geçecek diye. Aman Tanrım. Neredeyse tamamı ormanların içinden geçiyor. Tam bir orman katliamı. Ne demişlerdi yukarıda? Planları ormanlara saygılıymış!..
Şimdi, “nereden çıktı bu üçüncü köprü” derseniz, onu da açıklayalım. Bu üçüncü köprü ile üçüncü havaalanı birbirini tamamlayan projeler. Üçüncü köprünün bir ayağı da üçüncü havaalanına bağlanacak. Hangi yoldan geçip birbirlerine bağlanacaklar? Ormanların, tarım arazilerinin ve su toplama havzalarının içinden geçerek, birbirlerine bağlanacaklar.
Az yukarıda ormanları, tarım arazilerini, su havzalarını göz önüne alarak hazırladık projelerimizi, dememişler miydi? Sanırım tam da böyle yapmışlar. Ormanların, tarım arazilerinin ve su havzalarının üstünden geçecek, onları yok edecek projeler hazırlamışlar.
Bu projeler, burada bitecek sanmayın. Ardından bir de liman projesi gelecek. Yeni bir karayolu var, köprüsü ve çevre yolları var, havaalanı var. Limanı olmazsa olur mu? Gümüşyaka’ya da bir liman koyduk mu tamam olur. Bu da yeni bir proje değil. Ne zamandır söyleyip duruyorlar zaten. Tabii liman dediğiniz de öyle denize iki mendirek yapmakla bitmiyor. Onun da karadaki tesisleri, depoları, bağlantı yolları, derken Gümüşyaka ve çevresindeki tarım alanlarını da arada harcayıverdik gitti.
Bir de on yıl içinde Silivri'ye yerleşecek bir buçuk milyon insan sorunu mu vardı? Bunu ikiyle çarpın. Böyle projeler yapılırken her şey bol tutulur da nedense insan sayısı az tutulur.
Bu insanları nereye yerleştireceksiniz? Yaptığınız projelerde nereleri yerleşim alanı olarak ayırdınız? Bu alanlar; tarım alanı ya da su havzası değil mi?
Bir de bu insanların nereden geleceği sorusu vardı. Verdiğiniz cevaba kahkahalarla gülmekten kırıldık. Bu insanlar Anadolu'dan göç etmeyeceklermiş. İstanbul'un diğer semtlerinden geleceklermiş. Zaten hep böyle olmuştur. 2000 Nüfus Sayımında, nüfusu 50 binin altında olan Silivri'ye, hep İstanbul'un başka semtlerinden insanlar gelmişler ve nüfusu bugün 150 bin yapmışlardır.
İstanbul zaten hiç göç almaz. İstanbullu kadınlar, bir gün başımıza en az üç çocuk doğurun diyen bir başbakanın geleceğini bilerek, önceden tedbir almışlar, üçer, beşer doğurarak İstanbul'un nüfusunu arttırmışlardır. Yoksa haşa İstanbul'a kimse göç etmez. Son elli yılda Türkiye'nin nüfusu iki buçuk kat artarken, İstanbul'un nüfusunun on kat artmasının göçle hiçbir ilgisi yoktur. Bütün kabahat İstanbullu kadınların doğurganlığındadır.
Tabii milyonlarca insan gelince, bu insanların hepsi de havaalanında çalışmayacağına göre, bu insanlara da iş bulmak, dolayısıyla iş alanı açmak lazım. Bunları da planladınız mı? Nerelere yeni iş alanları açacaksınız? O alanların özellikleri nedir? Bir buçuk milyon yeni insan. 40 bin'inin havaalanında çalışacağını söylemişsiniz. Geri kalanların birazının çocuk, birazının da yaşlı olduğunu varsayarsak, nereden baksanız yedi-sekiz yüzbin insana iş bulmanız gerekecek.
Siz Silivrililer'in iyi ücretlerle iş bulacaklarını mı söylemiştiniz. Tam tersine, yeni gelen yüz binlerce işsizle, iş için çekişiyor olmasınlar sakın. Üstelik de bu kadar işsiz varken, iş ücretlerinin düşeceği bir pazarda...
Ayrıca bu insanlara nereden yiyecek ve su sağlayacağınızı da sormuştuk. Bu konuda bir fikir beyan etmemişsiniz.
Bununla da bitmiyor. Bu insanlara çarşı-pazar lazım, okul lazım, hastane lazım. Ama doğru ya siz bunları da planlamışsınızdır. Yazınızın başında daha yaşanabilir bir İstanbul lafları ederken, yazınızın sonunda il olma yolunda giden bir Silivri'den söz etmişsiniz. Hayal mi gördünüz, rüya mı gördünüz bilemeyiz, ama uyurken üstünüz açılmış olmasın.
Tekrar söylüyoruz. Eğer ülke insanlarına hizmet götürmek istiyorsanız. Onları göçe zorlamayacak, evlerini barklarını terk etmelerine sebep olmayacak projeler üretin. Hizmet götürmeniz gereken yerler yalnızca İstanbul ve birkaç başka büyük şehir değildir. Türkiye'nin seksen bir ili, sayısız ilçesi var. Bunların hepsine hizmet götürmek gerekir. İnsanlar kendi şehirlerinde, evlerinde, karınları tok, mutlu, sağlıklı yaşasınlar. İki damla yağmur yağdığında, üç kar tanesi düştüğünde ülkede hayat felce uğramasın.
Eğer AKP olarak Silivri için bir şeyler yapmak istiyorsanız, bırakın havaalanını filan, İSKİ'nin üç yıl önce kazıp her yere boru döşedikten sonra arıtma tesisini neden yapmadan yarım bırakıp gittiğini takip edin. Yazın sıcak oldu, kışın soğuk oldu deyip, ikide bir kesilen Silivri'nin elektrik sorununu takip edip bir çözüm bulun. Hani siyaset yapıyorsunuz ya, hani iktidardasınız ya, Silivri için bir şeyler yapın. Silivri'ye, Silivrili'ye bir faydanız dokunsun.
Üçüncü köprüye ve üçüncü havaalanına hayır!
Göç yaratan politikalara ve yatırımlara hayır!
Yeşil ve sağlıklı bir Silivri'de yaşamak istiyoruz!
Silivri Çevre Derneği Başkanı
Ali Korsan
Silivri Çevre Derneği Basın Sözcüsü
Ertuğrul Akçaoğlu
16 Aralık 2010 Perşembe
SİLİVRİ ÇEVRE DERNEĞİ: İsa'ya da yaranamadık, Musa'ya da...
İsa'ya da yaranamadık, Musa'ya da...