DOĞA ÇEVRE SU ÇÖP KİMYASAL KÖMÜR FOSİL TOPRAK HAVA ATIK PİL EKOSİSTEM HURDA YAĞ MİKROP GÜNEŞENERJİ

28 Nisan 2011 Perşembe

İğneada’dan Ankara'ya Nükleer Santral Karşıtı Yürüyüş!..

                                   İğneada’dan Ankara'ya Nükleer Santral Karşıtı Yürüyüş!.

İğneada'dan yürüyüşe başlayarak, Ankara'ya gitmek üzere yola çıkan Nükleer Santral Karşıtı eylemci Timur Daniş, 28 Nisan 2011 Perşembe akşamı Silivri’ye vardı. Silivri Çevre Derneği Başkanı Ali Korsan ve dernek üyelerince karşılanan Timur Daniş geceyi Silivri’de, Silivri Çevre Derneği'nin misafiri olarak geçirdi ve cuma sabahı erkenden yola koyularak İstanbul’a doğru yürüyüşüne devam etti.

Timur Daniş, İstanbul'da diğer yürüyüşçülerle buluşacak. 1 Mayıs'tan sonra İstanbul’dan Ankara’ya doğru yola devam edecek olan yürüyüşçüler, 22 Mayıs'ta Ankara'da olacaklar.

Ülkemizin 25 yıl önceki kazada yanan Çernobil Nükleer Santralından nasıl etkilendiği ve Japonya’daki yeni Fukuşima Kazasının etkileri de hâlâ gözler önündeyken nasıl böyle akıl almaz bir projeye adım atmaya niyetlendiği anlaşılmaz bir şeydir. Bu projeleri savunanların bir kere, beş kere değil, yüzlerce kere düşünüp sonra da bu projelerden vazgeçmeleri gerektiğini söyleyen Timur Daniş, Türkiye’nin nükleer enerjiye ihtiyacı olmadığını bunun siyasi bir karar olduğunu söyledi.

Önce gazetecilerin sorularını yanıtlayan Timur Daniş, akşamleyin de Silivri Çevre Derneği üyeleriyle sohbet etti. 

                                                                                                           SİLİVRİ ÇEVRE DERNEĞİ
                                                                                                                            Ali KORSAN

24 Nisan 2011 Pazar

24 Nisan Çernobil Nükleer Felaketi'nin 25. Yılı...

24 Nisan Çernobil Nükleer Felaketi'nin 25. Yılı Mitingi, Türkiye’nin Her Yerinden Gelen Katılımcılarla Gerçekleşti...

Dünyanın en büyük nükleer felaketi olan Çernobil Nükleer Enerji Santrali'ndeki kazanın yirmi beşinci yılı dolayısıyla düzenlenmiş olan miting, Mersin, Antalya, Sinop, Ankara, İzmir, Bursa başta olmak üzere çeşitli yörelerden gelen katılımcılarla gerçekleştirildi.

Çeşitli siyasi parti ve derneklerin de katıldığı miting, bugün (24 Nisan 2011 Pazar günü) saat 13:00'te, İstanbul, Kadıköy Natilius iş merkezi önünden yürüyüşle başladı ve Kadıköy iskele meydanındaki konuşmaların ardından gerçekleşen konser ile bitti.

Yürüyüş ve miting boyunca; "Halkına Fransız Kalma, Nükleer Santral Yapma"; "Tüpçü Başkan İstemiyoruz"; "Nükleere Hayır"; "Akkuyu Çernobil Olmayacak"; "Ne Dünyada, Ne Türkiye’de Nükleer Santral İstemiyoruz" gibi nükleer santrallere karşı çeşitli sloganlar atıldı.

Ritmart grubu yürüyüş boyunca çeşitli müziklerle tempo tuttu. Leman Bisiklet grubundan bisikletçiler de bisikletleriyle eyleme katıldılar.

Çok renkli geçen yürüyüş ve miting eğlenceli bir şekilde sona erdi. Silivri Çevre Derneği'nden Ali Korsan, Lütfü Ertürk ve Ertuğrul Akçaoğlu da mitinge katılanlar arasındaydı.

Ne Nükleer, Ne Termik, Ne HES; Bu Güneş, Bu Rüzgâr Bize Yeter!..


10 Nisan 2011 Pazar

"Türkiye ile Avrupa'da Nükleer Santraller ve Siyaset" Toplantısı Yapıldı


Silivri Çevre Derneği ile Yeşil ve Sol grubunun birlikte düzenlediği “Türkiye ile Avrupa'da Nükleer Santraller ve Siyaset” adlı toplantı, bugün (10 Nisan 2011 Pazar) saat 14.00’te, Silivri Çevre Derneği’nde yapıldı. Toplantıya Silivri Çevre Derneği'nden Ali Korsan, Ertuğrul Akçaoğlu, Lütfü Ertürk ve adem akıncıoğlu ile derneğin eski yöneticilerinden Nursel Erel, AKP Silivri ilçe yönetiminden İslam İbracık ve Saime Abegey, Aynur Havva Keskin, Önel Akalın, Mustafa Cevdet Arslan gibi isimler katıldı.



Yeşil ve Sol grubundan Ender Eren, Fukuşima Nükleer Santralı kazası sonrasında Avrupa’da değişen nükleer karşıtı tavırları ve bunların ışığında, başta Almanya olmak üzere diğer Avrupa ülkelerindeki nükleer karşıtı siyasetleri gözden geçirdi. Almanya’nın, yedi adet nükleer santrali hemen kapatma kararı aldığını anlatan Ender Eren, Almanya’nın önümüzdeki dönemde yeni enerji yatırımlarını rüzgâr, güneş, jeotermal, biokütle gibi alternatif enerji kaynaklarına yapacağını ve 2030’larda alternatif enerji kaynaklarından elde edilecek enerjinin, ülkenin ihtiyacının yüzde altmış beşini karşılayacağını anlattı.





Avrupa Birliği ülkelerinde bulunan 147 adet santralin kapatılmasının düşünüldüğünü, bunların programlanarak kapatılacağını fakat kapatılan santrallerin nasıl kaldırılacağının ciddi bir problem olduğunu da sözlerine ekleyen Ender Eren, Avrupalılar tüm santrallerini kaldırmaya çalışırken, Türkiye’nin bu koşullarda hâlâ nükleer santral yapmaya çabalamasının siyaseten aymazlık olduğunu söyledi. Türkiye’de önce Mersin-Akkuyu'ya, ardından Sinop'a santral yapacağını açıklayan hükümet şimdi de Kırklareli-İğneada’ya santral yapacağını söylüyor. İğneada, longoz ormanları dolayısıyla korunması gereken dünya harikası bir yerdir. Buraya santral yapmak, hatta herhangi bir endüstri yatırımı yapmak cinayettir. Bunun önlenmesi gerekir dedi.



Türkiye’nin Nükleer Santrallere ihtiyacı olmadığı gibi, son zamanlarda her dereye yapılmaya çalışılan küçük hidroelektrik santrallere de (HES) ihtiyacı olmadığını, bu santrallerin topunu bir araya getirdiğinizde elde edilecek enerjinin, Türkiye’nin ihtiyacının yüzde beşini karşılayacağını, bunun ise enerji tasarrufuyla bile karşılanabileceğini, bu nedenle derelerin özgürce akmasının engellenmesinin doğaya ve orada yaşayan yurttaşlara ihanet olduğunu dile getiren Ender Eren; Türkiye’de altmış dört bin köy olduğunu, her köye yapılacak bir megavatlık bir rüzgâr türbini ile Türkiye’nin enerji devrimi yaşayacağını, bugünkü kurulu gücünün bir buçuk katı enerji elde edilebileceğini, buna güneş, jeotermal, biyokütle, biyogaz gibi yenilenebilir enerjiler de katıldığında Türkiye’nin hiçbir zaman enerji sorunu olmayacağını, böylece ne petrol, ne doğal gaz, ne kömür, ne de nükleer enerji gibi kirletici enerjilere ihtiyacımız kalmayacağı söyledi. Toplantı, katılımcıların sohbetleriyle sonuçlandı.



Toplantıdan sonra grup, Silivri meydanında, sahilde ve çay bahçelerinde Nükleer Karşıtı Platformun (NKP) 24 Nisan 2011’de, Kadıköy İskele Meydanında düzenleyeceği "mitinge çağrı" el ilanlarını dağıttılar.



8 Nisan 2011 Cuma

Türkiye ile Avrupa'da Nükleer Santraller ve Siyaset


11Silivri Çevre Derneği, Nükleer Karşıtı Platform (NKP) üyesi Yeşil ve Sol grubunun katkılarıyla, Çernobil Nükleer Santral kazasının yirmibeşinci yılında ve Fukişima Nükleer Santralindeki patlama ve büyük sızıntıların gölgesinde “Türkiye ile Avrupa'da Nükleer Santraller ve Siyaset” konulu bir toplantı düzenliyor.

Bilindiği gibi AKP hükümeti, Ruslarla işbirliği yaparak, 17 Nisan 2011’de Akkuyu'da temel atmaya niyetleniyor. Bundan sonraki planları ise önce Sinop'a, ardından Kırklareli’nin İğneada beldesine birer santral daha kurmak. Yani hemen yanı başımıza...


Bu nedenle, nükleer santrallar hakkında bilgilenmek üzere, “Türkiye ile Avrupa'da Nükleer Santraller ve Siyaset” konulu bir toplantı düzenledik. 10 Nisan 2011 Pazar günü saat 14:00’te, dernek merkezimizde düzenlediğimiz toplantıya tüm Silivrililer davetlidir.                                                                                                                                                                                                                                                                                                                          SİLİVRİ ÇEVRE DERNEĞİ                                                                                                                       BAŞKANI ALİ KORSAN

29 Mart 2011 Salı

Kadınlar Ergene İçin Yürüdü!..



Edirne'nin Uzunköprü ilçesinde, Ergene İnisiyatifi öncülüğünde bir araya gelen Uzunköprülüler ile Trakya ve İstanbul’un çevre örgütleri, Ergene’deki kirliliği protesto etmek için buluştular. Silivri Çevre Derneği’nden Ali Korsan, Lütfü Ertürk, Ertuğrul Akçaoğlu ve adem akıncıoğlu da yürüyüşe katılanlar arasındaydı.

Kadınların öncülüğünde yapılan eyleme, ünlü ses sanatçısı Şevval Sam da katıldı. Toplanma alanından Ergene’ye yürüyen topluluk, tarihi köprünün ana gözünün altından su örneği alarak, bunu Çevre Bakanlığı’na ve Başbakanlık’a göndereceklerini söylediler. İnsanların yoğun kirlilik nedeniyle nefes almakta zorlandığı bölgeden örnek alındıktan sonra, yürüyüşe katılmış olan Şevval Sam basın bildirisini okudu.

Şevval Sam tarafından okunan basın bildirisinin metni şu şekildeydi: “Yıldız Dağları’ndan doğup Saros Körfezi’ne dökülen Ergene Nehri; bir zamanlar, geçtiği topraklara hayat veren, bölgedeki tarım arazilerini besleyen bir nehirdi. Şimdi ölüm taşıyor, canlı hayatı tehdit ediyor, can alıyor. Bugün Ergene Nehri, Türkiye'nin en kirli nehri ve artık Ergene'de su değil, zehir akıyor. Nehir, ciddi ağır metaller ve kimyasallarla yüklü, dayanılmaz kokulu, pas renginde bir suya dönüştü. Toprak kirlendi, ayçiçekleri küçüldü... Trakya Üniversitesi’nin yaptığı bir araştırmanın sonucu, acı gerçeği apaçık vurguluyor: Ergene Nehri'nin yararlı kullanımı ortadan kalkmıştır, Ergene Nehri bitme noktasındadır... Yaklaşık 280 km. uzunluğa sahip Ergene Nehri’ni besleyen kollar bugün birer "Atık Su Toplama" kanalı gibi çalışıyor. "Şeytan Dörtgeni” olarak adlandırılan ve sanayileşmenin yoğun olarak bulunduğu Çorlu, Çerkezköy, Muratlı ve Lüleburgaz bölgesinin atık suları, nehrin sularına karışıyor. Özellikle Çorlu-Çerkezköy bölgesinde faaliyet gösteren ve birçoğu ruhsatsız olarak üretim yapan yaklaşık binbeşyüz sanayi tesisinin atıkları, hiçbir arıtma uygulanmadan, havzaya bırakılıyor. 2002 yılında TBMM bünyesinde kurulan komisyonun 2003 yılı raporunda da belirtildiği gibi havzadaki kirliliğin % 75'i bu sanayi bölgesinden kaynaklanıyor. Arıtma tesisine sahip az sayıda işletme de bu tesisleri verimli bir biçimde kullanmıyorlar. Bu işletmeler her gün yeraltından beş milyon metreküp temiz su çekiyorlar ve sonra, kirlettikleri bu suyu, denetimsiz bir biçimde havzaya geri bırakıyorlar. 15 yıl önce elli metreden çekilebilen yeraltı suyuna, günümüzde üçyüz-üçyüzelli metrede ulaşılabiliyor. Yeraltı sularının yoğun kullanımı sonucu bölgenin hidroekolojik yapısı da bozuldu. Geçen aylarda Macaristan'da yaşanan kaza sonucu toprağa karışan kirletici su miktarı kadar atık su, bu bölgede her gün toprağa bırakılıyor ve ne yazık ki bu durum, medyanın çok geniş bir kesimince, bir haber değeri bile taşımıyor. Bu kirliliğin bir sonucu olarak, sekizyüz bin kişinin yaşadığı Ergene Havzası'nda, çok ciddi sağlık sorunları yaşanıyor. Özellikle akciğer kanseri ve kalın bağırsak kanseri başta olmak üzere, diğer kanser türlerinde büyük bir artış gözlemleniyor. Bu kirlilik sadece bölge insanının sağlığını tehdit etmiyor. Sudaki kirlilikten payını alan bu topraklarda üretilen tarım ürünleri, Türkiye’nin diğer bölgelerinde de tüketildiğinden, bu sorun hepimiz için kanser tehdidi oluşturmaktadır. Tarım ürünlerindeki kirlilik, çiftçilerin maddi kayıplarına da neden olmaktadır. Edirne'nin Uzunköprü ilçesindeki çeltik üreticilerinin Ergene Nehri kirliliği nedeniyle 2001 yılında Çevre Bakanlığı aleyhine açtıkları davayı kazanmaları, bu kirliliğin bir anlamda tescil edilmesidir. 1982 Anayasası'nın 56. Maddesi: "Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirliliğini önlemek devletin ve vatandaşların ödevidir." der. Bu maddeden yola çıkarak, sorunun vardığı noktadaki çözümsüzlüğe seyirci kalan başta Çevre ve Orman Bakanlığı olmak üzere, bölge milletvekillerini, devletin ilgili kurumlarındaki yetkilileri çözüm için somut adımlar atmaya davet ediyoruz. Yeraltı sularının kullanılması yönetmeliğinin tavizsiz uygulanmasını, atık suların temizlenerek yeniden kullanımının sağlanmasını, kirletilen Ergene Nehri’nin bizzat kirletenler tarafından temizlenmesini, sanayi tesislerinin denetiminin sıkı bir biçimde yapılmasını ve kural dışı kullanımlara karşı her türlü cezai yaptırımın uygulanmasını talep ediyoruz. Sorun çözülene kadar sorunun takipçisi olacağımızın bilinmesini istiyoruz...”

Çerkezköy, Çorlu, Lüleburgaz ve Muratlı'da yoğunlaşan binbeşyüz civarındaki fabrikanın atık sularıyla kirlenen Ergene Nehri’nin tekrar canlandırılmasını talep eden göstericiler, Ergene’yi kirletenler aleyhinde sloganlar attılar.

Şevval Sam'ın basın bildirisini okumasının ardından tekrar yürüyüşe geçen grup, 1270 metrelik tarihi uzun köprüyü baştan sona yürüyerek ve sloganlar atarak ilçe merkezine ulaştılar. Uzunköprü Belediye Başkanı Enis İşbilen ve eşi Ebru İşbilen de yürüyüşe katılarak, destek verdiler.

Gündüz, yürüyüşe katılarak eyleme destek veren Şevval Sam, akşam saat 20.00’de Uzunköprü Belediyesi Ergene Şehir Stadyumunda, üçbin civarında Uzunköprülü’ye harika bir konser verdi. Konserden önce Ergene İnisiyatifi’nden Necla Demirci ve Uzunköprü Belediye Başkanı Enis İşbilen birer konuşma yaptılar. Daha sonra konserine başlayan Şevval Sam da "Ergene Nehri kirliliği mücadelesinde her zaman yanınızda olacağım. Bu kirliliğe karşı çıkan ve eylemlerle sesini duyurmaya çalışan herkesi kutluyorum” dedi. Ardından, hareketli şarkılarla devam eden konser ile beraber günün etkinlikleri sona erdi.

28 Mart 2011 Pazartesi

Silivri Belediyesi Çalışıyor (mu?)

Silivri Belediyesi çalışıyor (!). Balıkçıların satış tezgâhları önünde kanal kazıp balıkçıların atık sularını toplayıp denize boşaltıyor. Zaten sular aynı yere akıyordu. Neden daha büyük bir kanal yapıp, para harcayıp, suları tekrar aynı yere akıtıyorlar?

Niyetleri iş yapıyor gözükmek mi? Öyleyse, yapılacak çok iş var. Onları yapsınlar! Gerçekten balıkçıların atık sularını temizlemek istiyorlarsa, suları kanalizasyona bağlayıp, açığa göndersinler. Yoksa tekrar balıkçıların önüne akıtılacaksa bu kadar masrafa ne gerek var.

Balıkçılar, balıklarını yıkamak için aynı yerden su çekiyorlar. Aynı yere atık sularını atıyorlar. Yazın, orasının nasıl koktuğunu hepimiz biliyoruz. İş yapmak istiyorsanız, atık suları kanalizasyona verin. Yoksa iş yapıyor gözükmek için milletin parasını çarçur etmeyin. Çalışıyor gözükmek için iş uydurmanın gereği yok!

Hazır eliniz değmişken, kazdığınız yerin az ilerisindeki kanalları da kanalizasyona bağlayın. Bir işe yaramış olursunuz!..

Temiz Deniz, Sağlıklı Çevre İstiyoruz!..

22 Mart 2011 Salı

Trakya'da, Temiz Ve Sağlıklı Bir Çevrede, Ayçiçekleri İle Beraber Yaşamak İsteyenler İçin Uzunköprü'de Eylem ve Konser...




Yıldız Dağları’ndan doğup Saros Körfezi’ne dökülen Ergene Nehri, bir zamanlar tüm Trakya'ya hayat veren, bölgedeki tarım arazilerini besleyen bir nehirdi. Şimdi ölüm taşıyor, canlı hayatı tehdit ediyor, can alıyor. Ergene Nehri, Türkiye’nin en kirli nehri… Artık Ergene’de su değil zehir akıyor. Ergene, ciddi ağır metaller ve kimyasallarla yüklü, dayanılmaz kokulu, pas renginde bir suya dönüştü. Toprak kirlendi, ayçiçekleri küçüldü, yaşamlar tehdit ediliyor…
Trakya Üniversitesi’nin yaptığı bir araştırmanın sonucu, acı gerçeği apaçık vurguluyor: Ergene Nehri’nin yararlı kullanımı ortadan kalkmıştır, Ergene Nehri bitmiştir…

Yaklaşık 280 km. uzunluğa sahip Ergene Nehri’ni besleyen kollar, bugün birer “Atık Su Toplama” kanalı gibi çalışıyor.
“Şeytan Dörtgeni” olarak adlandırılan ve sanayileşmenin yoğun olduğu Çorlu, Çerkezköy, Muratlı ve Lüleburgaz bölgesinin atık suları, nehrin sularına karışıyor. Özellikle Çorlu-Çerkezköy bölgesinde faaliyet gösteren ve birçoğu ruhsatsız olarak üretim yapan yaklaşık bin beş yüz sanayi tesisinin atıkları, hiçbir arıtma uygulanmadan, havzaya bırakılıyor. Arıtma tesisine sahip az sayıda işletme de bu tesislerini verimli bir biçimde kullanmıyorlar. Bölgedeki işletmeler her gün yeraltından 5 milyon metreküp temiz su çekiyorlar ve sonra, kirlettikleri bu suyu, denetimsiz bir biçimde havzaya geri bırakıyorlar. 15 yıl önce elli metreden çekilebilen yeraltı suyuna günümüzde üç yüz-üç yüz elli metrede ulaşılabiliyor. Yeraltı sularının yoğun kullanımı sonucu bölgenin hidroekolojik yapısı da bozuldu. Bunun sonucunda, yakında içecek su bulmakta da sıkıntı çekeceğiz. Bu kirliliğin bir sonucu olarak sekiz yüz bin kişinin yaşadığı Ergene Havzası’nda çok ciddi sağlık sorunları yaşanıyor. Özellikle akciğer kanseri ve kalın bağırsak kanseri başta olmak üzere diğer kanser türlerinde büyük bir artış gözlemleniyor.
Bu kirlilik, sadece bölge insanının sağlığını tehdit etmiyor. Bu topraklarda üretilen tarım ürünleri, Türkiye’nin diğer bölgelerinde de tüketildiğinden, bu sorun hepimiz için kanser tehdidi oluşturuyor. Tarım ürünlerindeki kirlilik, çiftçilerin maddi kayıplarına da neden olmaktadır. Bir yandan sağlıklarını, diğer yandan gelirlerini kaybediyorlar. Bu da bölgedeki yaşamı daha da zorlaştırıyor. Ergene Havzasındaki bu sorunu, daha önce çeşitli etkinlilerle duyurmaya çalışan Trakya Ergene İnisiyatifi, 23 Mart 2011 Çarşamba günü saat 19.00’da Taksim Tramvay durağında yapacağı basın açıklamasıyla bir kez daha kamuoyuna anlatıyor. Trakya Ergene İnisiyatifi'nin yeni etkinliği, 26 Mart 2011 Cumartesi günü, sanayiden uzak, tarıma dayalı yaşam şekliyle sanayinin kirliliğinden en çok etkilenen Uzunköprü’de bir basın açıklaması ve açık hava konseri ile sorunu bir kez daha duyurmak olacak. Konserde sanatçı Şevval Sam şarkılarını “Temiz Bir Ergene, Yaşanabilir Bir Trakya” için seslendirecek.

Silivri Çevre Derneği olarak katılacağımız bu etkinliğe tüm Silivrililer’i ve tüm Trakyalılar’ı bekliyoruz.

Temiz bir Trakya ve temiz bir Ergene için el ele!..

24 Şubat 2011 Perşembe

Silivri CHP Gençlik Kollarından Derneğimize Ziyaret

Bugün (24 Şubat 2011 Perşembe günü), Silivri CHP Gençlik Kollarından bir grup, derneğimizi ziyaret etti.

Silivri CHP Gençlik Kollarından Birkan Çakır, Tayfun Zeki Şahin, Ayten Yapıcı ve Ertürk Kerpiçci'nin katıldığı toplantıya Silivri Çevre Derneği'nden Ali Korsan, Ertuğrul Akçaoğlu, Emrah Maşalacı, Fatma Sarıbıyık, Lütfü Ertürk, Erdal Özer ve Turgay Duru katıldı.

Silivri ve Türkiye'nin çevre sorunları üzerinde görüş alış verişinde bulunduğumuz toplantıda, bundan sonraki dönemde daha sık bir araya gelerek Silivri'nin çevre sorunları ile ilgili ortak çalışmalar yapmak üzere fikir birliğine varıldı.

CHP'nin, çevre sorunlarına yaklaşımının ve bunun yetersizliğinin de konuşulduğu toplantıda, CHP'li gençlerin bir görevinin de ülke çapında önemli olan çevre sorunlarının parti kademelerinde tartışılmasını sağlamak ve bunların parti programında yer almasına çalışmak olduğu konuşuldu.

Ülkenin genel çevre sorunları olarak nükleer santraller, her dereye yapılmaya çalışılan hidrolik santraller, ülkenin her köşesine açılmak istenen zehirli madencilik tesisleri ile genetiği değiştirilmiş organizmalar ve yerel tohumların kullanılmasının yasaklanması üzerinde konuşuldu.

Silivri'nin yerel sorunları arasında da cezaevinin ve çeşitli sanayi kuruluşlarının atıklarını derelere boşaltması, ayrıca kum ocaklarından derelere salınan ve dere yataklarını dolduran miller, Silivri'ye yapılması tasarlanan havaalanı, şehiriçi trafiği ve katlı otoparklar yapılarak çözümlenmesi konuları konuşuldu. Ayrıca sürekli plan tadilatları yapılarak, yeşil alan olarak ayrılmış alanların imara açılması ya da yeşil alanlardan vazgeçilerek otopark olarak kullanılması ve Silivri'nin giderek yeşil alanlardan mahrum bir beton yığını haline gelmesinin yarattığı sorunlar da konuşulan konular arasında yer aldı.

24 Aralık 2010 Cuma

SİLİVRİ ÇEVRE DERNEĞİ: AKP'ye Cevabımızdır...

SİLİVRİ ÇEVRE DERNEĞİ: AKP'ye Cevabımızdır...: SİLİVRİ ÇEVRE DERNEĞİ Basın Açıklaması 24.12.2010 AKP'ye Cevabımızdır... Geçen hafta, sahilde kesilen ağaçlarla ilgilendi...

AKP'ye Cevabımızdır...

 


SİLİVRİ ÇEVRE DERNEĞİ
Basın Açıklaması 24.12.2010

AKP'ye Cevabımızdır...
Geçen hafta, sahilde kesilen ağaçlarla ilgilendiğimiz sırada AKP Silivri ilçesi, bir çevre komisyonu kurmuş ve bu komisyon da havaalanı konusunda daha önce yazdıklarımıza cevaben bir bildiri yayınlamış. Bir havaalanına sahip olmanın ne güzel olacağını söylemişler. Silivrinin nasıl büyüyeceğini, nasıl gelişeceğini söylemişler. Nasıl herkesin iş sahibi olacağını söylemişler. Silivrinin tarım alanlarının yok edilmeyeceğini, su kaynaklarına zarar verilmeyeceğini söylemişler. Peki de bu nasıl olacak? Bu konuda hiçbir şey söylememişler. Yani bir dolu şey söylemişler fakat aslında işe yarar hiçbir şey söylememişler.
Önce ne demek istediklerini anlamadığımız bir demokrasi lafı etmişler. Tartışmaların olumlu yönde olması demokrasi geleneğimizi geliştirirmiş. Tartışmaların olumlu yönde olması demek, sizin söylediklerinizi onaylamak demek mi ? Sizin söylediklerinizi onaylayınca demokrat, ama onaylamayınca, karşı çıkınca, anti demokrat mı oluyoruz? Ne demek istediğinizi kendiniz anladınız mı bu cümleden?
Neyse gelelim konumuza...
İstanbul’a yapılacak 3. havaalanı, İstanbul’umuzun daha yaşanabilir olmasını amaçlayan 1/100.000’lük çevre düzeni planının çok önemli bir parçasıymış. Bu plan İstanbul ilinde yaşayan, sadece insanların değil, tüm canlıların ihtiyaçlarını göz önüne alarak düzenlenmişmiş. İstanbul İl sınırı içerisinde şehre nefes aldıran ormanların korunması, tabi buna bağlı olarak oradaki doğal hayatın da korunması, tarım alanlarının, su toplama havzalarının hatta göçmen kuşların uçuş güzergâhları bile göz önüne alınarak hazırlanmış bilimsel bir projeymiş. Havaalanı da bu projenin ayrılmaz bir parçasıymış. Havaalanının yapılmak istenmesi demek tarım alanlarının yok edilmesi anlamına gelmezmiş, zaten böyle bir şeyde söz konusu olamazmış.
Mış mış da mış mış diye uzayıp giden ama inandırıcılığı olmayan bir yazı. Neymiş efendim, hazırlanmış plan, ormanları, su toplama havzalarını, hatta göçmen kuşları bile göz önüne alarak hazırlanmış bir planmış.
Ne demiş atalarımız... “Ayinesi iştir kişinin laf'a bakılmaz”. Yani, adamın dediğine değil, yaptığı işe bak demişler. Biz de şöyle bir bakıyoruz, üçüncü havaalanından önce yapılmak istenen bir üçüncü köprü var. Bu köprü nereye yapılacak, bu köprünün çevre yolları nereden geçecek diye. Aman Tanrım. Neredeyse tamamı ormanların içinden geçiyor. Tam bir orman katliamı. Ne demişlerdi yukarıda? Planları ormanlara saygılıymış!..
Şimdi, “nereden çıktı bu üçüncü köprü” derseniz onu da açıklayalım. Bu üçüncü köprü ile üçüncü havaalanı birbirini tamamlayan projeler. Üçüncü köprünün bir ayağı da üçüncü havaalanına bağlanacak. Hangi yoldan geçip birbirlerine bağlanacaklar? Ormanların, tarım arazilerinin ve su toplama havzalarının içinden geçerek birbirlerine bağlanacaklar.
Az yukarıda ormanları, tarım arazilerini, su havzalarını göz önüne alarak hazırladık projelerimizi, dememişler miydi? Sanırım tam da böyle yapmışlar. Ormanların, tarım arazilerinin ve su havzalarının üstünden geçecek onları yok edecek projeler hazırlamışlar.
Bu projeler burada bitecek sanmayın. Ardından bir de liman projesi gelecek. Yeni bir karayolu var, köprüsü ve çevre yolları var, havaalanı var, limanı olmazsa olur mu? Gümüşyaka’ya da bir liman koyduk mu tamam olur. Bu da yeni bir proje değil. Ne zamandır söyleyip duruyorlar zaten. Tabii liman dediğiniz de öyle denize iki mendirek yapmakla bitmiyor. Onun da karadaki tesisleri, depoları, bağlantı yolları derken Gümüşyaka ve çevresindeki tarım alanlarını da arada harcayıverdik gitti.
Bir de on yıl içinde Silivriye yerleşecek bir buçuk milyon insan sorunu mu vardı? Bunu ikiyle çarpın. Böyle projeler yapılırken her şey bol tutulur da nedense insan sayısı az tutulur.
Bu insanları nereye yerleştireceksiniz? Yaptığınız projelerde nereleri yerleşim alanı olarak ayırdınız? Bu alanlar; tarım alanı ya da su havzası değil mi?
Bir de bu insanların nereden geleceği sorusu vardı. Verdiğiniz cevaba kahkahalarla gülmekten kırıldık. Bu insanlar anadoludan göç etmeyeceklermiş. İstanbulun diğer semtlerinden geleceklermiş. Zaten hep böyle olmuştur. 2000 Nüfus sayımında, nüfusu 50 binin altında olan Silivriye, hep İstanbulun başka semtlerinden insanlar gelmişler ve nüfusu bugün 150 bin yapmışlardır.
İstanbul zaten hiç göç almaz. İstanbullu kadınlar, bir gün başımıza en az üç çocuk doğurun diyen bir başbakanın geleceğini bilerek önceden tedbir almışlar, üçer, beşer doğurarak İstanbulun nüfusunu arttırmışlardır. Yoksa haşa İstanbula kimse göç etmez. Son elli yılda Türkiyenin nüfusu iki buçuk kat artarken, İstanbulun nüfusunun on kat artmasının göçle hiçbir ilgisi yoktur. Bütün kabahat İstanbullu kadınların doğurganlığındadır.
Tabii milyonlarca insan gelince, bu insanların hepsi de havaalanında çalışmayacağına göre, bu insanlara da iş bulmak, dolayısıyla iş alanı açmak lazım. Bunları da planladınız mı? Nerelere yeni iş alanları açacaksınız? O alanların özellikleri nedir? Bir buçuk milyon yeni insan. 40 bin'inin havaalanında çalışacağını söylemişsiniz. Geri kalanların birazının çocuk, birazının da yaşlı olduğunu varsayarsak, nereden baksanız yedi-sekiz yüzbin insana iş bulmanız gerekecek.
Siz Silivrililerin iyi ücretlerle iş bulacaklarını mı söylemiştiniz. Tam tersine, yeni gelen yüz binlerce işsizle iş için çekişiyor olmasınlar sakın. Üstelik de bu kadar işsiz varken iş ücretlerinin düşeceği bir pazarda...
Ayrıca bu insanlara nereden yiyecek ve su sağlayacağınızı da sormuştuk. Bu konuda bir fikir beyan etmemişsiniz.
Bununla da bitmiyor. Bu insanlara çarşı-pazar lazım, okul lazım, hastane lazım. Ama doğru ya siz bunları da planlamışsınızdır. Yazınızın başında daha yaşanabilir bir İstanbul lafları ederken, yazınızın sonunda il olma yolunda giden bir Silivriden söz etmişsiniz. Hayal mi gördünüz, rüya mı gördünüz bilemem ama uyurken üstünüz açılmış olmasın.
Tekrar söylüyoruz. Eğer ülke insanlarına hizmet götürmek istiyorsanız. Onları göçe zorlamayacak, evlerini barklarını terk etmelerine sebep olmayacak projeler üretin. Hizmet götürmeniz gereken yerler yalnızca İstanbul ve birkaç başka büyük şehir değildir. Türkiyenin seksen bir ili, sayısız ilçesi var. Bunların hepsine hizmet götürmek gerekir. İnsanlar kendi şehirlerinde, evlerinde, karınları tok, mutlu, sağlıklı yaşasınlar. İki damla yağmur yağdığında, üç kar tanesi düştüğünde ülkede hayat felce uğramasın.
Eğer AKP olarak Silivri için bir şeyler yapmak istiyorsanız, bırakın havaalanını filan, İSKİ'nin üç yıl önce kazıp her yere boru döşedikten sonra arıtma tesisini neden yapmadan yarım bırakıp gittiğini takip edin. Yazın sıcak oldu, kışın soğuk oldu deyip, ikide bir kesilen Silivrinin elektrik sorununu takip edip bir çözüm bulun. Hani siyaset yapıyorsunuz ya, hani ikltidardasınız ya, Silivri için bir şeyler yapın. Silivriye, Silivriliye bir faydanız dokunsun.
Üçüncü köprüye ve üçüncü havaalanına hayır!
Göç yaratan politikalara ve yatırımlara hayır!
Yeşil ve sağlıklı bir Silivride yaşamak istiyoruz!

Silivri Çevre Derneği Başkanı                                          Basın Sözcüsü
Ali Korsan                                                                          Ertuğrul Akçaoğlu

Adres:                                                                                         TEL:  0212 727 55 88
Piripaşa Mahallesi, Cumhuriyet Caddesi,                                  GSM: 0532 241 74 67
Makbule Yönel İş Merkezi, Çekme Kat, No: 206                      E Mail: silivricevredernegi@gmail.com
Silivri 34570 İSTANBUL

23 Aralık 2010 Perşembe

AKP'ye Cevabımızdır...

Geçen hafta, sahilde kesilen ağaçlarla ilgilendiğimiz sırada AKP Silivri ilçesi, bir çevre komisyonu kurmuş ve bu komisyon da havaalanı konusunda daha önce yazdıklarımıza cevaben bir bildiri yayınlamış. Bir havaalanına sahip olmanın ne güzel olacağını söylemişler. Silivri'nin nasıl büyüyeceğini, nasıl gelişeceğini söylemişler. Nasıl herkesin iş sahibi olacağını söylemişler. Silivri'nin tarım alanlarının yok edilmeyeceğini, su kaynaklarına zarar verilmeyeceğini söylemişler. Peki de, bu, nasıl olacak? Bu konuda hiçbir şey söylememişler. Yani bir dolu şey söylemişler fakat aslında işe yarar hiçbir şey söylememişler.
Önce ne demek istediklerini anlamadığımız bir demokrasi lafı etmişler. Tartışmaların olumlu yönde olması demokrasi geleneğimizi geliştirirmiş. Tartışmaların olumlu yönde olması demek, sizin söylediklerinizi onaylamak demek mi ? Sizin söylediklerinizi onaylayınca demokrat, ama onaylamayınca, karşı çıkınca, anti demokrat mı oluyoruz? Ne demek istediğinizi kendiniz anladınız mı bu cümleden?
Neyse gelelim konumuza...
İstanbul’a yapılacak 3. havaalanı, İstanbulumuzun daha yaşanabilir olmasını amaçlayan 1/100.000’lük çevre düzeni planının çok önemli bir parçasıymış. Bu plan İstanbul ilinde yaşayan, sadece insanların değil, tüm canlıların ihtiyaçlarını göz önüne alarak düzenlenmişmiş. İstanbul İl sınırı içerisinde şehre nefes aldıran ormanların korunması, tabii buna bağlı olarak oradaki doğal hayatın da korunması, tarım alanlarının, su toplama havzalarının hatta göçmen kuşların uçuş güzergâhları bile göz önüne alınarak hazırlanmış bilimsel bir projeymiş. Havaalanı da bu projenin ayrılmaz bir parçasıymış. Havaalanının yapılmak istenmesi demek tarım alanlarının yok edilmesi anlamına gelmezmiş. Zaten böyle bir şey de söz konusu olamazmış.
Mış mış da mış mış, diye uzayıp giden, ama inandırıcılığı olmayan bir yazı. Neymiş efendim, hazırlanmış plan, ormanları, su toplama havzalarını, hatta göçmen kuşları bile göz önüne alarak hazırlanmış bir planmış.
Ne demiş atalarımız... “Ayinesi iştir kişinin laf'a bakılmaz”. Yani, adamın dediğine değil, yaptığı işe bak demişler. Biz de şöyle bir bakıyoruz, üçüncü havaalanından önce yapılmak istenen bir üçüncü köprü var. Bu köprü nereye yapılacak, bu köprünün çevre yolları nereden geçecek diye. Aman Tanrım. Neredeyse tamamı ormanların içinden geçiyor. Tam bir orman katliamı. Ne demişlerdi yukarıda? Planları ormanlara saygılıymış!..
Şimdi, “nereden çıktı bu üçüncü köprü” derseniz, onu da açıklayalım. Bu üçüncü köprü ile üçüncü havaalanı birbirini tamamlayan projeler. Üçüncü köprünün bir ayağı da üçüncü havaalanına bağlanacak. Hangi yoldan geçip birbirlerine bağlanacaklar? Ormanların, tarım arazilerinin ve su toplama havzalarının içinden geçerek, birbirlerine bağlanacaklar.
Az yukarıda ormanları, tarım arazilerini, su havzalarını göz önüne alarak hazırladık projelerimizi, dememişler miydi? Sanırım tam da böyle yapmışlar. Ormanların, tarım arazilerinin ve su havzalarının üstünden geçecek, onları yok edecek projeler hazırlamışlar.
Bu projeler, burada bitecek sanmayın. Ardından bir de liman projesi gelecek. Yeni bir karayolu var, köprüsü ve çevre yolları var, havaalanı var. Limanı olmazsa olur mu? Gümüşyaka’ya da bir liman koyduk mu tamam olur. Bu da yeni bir proje değil. Ne zamandır söyleyip duruyorlar zaten. Tabii liman dediğiniz de öyle denize iki mendirek yapmakla bitmiyor. Onun da karadaki tesisleri, depoları, bağlantı yolları, derken Gümüşyaka ve çevresindeki tarım alanlarını da arada harcayıverdik gitti.
Bir de on yıl içinde Silivri'ye yerleşecek bir buçuk milyon insan sorunu mu vardı? Bunu ikiyle çarpın. Böyle projeler yapılırken her şey bol tutulur da nedense insan sayısı az tutulur.
Bu insanları nereye yerleştireceksiniz? Yaptığınız projelerde nereleri yerleşim alanı olarak ayırdınız? Bu alanlar; tarım alanı ya da su havzası değil mi?
Bir de bu insanların nereden geleceği sorusu vardı. Verdiğiniz cevaba kahkahalarla gülmekten kırıldık. Bu insanlar Anadolu'dan göç etmeyeceklermiş. İstanbul'un diğer semtlerinden geleceklermiş. Zaten hep böyle olmuştur. 2000 Nüfus Sayımında, nüfusu 50 binin altında olan Silivri'ye, hep İstanbul'un başka semtlerinden insanlar gelmişler ve nüfusu bugün 150 bin yapmışlardır.
İstanbul zaten hiç göç almaz. İstanbullu kadınlar, bir gün başımıza en az üç çocuk doğurun diyen bir başbakanın geleceğini bilerek, önceden tedbir almışlar, üçer, beşer doğurarak İstanbul'un nüfusunu arttırmışlardır. Yoksa haşa İstanbul'a kimse göç etmez. Son elli yılda Türkiye'nin nüfusu iki buçuk kat artarken, İstanbul'un nüfusunun on kat artmasının göçle hiçbir ilgisi yoktur. Bütün kabahat İstanbullu kadınların doğurganlığındadır.
Tabii milyonlarca insan gelince, bu insanların hepsi de havaalanında çalışmayacağına göre, bu insanlara da iş bulmak, dolayısıyla iş alanı açmak lazım. Bunları da planladınız mı? Nerelere yeni iş alanları açacaksınız? O alanların özellikleri nedir? Bir buçuk milyon yeni insan. 40 bin'inin havaalanında çalışacağını söylemişsiniz. Geri kalanların birazının çocuk, birazının da yaşlı olduğunu varsayarsak, nereden baksanız yedi-sekiz yüzbin insana iş bulmanız gerekecek.
Siz Silivrililer'in iyi ücretlerle iş bulacaklarını mı söylemiştiniz. Tam tersine, yeni gelen yüz binlerce işsizle, iş için çekişiyor olmasınlar sakın. Üstelik de bu kadar işsiz varken, iş ücretlerinin düşeceği bir pazarda...
Ayrıca bu insanlara nereden yiyecek ve su sağlayacağınızı da sormuştuk. Bu konuda bir fikir beyan etmemişsiniz.
Bununla da bitmiyor. Bu insanlara çarşı-pazar lazım, okul lazım, hastane lazım. Ama doğru ya siz bunları da planlamışsınızdır. Yazınızın başında daha yaşanabilir bir İstanbul lafları ederken, yazınızın sonunda il olma yolunda giden bir Silivri'den söz etmişsiniz. Hayal mi gördünüz, rüya mı gördünüz bilemeyiz, ama uyurken üstünüz açılmış olmasın.
Tekrar söylüyoruz. Eğer ülke insanlarına hizmet götürmek istiyorsanız. Onları göçe zorlamayacak, evlerini barklarını terk etmelerine sebep olmayacak projeler üretin. Hizmet götürmeniz gereken yerler yalnızca İstanbul ve birkaç başka büyük şehir değildir. Türkiye'nin seksen bir ili, sayısız ilçesi var. Bunların hepsine hizmet götürmek gerekir. İnsanlar kendi şehirlerinde, evlerinde, karınları tok, mutlu, sağlıklı yaşasınlar. İki damla yağmur yağdığında, üç kar tanesi düştüğünde ülkede hayat felce uğramasın.
Eğer AKP olarak Silivri için bir şeyler yapmak istiyorsanız, bırakın havaalanını filan, İSKİ'nin üç yıl önce kazıp her yere boru döşedikten sonra arıtma tesisini neden yapmadan yarım bırakıp gittiğini takip edin. Yazın sıcak oldu, kışın soğuk oldu deyip, ikide bir kesilen Silivri'nin elektrik sorununu takip edip bir çözüm bulun. Hani siyaset yapıyorsunuz ya, hani iktidardasınız ya, Silivri için bir şeyler yapın. Silivri'ye, Silivrili'ye bir faydanız dokunsun.

Üçüncü köprüye ve üçüncü havaalanına hayır!
Göç yaratan politikalara ve yatırımlara hayır!
Yeşil ve sağlıklı bir Silivri'de yaşamak istiyoruz!

Silivri Çevre Derneği Başkanı
Ali Korsan
Silivri Çevre Derneği Basın Sözcüsü
Ertuğrul Akçaoğlu

16 Aralık 2010 Perşembe

SİLİVRİ ÇEVRE DERNEĞİ: İsa'ya da yaranamadık, Musa'ya da...

SİLİVRİ ÇEVRE DERNEĞİ: İsa'ya da yaranamadık, Musa'ya da...: SİLİVRİ ÇEVRE DERNEĞİ Basın Açıklaması 16.12.2010 İsa'ya da yaranamadık, Musa'ya da... Bu hafta ilginç bir haft...

İsa'ya da yaranamadık, Musa'ya da...

 





SİLİVRİ ÇEVRE DERNEĞİ
Basın Açıklaması 16.12.2010

İsa'ya da yaranamadık, Musa'ya da...
Bu hafta ilginç bir hafta oldu. Sahildeki, belediyeye ait, eski Beyaz Saray çay bahçesinin arazisindeki yedi ağaç kesildi. Yeşil alan fakiri Silivrimizde korunması gereken bu ağaçlar, Silivri Belediyesi, Park ve Bahçeler Müdürlüğüne ait personel tarafından kesildi. Bu arazi balık lokantası olmak üzere belediyece ihaleye çıkarılmıştı.
Elli, altmış yaşındaki, belki daha da yaşlı bu ağaçlar, hızla beton yığınına dönen sahilde küçük de olsa bir yeşil noktaydılar. Korunmaları mümkündü. Ekonomik ömürlerini doldurdukları gibi komik bir gerekçeyle kesildiler. Sapasağlam, güçlü ağaçlar, balık lokantalarına yer açmak için değil de, ekonomik ömürlerini doldurdukları için kesilmişlermiş. Sanki baltalık orman işletiyoruz. Park ve bahçelerdeki ağaçlar, ekonomik olmaları için değil, büyüyebildikleri kadar büyümeleri için yetiştirilirler. O ağaçlardaki her bir fazla yaprak Silivrinin akciğerlerine bir katkıdır. Bu ağaçlar kesilirken, Silivrinin akciğerlerinin bir bölümü sökülmüş oldu.
Tabii, savunma daha da komik, kesilen ağaçların yerine sahil görselliğine ve iklimine uygun bitki dikilerek yeni peyzaj düzenlemesi yapılacakmış. Bu ağaçların kesilmesine karar verenlerin, ya da kesenlerin hangisi bugüne kadar bir ağaç yetiştirdi? Hanginizin ömrü, dikilen yeni ağaçların aynı boya gelmelerini görmeye yetecek?
Diğer yandan, AKP'li bazı meclis üyeleri de bu ağaçlar kesilirken müdahale etmediğimiz için bizi eleştirdiler. Bunu doğrudan yaptıkları yetmiyormuş gibi, "Sahibinin Sesi" bir gazetede ve internette de yapmaya devam ediyorlar. Bizi ne için suçluyorlar? Kendi yapmadıkları bir işi bizim yapmadığımız için...
Arkadaşlar bu iş sizin işinizdir. Yetkili sizsiniz. O meclise ne için seçildiğinizi düşünüyorsunuz? Sadece el kaldırıp oy vermek için mi? İşte tam da bu işleri yapmak için oradasınız. Yoksa sizin yapmanız gereken bir işi çevre derneği niye yapmadı diye şikayet etmek için değil.
Ağaçlar kesildikten sonra, "niye müdahale etmediniz" diye sormak yerine, zamanında haber verseydiniz, biz elimizden geleni yapardık. Yine, "çevre derneği niye müdahale etmedi" diye soran gazeteci kardeşlerimiz de kendileri kesilen ağaçların fotoğrafını çekiyorken bize de haber verselerdi yine müdahale ederdik.
Ayrıca yeni öğrendik ki, AKP'nin bir çevre komisyonu varmış. Bu komisyon neden bu ağaç kesimi işine müdahale etmedi. Yoksa bu komisyonu, havaalanı konusunda bize cevap vermek için alelacele icad ederken, ağaç kesimi konusunda da bir şeyler söylemesi gerektiği aklınıza gelmedi mi?
İşte böyle dostlar!.. Ağaç kesiminden geç haberdar olduğumuz ve müdahale edemediğimiz için AKP'lilerce suçlandık. Daha sonra bu konuda belediyeyi eleştirdiğimiz için CHP'lilerce suçlandık. Yukarıda da dediğimiz gibi "Ne İsa'ya yaranabildik, ne de Musa'ya...
Biz, kısıtlı kaynakları olan, buna rağmen canla başla, Silivrililerin sağlıklı bir çevrede yaşamaları için elinden geldiğince uğraş veren bir sivil toplum örgütüyüz. Sizlerin partilerinizin bütçeleri bizde yok. Bizim elimizden gelen bu kadar. Yine de elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyoruz.
Sağlıklı, yeşil, temiz bir Silivri için varız ve hep olacağız.

Silivri Çevre Derneği Başkanı                                         Basın Sözcüsü
Ali Korsan                                                                         Ertuğrul Akçaoğlu

Adres:                                                                                         TEL:  0212 727 55 88
Piripaşa Mahallesi, Cumhuriyet Caddesi,                                  GSM: 0532 241 74 67
Makbule Yönel İş Merkezi, Çekme Kat, No: 206                      E Mail: silivricevredernegi@gmail.com
Silivri 34570 İSTANBUL

15 Aralık 2010 Çarşamba

Silivri Sahilinde Ağaç Katliamı...

Silivri Sahilinde Ağaç Katliamı

SİLİVRİ ÇEVRE DERNEĞİ
Basın Açıklaması 15.12.2010

Silivri Sahilinde Ağaç Katliamı
Geçtiğimiz hafta, Silivri Belediyesine ait, eski Beyaz Saray Çay Bahçesinin bulunduğu alandaki yedi ağaç kesilmiş. 
Bu ağaçların altı tanesi gerçekten çok büyük boyutlarda korunması gereken yaşlı ağaçlar. Bu ağaçların kesilmiş olması gerçek bir katliamdır. 
Yeşil alan fakiri Silivride, kesilen her ağaç Silivrililere karşı işlenmiş bir suçtur. Belediyenin bu alanı iki balık lokantası ihalesi için hazırladığı iddiası ise bu suçu katlayarak büyütmektedir. Söz konusu alan içindeki ağaçlar kesilmeden de buraya balık lokantaları yapılabilirdi. 
Bu sadece iyi bir mimarlık çalışmasıyla çözümlenebilecek bir sorunken, en vahşi yöntem seçilerek yedi ağaç kesilmiştir. Bu Silivri belediyesi için bir yüz karasıdır.
Bu arada yapılan başka ayıplara da değinmek istiyorum. Söz konusu alanın ihaleye verileceği Silivri Belediye Meclisinde tartışılmış, oylanmış ve AKP'li meclis üyeleri bu projeye red oyu vermişler fakat hiç kimse ağaçlarla ilgili bir şerh koymamış. 
Ayrıca ağaçların kesileceğini ne gazetelere ne de derneğimize duyurmamışlar, fakat ağaçlar kesildikten sonra iki AKP'li meclis üyesi, neden ağaçların kesilmesine müdahale etmediğimizi sordular. Siz meclis üyesisiniz, bu konudaki yetkili kişisiniz. 
Biz size soruyoruz, neden ağaçların kesilmesine müdahale etmediniz?
Biz çevre derneği olarak, bu tür konularda elimizden gelen çabayı her zaman gösteriyoruz. Ağaçlar kesilmeden önce haberimiz olsaydı müdahale ederdik, hatta ağaçlar kesiliyorken haberimiz olsaydı yine durdurmak için gerekeni yapardık. 
Bu konudaki duyarlılığımız Silivrililer tarafından bilinmektedir.
Ağaçlar kesilmeden önce haber vermek yerine, kesildikten sonra suçlamaya çalışmanın ne anlama geldiğini merak ediyoruz. Üstelik de kendi işi olduğu halde yeterince müdahale etmeyenler tarafından...

Silivri Çevre Derneği Başkanı                                         Basın Sözcüsü
Ali Korsan                                                                         Ertuğrul Akçaoğlu

Adres:                                                                                         TEL:  0212 727 55 88
Piripaşa Mahallesi, Cumhuriyet Caddesi,                                  GSM: 0532 241 74 67
Makbule Yönel İş Merkezi, Çekme Kat, No: 206                      E Mail: silivricevredernegi@gmail.com
Silivri 34570 İSTANBUL