DOĞA ÇEVRE SU ÇÖP KİMYASAL KÖMÜR FOSİL TOPRAK HAVA ATIK PİL EKOSİSTEM HURDA YAĞ MİKROP GÜNEŞENERJİ

16 Temmuz 2008 Çarşamba

Su mal değil, haktır!.. Dünyanın büyük tekelleri suyumuza el koymaya hazırlanıyor!


    
                                                   
                                                             

                
SİLİVRİ ÇEVRE DERNEĞİ

Su mal değil, haktır!..

Dünyanın büyük tekelleri suyumuza el koymaya hazırlanıyor!

Yöneticilerimiz de bunun yolunu hazırlıyor...        16.06 2008

Havamız ve suyumuz var da yiyeceğimiz yoksa, yiyecek bir şey bulamaz da aç kalırsak, kolay kolay ölmeyiz. Sağlıklı biriysek yalnızca su içerek pek de ciddi bir rahatsızlıkla karşı karşıya kalmadan yaklaşık bir ay yaşarız ve yeniden yemeye başladığımızda da bir süre sonra normal halimize döneriz. Bir aydan daha uzun süre aç kalırsak kalıcı rahatsızlıklarla karşılaşırız.

Eğer suyumuz yoksa işte o zaman işimiz zor. Çünkü susuz olarak en fazla üç gün dayanabiliriz. Üç günden sonra ciddi rahatsızlıklar başlar ve çok kişi dördüncü günü göremez.

Şimdi, bayram değil, seyran değil, nereden çıktı bu su muhabbeti diyebilirsiniz. Doğru, bayram değil, seyran değil, fakat aslında tam bir felaketle karşı karşıyayız.

Su, yaşam için havadan sonra en önemli maddedir. Vücudumuzun yüzde yetmişi sudur. Yaş ağacın odun kısmının bile yarısı sudur. Su olmazsa dünyada yaşamın varlığı düşünülemez. Peki su bu kadar önemliyken sularımızın durumu nedir?

Dünyanın her tarafı sularla kaplı olsa da, bu suların ancak yüzde bir buçuğundan biraz fazlası tatlı su olarak kullanılmaya elverişlidir. Yani içtiğimiz sular, temizlikte kullandığımız sular, tarlalarımızı, bahçelerimizi suladığımız sular, inşaatlarda ya da sanayide kullandığımız sular, daha da fazlası içine çöplerimizi döktüğümüz, kanalizasyonlarımızı akıttığımız, sanayicilerin pis ve zehirli sularını attıkları sular... İşte hepsi bu yüzde bir buçuğun içinde!..

Peki bu yüzde bir buçuk su her zaman var olacak mı? Ne yazık ki araştırmalar, şimdiden bu kullanılabilir suyun yarısını tükettiğimizi, önümüzdeki on beş-yirmi yıl içinde de kalanın yarısını tüketeceğimizi gösteriyor. Yani çok yakında dünya susuz kalacak. Bazı şavalaklar, “efendim ne olacak, kirli suları arıtır, kullanırız” diyorlar ama o iş o kadar kolay değil. Doğru arıtırsınız, fakat o kadar pahalıya mal olur ki, elde ettiğiniz suyu kristal sürahilerde sergilemek dışında kullanmaya kıyamazsınız.

Ülkemizin durumu da dünyanın geri kalanından çok farklı değil. Türkiye de su kıtlığı çeken ülkeler arasındadır. Sularımız hızla azalmaktadır. Durum böyle iken yöneticilerimiz önlem almak yerine geçici çözümlerle durumu idare etmeye çalışmaktadırlar. Ne iktidar partisi AKP'nin, ne ana muhalefet partisi CHP'nin, ne de diğer muhalefet partilerinin bu konuda bir çalışması yoktur. Çalışma bir yana, çoğunun, böyle bir felaketin yaklaşmakta olduğunun farkında oldukları bile şüphelidir.

Aslında iktidarın su konusunda bir başka planı var tabii ki. Kalan suyu paraya çevirmek. Giderek azalan ve uğrunda çok yakında savaşların çıkacağı söylenen sularımızı ticari bir “mal” olarak tanımlayarak uluslararası su tekellerine satmak. Üstelik de öyle böyle satmak değil. Nehiriyle, gölüyle, barajıyla, su havzalarının tamamını uluslararası su tekellerinin denetimine verecek yasal düzenlemelerle satmak. Öyle ki, kendi topraklarımızdan çıkan içeceğimiz su için bile uluslararası tekellere haraç vermek zorunda kalacağız.

Suyu bir mal haline getirme çalışmalarına son verilmelidir. Su parası olanın alıp kullanabileceği bir mal değildir. Su yaşamsal bir maddedir. Bu nedenle her insanın temiz ve içilebilir suya bedava ulaşma hakkı vardır. Bu yurttaş olmanın getirdiği, insan olmanın getirdiği, canlı olmanın getirdiği bir haktır. Böyle bir hak devredilemez.

Bu hakkı devretmeye kalkmak, kurtuluş savaşı ile emperyalistlerden kurtarılmış vatan topraklarını ticari anlaşmalarla emperyalistlere teslim etmek demektir. Bu hiçbir şekilde kabul edilemez.

Su mal değil, haktır!..

Sularımızı yabancı su tekellerine peşkeş çektirmeyelim!..

 

 

Ali Korsan             

Silivri Çevre Derneği Başkanı


10 Haziran 2008 Salı

Silivri, Kadıköyde, köy kalkınma kooperatifine ait, köy içindeki arazide, bir baz istasyonu kuruluyor.


                      


SİLİVRİ ÇEVRE DERNEĞİ

                                                                                                    10.04.2008
Silivri Kadıköyde, köy kalkınma kooperatifine ait, köy içindeki arazide, bir baz istasyonu kuruluyor.  Hemen yanındaki konuta yedi sekiz metre uzaklıkta yapılan baz istasyonunun yirmi metre ötesinde de yine köy kalkınma kooperatifine ait bir benzin istasyonu bulunuyor. Yapılan baz istasyonunun hemen yanındaki evde oturan Mümin Özer bugün Silivri Kaymakamlığına ve Ortaköy Belediyesine  şikayette bulundu. İl Çevre müdürlüğüne de şikayette bulunacağını söyleyen Mümin Özer bu baz istasyonu kaldırılıncaya kadar mücadele edeceğini söyledi.
Aynı zamanda Silivri, Kadıköyde, köy kalkınma kooperatifine ait, köy içindeki arazide, bir baz istasyonu kuruluyor.Kooperatif başkanı da olan Köy Muhtarı Nihat Erol'un baz istasyonunun işlerine sanki kendi işiymiş gibi sarıldığı, işi takip ettiği, kooperatifin yerini, köylüyü ve kooperatif üyelerini haberdar etmeden acele bir yönetim  kurulu kararıyla tahsis ettiği söylendi.
Mümin Özer Silivri Kaymakamlığına ve Ortaköy belediyesine verdiği dilekçelerinde: “SİLİVRİ İLÇESİ ORTAKÖY BELDESİ  KADIKÖY mahallesinde ikamet etmekteyim. İkamet ettiğim arsamın bitişiğine kurulmakta olan baz istasyonunun ailemizin sağlığını olumsuz yönde etkiyeceğinden kaldırılması için gereken işlemlerin yapılmasını arz ederim” dedi.
Bilindiği gibi, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, geçtiğimiz sene baz istasyonlarının ''para ile ölçülebilen bir zarar olmasa da çevre binalarda oturanların psikolojisini olumsuz etkileyerek zarar vereceği'' konusunda karara varmıştı.
Kararda, tesisi kullanan ve onu işletenin yüksek özen yükümlülüğünün bulunduğu ve en küçük bir özensizliğin, maddi değerlerle ölçülemeyecek kadar ağır sonuçlar doğurmasının kaçınılmaz olduğu da ifade edilmişti.
Bu nedenle zarar görenin değil, tesis ve işletme sahibinin, tesisinin  kişilere ve çevreye bir zarar vermediğini ve herhangi bir olumsuz sonuç yaratmadığını kanıtlaması gerektiğinin vurgulandığı kararda,
''Kullanılan istasyonun konumu itibariyle uzun sürede kişi, çevre ve bitkilere zarar verdiği, bu nitelikteki bir istasyonun daha uygun ve yerleşim çevresinden daha uzakta kurulması gerektiği”  kaydedilmiştir.
Kadıköyde de Yargıtay kararlarına uygun hareket edilmesi ve evinin bitişiğine kurulan baz istasyonunun kaldırılması gerektiğini söyleyen Mümin Özer mücadeleye  devam edeceğini ve tüm Silivrililerin desteğini beklediğini söyledi.
Biz Silivri Çevre Derneği olarak bu haklı  mücadelesinde kendisini destekliyoruz ve yanındayız. Bu vesile ile bir kez daha Silivrideki tüm baz istasyonlarının da yerleşim yerlerinin dışına çıkarılmasını istiyoruz.

                                                                        Ali Korsan
                                                           Silivri Çevre Derneği Başkanı




8 Haziran 2008 Pazar

5 Haziran 2008, yine bir dünya çevre günü


 SİLİVRİ ÇEVRE DERNEĞİ

 

5 Haziran 2008, yine bir dünya çevre günü geldi, çattı. Bugün bir sürü kocaman kocaman adam, sanki bir bayram kutluyor muşcasına kutlama mesajları yayınlayacaklar. Çevreyi korumamız gerektiğini, dikkat etmezsek gelecekte çevre sorunlarının önümüze sevimsiz manzaralar çıkaracağını falan söyleyecekler. Hatta bunları söyleyen o kocaman adamların bazıları, bugün o sorunları yaratanlar kendileri olsalar da utanmadan sıkılmadan gözümüzün içine baka baka bunları söyleyecekler.

 

Halbuki bugün şöyle bir etrafımıza baktığımızda kendimizi çevre sorunlarına boğulmuş bir halde görmekteyiz. İklim değişikliği ve bunun yarattığı kuraklık başta olmak üzere çeşitli çevre sorunları tüm insanlığı yutmak üzeredir.

 

Tarım alanlarımız hızla yok olmakta, buna karşılık başta buğday ve ekmek olmak üzere tüm temel gıdalarımız her geçen gün daha da pahalılaşmaktadır. Su sorunu tüm dünyanın temel sorunlarından biri haline gelmiştir. Su, sanki herhangi bir ihtiyaç maddesi imiş gibi, parası olanın alabileceği, parası olmayanın ise uzaktan bakacağı bir hale gelmiştir. Halbuki su, hava gibi olmazsa olmaz bir maddedir ve yaşamın temelidir. Suya ulaşmak bir haktır. İnsanların sadece hizmet bedeli karşılığı suya ulaşabilmesi sağlanmalıdır. Su, üzerinden ticaret yapılan bir meta olmaktan çıkarılmalıdır.

 

Önemli çevre sorunlarından biri de enerji sorunudur. Enerji, hem üretirken hem de tüketirken çevreyi olumsuz etkiler. Son zamanlarda kullanımı her gün daha pahalı hale gelen enerjiyi, öncelikle ucuz ve temiz kaynaklardan üretmeli ve ayrıca enerji tasarrufuna da çok önem vermeliyiz. Halbuki bugün yöneticilerimiz, enerji tasarrufundan söz etmedikleri gibi, en kirli ve pahalı ve çevreye en çok zararlı teknolojilerle enerji elde etmeye çalışmaktadırlar. Bir güneş ülkesi olan ülkemizde, son zamanlardaki nükleer santral ve yeni termik santral çalışmaları bu konuda yöneticilerimizin çevreye hiç de önem vermediklerinin bir başka göstergesidir.

 

Yukardakilerin dışında, yakın çevremizdeki sorunlara bakacak olursak, geçen yıl boyunca mücadele ettiğimiz “kimyasal ve tehlikeli atık yakma ve depolama tesisi” tehlikesinden henüz kurtulmuş değiliz. Şehir içindeki, zaten az olan yeşil alanlarımız hızla yok olmakta. Her gün yeni bir yeşil alan, bir çay bahçesine ya da lokantaya dönmekte. Trafik sorunu içinden çıkılmaz bir hale gelmiş durumda. Yaya olarak dolaşmak neredeyse imkansız. Kaldırımların yarısı araçlarca, yarısı dükkan sahiplerince işgal edilmiş durumda. Tüm yol kenarları otoparka dönmüş. Silivri şehir merkezinin rahatlaması için en az üç tane, belki daha fazla katlı otoparka acilen ihtiyaç olduğu görülmekte.

 

Şehir merkezinde daha fazla yeşil alan istiyoruz!

Caddelerin ve kaldırımların otopark olmaktan çıkarılmasını, katlı otoparklar yapılmasını istiyoruz.

Kimyasal ve tehlikeli atık yakma ve depolama tesisi belasının başımızdan tamamen defedilmesini istiyoruz.

Ali Korsan


1 Mayıs 2008 Perşembe

Cezaevi AB’ye uygun atıkları değil!

Cezaevi AB’ye uygun atıkları değil!

Türkiye’nin en modern, Avrupa Birliği (AB) standardındaki ilk ve tek hapishanesi olan Silivri Cezaevi bulunduğu bölgede seracılık yapan köylüler Kula deresinin renginin son günlerde değiştiğini fark edince durumu Silivri Çevre Koruma Derneği’ne bildirdi. Dernek yetkilileri de, İSKİ, İstanbul İl Çevre Müdürlüğü ve Silivri Çevre Koruma Derneği’ne bildirdi.
Şikâyete ilk yanıt İSKİ’den geldi. Ekipler, derede yaptıkları incelemede atıkların cezaevinden geldiğini belirledi. Ardından dereye atık veren yağmur kanallarına yapılan bağlantılar kapatıldı. Tutanak tutularak cezaevi yönetiminden arıtma sistemini çalıştırması ve dereye atık vermemesi istendi.

‘İSKİ, kanalı kapattı’
Silivri Belediyesi Temizlik ve Çevre Müdürü Serap Tarı, cezaevinin dereye atık deşarj ettiğini doğruladı. Yağmur suyu hattından bir kaçak oluştuğunu belirten Tarı, “Yeni devreye alınmış bir sistem var burada. Yağmur suyu kanallarından karışma olduğunu belirledik. Yasal uyarı yapıldı, sorun çözüldü. İSKİ de kanalı hemen kapattı” dedi.

Yaşam alanımıza tehdit
Silivri Çevre Koruma Derneği Başkanı Ali Korsan ise, cezaevi yönetiminin mevcut arıtma sistemini çalıştırmadığını iddia ederek, şunları söyledi:
“Kanalizasyonunu arıtmadan Kula’ya akıtan cezaevi daha tam olarak faaliyete geçmeden yaşam alanlarımızı ve suyumuzu kirletmeye başladı. Silivri Belediye Başkanı Hüseyin Turan’ı ve Silivri Belediyesi Çevre Müdürlüğü’nü arayarak, duruma müdahale edilmesini istedik. Çevre Müdürlüğü görevlileri ve İSKİ yetkileri, derneğimizin uyarısı üzerine olay mahalline intikal etti. Cezaevi yönetimiyle görüşen görevliler, kanalizasyon suyunun dereye akıtılmasını önleyerek, arıtma tesisinin kullanılması yönünde uyarıda bulundular.”

Cezaevi AB’ye uygun atıkları değil

Cezaevi: Çevreye duyarlıyız
Silivri Cezaevi Müdürü Necati Uyanık, atıkların dereye boşaltılmasının söz konusu olmadığını, bilginin yanlış olduğunu savundu. Uyanık, “Köylüler yağmur sularımızı atık sanmış olabilirler. Şu sıralar 600 hükümlümüz var ve atık toplama havuzlarımızın yarısı dahi dolmuş değil. Sistemi çalıştırmadığımız doğru değil. Çevreye çok duyarlıyız” dedi.


20 Nisan 2008 Pazar

Silivri'ye Cezaevi yapılmasına göz yumanlar kına yaksınlar! Cezaevinin kanalizasyonu yiyeceklerimizin içine akıyor!











                        SİLİVRİ ÇEVRE DERNEĞİ

                                                                                                                    20.04.2008

 

Silivri'ye Cezaevi yapılmasına göz yumanlar kına yaksınlar!

Cezaevinin kanalizasyonu yiyeceklerimizin içine akıyor!

 

Kısa zaman önce faaliyete geçen Silivri Cezaevi, “az sayıda mahkum olduğu” gerekçesiyle arıtma tesisini çalıştırmayarak kanalizasyon suyunu Kınalı/Kula Deresi'ne verince, bölgede bulunan çiftçilerin tepkisine neden oldu. Dere suyunun kirlenmesine seyirci kalmak istemeyen çiftçiler, soluğu Önder Çiftçi Derneği'nde aldı. Dernek görevlileri, çiftçilerin şikayeti üzerine derneğimizi arayarak durumu bildirdi.

 

Bilindiği gibi ilçemizde  seracılık ve sebzeciliğin yaygın olarak yapıldığı bir bölge olan Yolçatı ve Çeltik köylerinden geçerek Kınalıdan denize dökülen Kula Dere, aynı zamanda cezaevinin de yakınından geçmektedir. Kanalizasyonunu arıtmadan Kula Dereye akıtan Silivri yeni  cezaevi daha tam olarak faaliyete geçmeden yaşam  alanlarımızı ve suyumuzu kirletmeye  başladı.


Silivri Belediye Başkanı Hüseyin Turan'ı ve Silivri Belediyesi Çevre Müdürlüğü'nü arayarak, duruma müdahale edilmesini istedik. Çevre Müdürlüğü görevlileri ve İSKİ yetkileri, derneğimizin uyarısı üzerine olay mahalline intikal etti. Cezaevi yönetimiyle görüşen görevliler, kanalizasyon suyunun dereye akıtılmasını önleyerek, arıtma tesisinin kullanılması yönünde uyarıda bulundular.

 

Önümüzdeki günlerde daha da büyük kapasite ile faaliyet gösterecek olan cezaevinin, daha büyük sorunlara gebe olduğunu ve bu sorunların önlemleri şimdiden alınmazsa daha sonra baş edilemeyeceğini düşünmekteyiz. İlçemizin Mülki amirliğinin ve tüm yetkililerinin şimdiden bu konuda duyarlı olmasını ve gerekli tüm önlemleri almalarını temenni ediyoruz.

 

                                                                      Ali Korsan

Silivri Çevre Derneği Başkanı


 

                                                        







7 Nisan 2008 Pazartesi

Anlayana sivrisinek saz, Anlamayana davul zurna az!...

                       SİLİVRİ ÇEVRE DERNEĞİ

07.04.2008  

Anlayana sivrisinek saz, Anlamayana davul zurna az!...

Gittik, sözümüzü söyledik geldik. Altıncılar ne kadar duydu, hükumet ne kadar duydu, bilemeyiz ama biz sözümüzü söylemeye ve arkasında durmaya devam edeceğiz.

Çanakkale ve Balıkesir'den 26 belediye, üç yüz sivil toplum kuruluşu, çeşitli siyasi partiler ve sendikalar ile çok sayıda köylünün katılımıyla gerçekleşen mitingde hep bir ağızdan “Kaz dağları ve Madra dağının üstü, altından değerlidir” dedik, sözümüzü altıncılara ve hükumete duyurmaya çalıştık. Yağan yağmura rağmen evlerinden, köylerinden kalkıp Çanakkale'ye seslerini duyurmaya gelenleri Ankaradaki zatı muhteremler duydu mu, bu konuda olumlu bir şeyler yapacaklar mı önümüzdeki günlerde göreceğiz. Biz, sağır sultan bile duysa, Ankaradakiler duymazlıktan gelecekler diye düşünüyoruz. Bu nedenle, onlara güvenemediğimiz için şikayetlerimizi yargı yolu ile duyurmaya devam edeceğiz..

Gerçi artık ülkemizde yargı kararları da hiçe sayılmakta ve yargıya rağmen iş yapmak gelenek haline gelmekte. Biz yine de adalete güvenerek, sonunda adaletin hakim olacağına güvenerek, şikayetlerimizi yargı yolu ile duyuracağız. Biz Türk adaletinin doğru kararı verip, bu maden vurgununa dur diyeceğine ve doğal değerlerimizin yurttaşlarımızın aleyhine, uluslararası maden şirketlerine peşkeş çekilmesine engel olacağına inanıyoruz. Çanakkale'de toplanan on bin kişi bunu hep bir ağızdan dile getirdik. Çanakkalede evlerin  balkonlarında ve  dükkanlarda da kaz dağları ile ilgili afişler asılıydı.

İstanbul'un değişik semtlerinden, tüm Trakya'dan, İzmir'den, Bodrumdan, Marmaris'ten, Akdeniz'den Karadeniz'e  ülkenin bir çok köşesinden gelen çevrecilerin de katılımıyla süren mitingde, ülkemizde ya da dünyanın neresinde olursa olsun çevreye zarar verecek bir eyleme kararlılıkla karşı çıkacağımızı tekrar duyurduk.

Mitingi sırasında, Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Genel Başkanı Süleyman Çelebi ile Sosyal Güvenlik Reformu yasa tasarısı hakkında yapılanlar konusunda görüşme fırsatı bulduk. Önümüzdeki günlerde tekrar görüşmek üzere sözleştik.

Ülkemizin ne altıncılara, ne nükleercilere, ne çöp tacirlerine pazarlanamayacağı konusunda bundan sonra da tüm kararlılığımızla mücadele etmeye devam edeceğiz!..                                                            

                                                                             Ali Korsan

Silivri Çevre Derneği Başkanı


1 Nisan 2008 Salı

ALTINA HAYIR!.. Çanakkale'de Altına Karşı Miting!..

                    
SİLİVRİ ÇEVRE DERNEĞİ

 

                                                                                    01.04.2008

ALTINA HAYIR!..

Çanakkale'de Altına Karşı Miting!..

 

Uluslararası madencilik tekellerine ülkenin dağının taşının pazarlanmasına karşı, Balıkesirli ve Çanakkaleli on binlerce kişi, “Kaz Dağlarında ve Madra Dağında altın ve gümüş madeni istemiyoruz” demek için toplanacak!

5 Nisan günü Çanakkalede, Cumhuriyet Meydanında, Kaz Dağlarının ve Madra Dağının üstü altından değerlidir demek için toplanacak olan Balıkesir ve Çanakkaleliler, “bugüne kadar planlanan en büyük çevresel yıkım projesi” olarak değerlendirdikleri 5177 Sayılı Emperyalist Maden Yasasının değiştirilmesini ve  yeraltı zenginliklerimizin %2’lik paylarla peşkeş çekilmesine izin vermeyeceklerini dile getirecekler.

Dünyada son kırk yıldır yeniden başlayan altına hücum hareketi, hiçbir değeri göz önünde bulundurmadan, önüne gelen her şeyi ve her yeri dümdüz ederek altın peşinde koşmaktadır.

Hem tarihi değeri açısından önemli olan, hem de dünyanın en önemli tabiat alanlarından biri olan Kaz Dağlarında altın aranması için sayısız ruhsat verilmiş ve açılan davalar sonucu mahkemeler altıncıların aleyhine sonuçlanmış olsa da, hükumet geçici arama ruhsatları vererek madencilerin çalışmasına göz yummaktadır. Bu bir doğa katliamı ve geleceğimize karşı yapılan ciddi bir saldırıdır.

Madencilere ruhsat verdikleri yetmiyormuş gibi bir de sanki alay edercesine, “arama yaparken kesecekleri ağaçların parasını alıyoruz” diyerek dünyanın en önemli tabiat harikalarından birini üç, beş çeki odun parasına sattıklarını utanmadan söyleyebiliyorlar.

Madenciler, maden aramak için önlerine gelen her şeyi dümdüz ediyorlar derken bu bir şaka değil, gerçeğin ta kendisi...

Bir ya da iki gram altın çıkarabilmek için bir ton kayayı un haline gelecek şekilde öğütüp sonra bu unu en ölümcül zehirlerden biri olan siyanür ile karıştırıp, altını o kaya unundan ayırıyorlar. Daha sonra geride kalan siyanürü ve kaya ununu da madenin yanındaki havuzlara atıyorlar. On, on iki yıl sonra maden kapandığında geride tahrip olmuş bir doğa, siyanür ile kirlenmiş milyonlarca ton atık ile baş başa kalıyorsunuz. Madenciler ise dünyanın başka bir köşesini katletmek üzere çoktan yola çıkmış oluyorlar.

Dünya harikası yurt köşelerinin uluslararası maden tekellerine pazarlanmasına karşı çıkmak için biz de Silivri Çevre Derneği olarak Çanakkale'deki mitinge gidiyoruz. Tüm duyarlı yurttaşlarımızı da bu vahşi madenciliğe karşı çıkmaya, ülkemizi uluslararası maden şirketlerinin yağmalamasına karşı ses çıkarmaya çağırıyoruz.

 

                                                                                    Ali Korsan

Silivri Çevre Derneği Başkanı













27 Mart 2008 Perşembe

“Siz de bir saat ışıklarınızı söndürün..



                    SİLİVRİ ÇEVRE DERNEĞİ

 

27.03.2008

“Siz de bir saat ışıklarınızı söndürün, küresel ısınmaya ve iklim değişikliğine karşı durun!..”

 

Geçen yıl, Avustralya Doğal Hayatı Koruma Vakfı'nın girişimiyle gerçekleştirilen “Earth Hour”  Dünya Saati eylemi, bu yıl daha büyük bir katılımla dünyanın birçok köşesinde tekrarlanacak.

 

Dünya saati (Earth Hour), küresel iklim değişikliği konusunda farkındalık yaratmak, insanların sesini duyurmak ve onları sembolik de olsa harekete geçirmek üzere atılan önemli bir adımdır.

    

Bir saat ışıkları kapatmak gibi basit bir eylemin bile ne kadar önemli olduğunu fark etmemizi sağlamak amacıyla gerçekleştirilen eylem, hem ufacık önlemlerle nasıl etkili olabileceğimizi farketmemizi, hem de küresel ısınma ve iklim değişikliği konusunda hala uyuyan yetkilileri bir kez daha uyarmamızı sağlayacatır.

 

Herkesi, 29 Mart 2008, saat 20.00'de, tüm dünya ile birlikte sadece bir saat ışıklarınızı söndürmeye ve iklim değişikliği üzerindeki etkinizi göstermeye çağırıyoruz!..

 

                                                                                    Ali Korsan

Silivri Çevre Derneği Başkanı


8 Aralık 2007 Cumartesi

Silivrili Çevreciler Kadıköy'de Eylemdeydi!..



                     




SİLİVRİ ÇEVRE DERNEĞİ

Silivrili Çevreciler Kadıköy'de Eylemdeydi!..

Silivri Büyük Çavuşlu'da yapılmak istenen kimyasal ve tehlikeli atık bertaraf tesisine karşı mücadele eden Silivri Çevre Derneği üyeleri, geçtiğimiz cumartesi günü, Küresel Eylem Grubu tarafından düzenlenmiş olan “Başka Bir Enerji Mümkün – Türkiye, Kyoto’yu İmzala”  mitingine katıldılar. Türkiye'nin Kyoto Anlaşmasını imzalamasını isteyen yurttaşlar, ülkenin dört bir yanından aynı amaçla Kadıköy'e gelmişlerdi. Üç saat süren yürüyüş ve miting boyunca “Türkiye, Kyoto'yu İmzala” ve “Nükleer Santral İstemiyoruz” sloganlarıyla Kadıköy inledi. Dünyada Kyoto Anlaşmasını imzalamayan sadece iki ülke kaldığını, bunların da ABD ile Türkiye olduğunu söyleyen konuşmacılar, Türkiye'nin de bu anlaşmayı imzalayarak; ABD'yi, dünyayı kirleten ülke olarak yalnız bırakmasını istediler.

İklim değişikliğinin dünyada yaşamı yok etmek üzere olduğuna değinen konuşmacılar, yaşadığımız kuraklığın ve seller halinde yağan yağmurların iklim değişikliğinden kaynaklandığını ve acilen önlem alınmazsa, yakın zamanda bunu değiştirmek için çok geç kalmış olacağımızı da sözlerine eklediler.

Türkiye, Kyoto Anlaşmasını imzalayıncaya kadar eylemlerine devam edeceklerini söyleyen katılımcılar  “Başka Bir Enerji Mümkün. Türkiye, Kyoto’yu İmzala” sloganlarıyla mitingi bitirdiler.

Ne Büyük Çavuşlu'da, ne de Trakya'da kimyasal ve tehlikeli atık bertaraf tesisi yapılmasını istemiyoruz. Dünyamız kirlenir, iklim değişir ve dünya yaşanamaz hale gelirken, dünyayı daha da kirletecek olan tesisler bölgemizde yapılmasın diyoruz.

TRAKYA'DA KİMYASAL VE ZEHİRLİ ATIK BERTARAF TESİSİ İSTEMİYORUZ!

ZEHİRLİ ATIK YAKMA TESİSİ, BÖLGEMİZDE TARIM VE HAYVANCILIĞI YOK EDECEKTİR!

KİMYASAL ATIKLARLA KANSER OLMAK İSTEMİYORUZ!

GÜNDEN GÜNE AZALAN SU KAYNAKLARIMIZIN KİRLENMESİNİ İSTEMİYORUZ!

YEŞİL BİR DÜNYA İSTİYORUZ!

                                                                                    Ali Korsan
Silivri Çevre Derneği Başkanı